on üç

1K 90 108
                                    

oğlan son gücüyle bir kulaç daha attı ve kafasını sudan kaldırdı. nefes nefese kalmıştı ve iyi hissetmiyordu.

"ne oluyor sana yiğit can?"

koçunun sinirli sesiyle dişlerini sıktı.

"yine berbatsın. aklın bir karış havada."

zihninde yüzlerce can sıkıcı düşünce dönerken odaklanamıyordu.

"bir gün iyi on gün kötüsün."

koçu, havuzun içindeki çocuğa doğru eğildi. elindeki kronometreyi çocuğun suratına doğrulttu.

"eski yiğit can'a geri dönmezsen seni çalıştırmayı bırakacağım."

adam doğrulup yüzme salonunun dışına doğru ilerlerken can gözleriyle onu takip etti.

"bir amatörle uğraşamam."

salonun kapısının sertçe çarpma sesini duydu oğlan.

dişlerini öyle sert sıkıyordu ki damaklarının titrediğini hissediyordu. öfkesi ne koçuna, ne de onun sert sözlerineydi. tüm suç kendindeydi. asla boşalmayan zihninde, toplayamadığı dikkatindeydi.

hızlıca tırmanıp havuzun başına geçti ve pozisyon alıp suya daldı. sert kulaçlarıyla adeta suyla savaş veriyor gibiydi. birkaç kulaç sonrasında nefesini ayarlayamadığı için erkenden kafasını kaldırdığında devam etmek yerine durdu. sinirle bağırdı, sesi boş salonda yankılandı. gözlerini seyirci kısmına çevirdi ve koltuklarda kimsenin oturmadığını görünce hüzünle karışık öfkesinin tüm vücudunu yaktığını hissetti. havuzun başına kadar yüzdü. kollarını dayayıp çıkmak için hareketlendiğinde sağ kolunun kayması sonucu suya geri çakıldı. bu hareketi kendini daha da öfkelendirirken kayan sağ elini yumruk yapıp havuzun fayansına geçirdi.

bir kez daha ve bir kez daha.

yumruğunu açtığında titreyen elini fayansın üzerinden çekti. havuzun kenarına birkaç damla kan bulaşmıştı. elinden kayan birkaç tanesi daha damladı.

sakinleşen oğlan dirseklerini kanlı zemine dayayıp başını ellerinin arasına aldı ve gözlerini yumdu. kalp atışları yavaşlarken elinden gelen sızıyı hissetmeye başlamıștı. gözleri yaşlarla doldu. kendini birkaç dakika boyunca sıktı ama daha sonra dayanamayıp hıçkırığın dudaklarından dökülmesine izin verdi.

neden bu halde olduğunu bilmiyordu. içinde tarif etmesi güç bir sıkıntı vardı, hüzün de denilebilirdi bu hisse. uzun zamandır görüşmediği arkadaşlarıyla vakit geçirdiği hafta sonundan sonra haftanın ilk günüydü ve berbat bir başlangıç yapmıştı.

içindeki bu sıkıntı hafta sonunun ilk saatlerinden beri vardı. saatler geçtikçe büyüyüp devasa bir hal almıştı ve can bunun ağırlığı altında ezildiğini hissediyordu.

acıyan elinden akan kanlar koluna doğru yol alırken, havuzun kenarına dayanmış bir şekilde suyun içinde hıçkırarak ağlıyordu.

nedenini düşündüğünde kendini kocaman bir hiçlikte buldu.

kafasını her ne meşgul ediyorduysa, bu şey oğlanı başarısızlığa sürüklüyordu. yetersizliği yüzüne vurdukça daha da mahvoluyordu ve hedeflerinden yavaşça uzaklaşıyordu.

kafasında dönüp duran en ağır düşünce ise barış'tı.

can, hiçbir zaman erkeksel dürtüleri abartılı bir oğlan olmamıştı. birçok kız arkadaşı olmuştu ve onlarla çoğu şeyi tatmıştı. yine de karşı cinse aç bir yapısı yoktu.

karşı cinse aç olmadığı kadar hemcinsleriyle de ilgilenmiyordu. hem de hiç. hiçbir zaman bir erkeğe karşı çekim duymamıştı, ne duygusal ne de fiziksel. yüzme dersinde yaşananlar günlerdir kafasını kurcalıyordu. kendi vücudunun verdiği tepkiyi anlamlandıramıyordu.

hemcinsiyle birlikte olan insanlarla bir derdi yoktu ama bu onlardan biri olduğu anlamına gelmiyordu. yine de yaşananlar ve özellikle elleri oğlana temas ederken bedenini kaplayan dürtüler, onu yönelimini sorgulamaya kadar itmiști.

