on dört

1K 79 61
                                    

(02.24) can. : barış y.

(03.10) sorun ne anlamıyorum : barış y.

(05.02) özür dilerim : barış y.

koskoca bir pazartesi geçmişti ve bu gün oğlanların haftalardır iletişim kurmadığı ilk gündü.

barış tüm gün boyunca bir ölü gibi dolaşmış, midesine sıcak sert kahve dışında bir şeyin girmesine izin vermemişti. midesi sürekli bulanıyordu hatta çocuk kendini son dersine girmeden hemen önce tuvalette öğürürken bulmuştu. boş midesinde, dışarı çıkacak bir şey olmadığı için kusmuș sayılmazdı.

normalde yemek yiyecekti ama yüzücü oğlan onu görmezden geldiği hafta sonu sonrasında yemek yemesi gerektiğini mesaj atmıştı ve barış bu meseleyi bir inat haline getirip tüm gün boyunca kendini besinsiz bırakmıștı.

arkadaşları, oğlana neden böyle olduğunu sorduklarında geçiştirmesine rağmen özellikle kurnaz kızlar olayın can ile alakalı olduğunu kısa birkaç dakika içinde çözmüşlerdi. oğlana can ile ilgili sorular sorup verdiği cevaplarla kendi aralarında gülüşmüșler, barış ise onlara anlamayan gözlerle bakmıştı.

günün sonlarına doğru en yakın dostu berk onu kızlardan uzaklaştırıp olayı kendine dürüstçe anlatmasını istemişti.

normalde kendine bile dürüst olamayan oğlan, anlatmaya başladığında kendini tutamayıp kalbindeki tüm hisleri diğerine söylemişti. arkadaşının suratına kocaman bir sırıtış yayılırken barış, berk'in de kızların tarafına geçtiğini anlamıştı.

kendisi oğlana hissettiklerini düşünürken bir sıkıntı görmüyor, bu duyguların isimlerini tam olarak koyamıyordu. onun yerine arkadaşları çoktan ad koymuş ve ressam arkadaşlarının ilk defa birinden hoşlandığını gördükleri için sevindiklerini belirtmişlerdi.

hoşlanma kelimesiyle donup kalan barış ise bir süre sonra buzları çözülünce arkadaşlarına komik gözüken bir sinirli ifadeyle ters olduğunu düşündüğü ama aslında endişeli ve tatlı olan sözler söylemişti.

arkadaşları oğlanın daha hislerini kabullenmeye hazır olmadığını anlamışlar, bir süre çocuğa takıldıktan sonra onu kendi haline bırakmaya karar vermişlerdi.

okul bittikten sonra bir süre bir kafede oturmuşlar, akşam olunca șık bir restorana yemek yemeye gitmişlerdi.

barış, tok olduğunu söyleyip sadece içecek siparişi vermişti. diğerleri yemeğini yerken oğlan onlardan daha fazla içtiği için akşamın sonunda daha rahat hisseder hale gelmişti.

gece berk'in yardımıyla evine geldiğinde kendini iyi hissediyordu. bilinci yerindeydi, sadece daha keyifli bir haldeydi.

koltuğunda uzanıp bomboş zihniyle etrafı izlerken bir anda aklına gelen oğlana mesaj atmak için telefonunu çıkardı. istenmediğini bildiği zamanlar utançtan yerin dibine girer, bir daha o ortama girmemek için elinden geleni yapardı.

bu sefer öyle olmadı. kanına karışan alkolün de etkisiyle vücudu cesaretle doldu ve oğlana sadece ismini yazarak bir mesaj attı.

daha sonra ne yazacağını bilmediği aklına geldi ve telefonu kenara koyup düşünmeye başladı.

düşünürken konudan konuya atladı ve dönüp dolaşıp yine can'ı düşündü.

telefonu eline alıp basit bir soru sordu oğlana.

sorun ne anlamıyorum

sorun neydi cidden? güzel oğlana, onu incitecek hiçbir şey yapmamıştı. şimdi niye ondan uzaktaydı? bunu hak etmiyordu.

hüzünlü düşünceler zihnine dolarken midesinin bulandığını hissetti. kendini zar zor lavaboya atarken, kapının girişinde ağzına gelen sıvıyı çıkardı. tam olarak yetişemediğinden üzerindeki kıyafetlere bulaşmıştı. küfürler savurarak küveti doldurmaya başladı. birkaç dakikanın ardından soğuk suyla dolu kuvvetin içinde yerini alırken titremesini engelleyemedi.

sıçrayarak gözlerini açtığında hala küvetin içinde olduğunu fark etti. ağrıyan sırtına aldırmayıp kalktı ve zor da olsa kurulandı.

duşa girmeden oturduğu koltuğun üzerindeki telefonuna uzanıp saate baktığında sabah yaklaştığını gördü.

eve gelince can'a attığı mesajlar aklına gelince telaşla uygulamaya girdi. oğlanın henüz okumadığın görünce rahat bir nefes alıp mesajları silmek için davrandı.

fakat o kadar telaşlıydı ki yanlışlıkla sadece kendisinden sildi. havaya birkaç sesli küfür yayılırken barış, koltuğa çöküp çaresiz bakışlarla ekrana bakmaya devam etti.

en sonunda özürün mantıklı olacağına karar verip utanç içinde bir mesaj daha attı ve kendini uykunun kollarına teslim etti.

kalktığında saat akşama geliyordu. koca bir salı gününü uyuyarak geçirdiğine inanamadı. uyku şaşkınlığına rağmen gözlerini açar açmaz telefonunu eline aldığında gelen bildirimler arasından gözlerini kısarak önemli olanları seçmeye çalıştı.

on dokuz cevapsız arama gözüne çarpınca kim olduklarına bakmak için ekrana dokundu. sayı büyük olsa da uyuyakaldığı günler arkadaşlarının onu yüzlerce kere aramalarına alışkındı.

ekranda arkadaşlarının isimleri teker teker belirdiğinde barış'ın gözü berk, lale ve ceren'in isimleri arasında kalan birine takıldı. şaşkınlıkla ekrana bakarken geri arayıp aramamak konusunda arada kaldı. daha sonra aklına gece yazdığı mesajlar gelince bildirim çubuğunu krar açtı.

y. can kaya: bu mesaj silindi (08.47)

y. can kaya: bu mesaj silindi (9.00)

y. can kaya: bu mesaj silindi (9.31)

y. can kaya: nerdesin (11.23)

y. can kaya: barış? (15.12)

y. can kaya: bu mesaj silindi (16.57)

y. can kaya: bu mesaj silindi (17.01)

y. can kaya: bu mesaj silindi (17.01)

y. can kaya: bu mesaj silindi (17.01)

y. can kaya: bu mesaj silindi (17.02)

y. can kaya: bu mesaj silindi (17.03)

y. can kaya: iki ay kaldı resime ne zaman başlayacağız? (19.20)

aesthete// boyxboyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin