can, her sabah 7.30'da odasına vuran ışık ile uyandı. uykusuzluktan ağrıyan gözlerini ovușturdu. geniş yatağında doğrulurken beyni daha fazla uyuması için emirler yağdırıyordu ama dinlememesi gerektiğini biliyordu, bu yüzden kendini zorladı. oturur pozisyona geçip halıyı incelerken ayaklarını sallandırıyordu. gözü yatağının kenarındaki komodinde duran telefonuna ilişince gülümsemesini tutamadı. iki günde toplam yaklaşık beş saatlik bir uyku çekse de, tüm gece ağzı kulaklarında telefon ekranına bakmaktan büyük bir keyif almıştı.
ressam çocukla aralarında olan diyalog, oğlana garip bir zevk veriyordu. çok fazla arkadaşa sahipti ve hepsi birbirinden apayrı insanlardı. hepsiyle ayrı ayrı şeyler paylaşıyor, farklı konular hakkında konuşuyordu. barış'la da farklıydı. onunla sadece havadan sudan bile saatlerce konuşabiliyordu ve ikisi de bu durumda sıkılmıyordu. diğerinin projesi dışında belirli bir konudan bahsetmemișlerdi hiçbir zaman. sohbetleri havanın o gün kapalı olmasıyla, ya da artık eskisi gibi sıcak olmamasıyla başlayıp günlük konuşmalarla devam ediyordu. can, bu oğlanla konuşurken kendini kelime seçmek için zorlamıyordu ya da konu açmak için düşünmüyordu. ressam oğlan da onun gibi olmalıydı çünkü hiçbir zaman zorlama sohbetler etmiyorlardı. o an akıllarına ne gelirse onun üzerine bir şeyler anlatıyorlardı. uzun oğlanla olduğu her saat; can için bitmesini istemediği, günün yorgunluğunu alan, tatlı sohbet saatleriydi.
ressam oğlanın hakkında çok fazla şey bilmediğini fark etmişti gece boyu süren konuşmalarında. nerede yaşadığını, ne yemekten hoşlandığını, küçüklük anılarını bilmek değildi kast ettiği şey. barış, bir konu hakkında yorum yapmaktan kaçınan bir yapıya sahipti. bir şey hakkında konuşurken genel gerçekleri sıralardı ve kendi fikirlerini anlatmaktan kaçınırdı. can bunu yeni fark etmiş ve aklının bir köşesine not almıştı. bu özellik ona çok zıt gelmişti çünkü kendisi bunun tam tersi olarak adlandırılabilirdi. can, olayları değerlendirirken önce duygularından daha sonra zihninden yardım alırdı. haliyle bu konuşmalarına da yansıyordu.
barış'ı anlamak zordu can' a göre. oğlanın hareketlerini tartıp belirli özellikler bulmaya çalışıyordu ama başarısız oluyordu. oğlan dili ağır yazılmış, okuması güç bir dünya klasiği gibiydi. ilgi çekiciydi ve can onu anlamak için çaba sarf etmek istiyordu.
elini komodine uzattığında gülümsemesi yüzünden hala silinmemiști. mesajlaşma uygulamasını açıp en üstteki isme girdi.
(7.41) günaydın🦋🐞🐇: c. can canseven
akşam başladıkları konuşmaları, sabaha doğru 5 gibi sonlanmıștı. iyi geceler yazdığında, ressam çocuğun geri yazdığı iyi geceler mesajına bakmadan uygulamadan çıkmıştı ki, sabah ressam çocuğa mesaj attığında yeni görmüş gibi bir bahanesi olacaktı.
barış'tan çekinmiyordu, hatta can öylesine cesaretli bir çocuktu ki hiç muhabbetinin olmadığı birisine bolca kalp içeren bir mesaj atmaktan utanmazdı. bu bahane bulma hareketini niye planlayıp uyguladığını bilmiyordu, sadece beyni yap demişti ve o da yapmıştı.
son görüşmelerinin üzerinden bir gün geçmişti. buluşmadıkları günde can, birkaç gündür aksattığı antrenmanının acısını çıkarmıştı. nitekim çok verimli geçmemişti. yine yavaş kalıyor, kendini ne kadar zorlarsa zorlasın yeterince iyi olamıyordu.
koçundan dikkatinin dağınıklığıyla ilgili saatlerce azar işitmekten sıkılmıştı. en iyisi olmak, takdir edilmek için yanıp tutuşuyordu.
kahvaltısını yapıp sabahtan sahil şeridi boyunca hafif bir koşuya çıktı. daha sonra duş alıp otobüs durağına gitti. yol boyunca kahvaltısını evde yapmadığı için karnından sesler geldi. otobüsten indiğinde hızlı adımlarla okula yürüdü ve kendini kafeteryaya atıp midesini susturmak için kahvaltı yapmaya karar verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aesthete// boyxboy
Fanfictionyeteneklerini sorgulayan güzel sanatlar öğrencisi barış, spor fakültesinden başarılı yüzücü can'a dönem sonu projesi için modellik etmesini ister. boyxboy