bir süre sonra saçmaladığını fark etti. neredeyse her gün yarı çıplak erkeklerle aynı havuzda yüzüyorum, hiç böyle bir şey olmadı. kendini yavaş yavaş eski can olduğuna inandırırken kafasındaki düşüncelerin susmasına sebep olamadı.

erkeklere ilgi duymuyorsa havuzda yaşananların anlamı neydi? neden diğerinin bedenine dokunmaktan hoşlanmıștı? kendini oğlana daha da yakınlaştırmak, hiç bırakmamak istemişti. yüzünü, zayıf bedenini, her yerini incelemek, ezberlemek istemişti.

belki de sadece o'na karşı bir şeyler hissediyorumdur, diye bile düşündü. sonra bu düşünceden de vazgeçti. güzel yüzlü, yapılı vücutlu, neredeyse mükemmel yüzlerce erkek tanıyordu. çoğuyla uğraştığı spor gereği yakın temasta bile bulunmuştu ama hiçbirine karşı bu tarz bir şey yaşamamıștı. bu çocuğu özel yapan şey neydi? sıska vücudu uzun boyuna yakışmıyordu. vücudunda bir sürü dövme vardı ve can dövmelerden hiç hoşlanmazdı, onların kişinin gerçek güzelliğini örttüğünü düşünürdü. güzel bir yüzü vardı ama fazla zayıflıktan çökük ve sert duruyordu. oğlan genel olarak sert duruyordu ve can bu tarz insanlardan hoşlanmazdı. etrafındaki herkes samimi ve canayakındı. barış'ın bu donukluğu ve duygularını ifade etmeme alışkanlığı can'a çok tersti.

yine de can, oğlanın bu sevmediği özelliklerini sayarken kendini gülümsemeden alıkoyamıyordu.

diyelim ki hoşlanıyorum, diye düşündü can. bu başlangıç bile fazlasıyla limitlerini așıyordu. o bana karşı bir şey hissetmiyor ki.

bana sadece resmine modellik yapmamı teklif etti. ötesinde hiçbir şey yapmadı ve yapmayacak. arada bir iletişim kurduğu bir tanıdıktan başka bir şey değilim.

can kafasındaki asıl sorunun, tüm hafta sonu boyunca düşünüp durduğu şeyin, dikkatini dağıtan düşüncenin bu olduğunun farkındaydı ama kendine itiraf edemiyordu. bu yüzden sorununu çözmek için çabalamak yerine kendi kendini yiyor ve o olmayan nedeni bulmaya çalışıyordu.

bu süreçte hiç istemese de barış'a soğuk davranmaya karar vermişti. uzun zamandır uykuya dalarken, sabah kalkınca, suyun altındayken tek düşündüğü şey o olmuştu. bu hiç can'lık bir hareket değildi. oğlanı kendinden uzaklaştırırsa eski can'a dönebileceğini düşündü. onunlayken her şeyin iyi gittiğini fark etmeyecek kadar aptal değildi ama can çoğu genç erkek gibi tabuları olan bir çocuktu.

bu yüzden kendine diğerinin her şeyini beğendiğini itiraf etmedi. oğlana güzel yüzü, bedeni için yakınlık duymadığını; ona dünya'nın en değerli insanıymıș gibi davrandığı, sert gözükse de kocaman ve yumuşacık olan kalbi, nezaketi, gözlerindeki belli belirsiz hüzün, gülümsemesini saklamak için yaptığı damak ısırma hareketi, utanınca sevimlileșen tepkileri ve daha sayılabilecek yüzlerce nedenden dolayı oğlana çekildiğini kabullenmedi. kalbinin bir yerleri bunu bilse de yüksek sesle söylemekten korktuğundan belki de, kendine itiraf etmedi.

kabuk tutan elini cebine saklayıp akşam vaktinde eve döndüğünde birkaç gündür yaptığı gibi sürekli telefonunu kontrol etti. açıkça kötü davrandığı oğlandan bir mesaj bekledi.

uyku vaktine kadar bu böyle devam etti, gecenin bir vakti bildirim sesi odasında yankılandı ama can çoktan uyumuştu.

.
bu bolumden itibaren updatelerim fazlasiyla yavas olacak cunku mezuna kalmaya karar verdim ve tekrar calismaya baslamam gerekiyor:(
yine de bos oldugum vakitlerde yazacagim, kafa bosaltmama yardimci oluyor
ayrica tatlis yorumlariniz beni yumus yumus yapiyor hepinizi seviyorum😿

aesthete// boyxboyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin