Bölüm 8
Gözümü açmadan önce elimle telefonumu yatakta aradım bir süre... Sonra tek gözümle saate baktım saat 9 du... Bu saate kadar asla uyumazdim normalde... Ya kabuslarım uyandırırdi beni yada işe gitme zorunluluğu ...
Kollarımı geriye saldım iyice esnettim ve sonra yataktan aşağı inip balkona çıktım... Temiz bir hava iyi gelebilirdi..
Demeye kalmadan kabus gibi çöktü j hope denen it... Ulan bu adamın evi yok muydu... Nedenini tanrıların bile bilmediğine emin olduğum sürekli olarak gülen bu surat.... Ahhh hadi ama bu gülen suratı sürekli görmek zorunda mıydım..
Tae ile odalarimizin
birleşik olan balkonunda oturmuş avazı çıktığı kadar bagirmisti onun bağırması ve benim balkona çıkmam ayarlansa bu kadar güzel denk gelmezdi... Ödüm bokuma karışmış bir şekilde onun olduğu tarafa döndüm..."kuyruğuna basılmış it gibi ne böğürüyosn sabah sabah" diye çıkıştım... Tam o esnada tae nın balkon kapısı sertçe açılmış ve bizim velet olabilecek en sinir bozucu yüz ifadesi ile bana bakıp
"it bogurmez geri zekalı"Tanrım bu nasıl bir zekaydi... Yaratıyorsun niye takip etmiyorsun diye bakıştık bir süre gökyüzü ile... Bir tae ye bir hoseok a baktım... Ardından çocuk gibi oturmuş dudaklarını sarkitan koca adama parmağımı uzattım ve sahte bir şaşkınlık ile sorar gibi
" o böğürüyo ama "
Dedim. Hoseok yerinden kalkmadan ayağındaki terliği bana firlatmisti refleksi güçlü biri olarak tabii ki kaçtım terlikten ama gelin görün ki kaçtığım yöne boş beleş gereksiz velet tae nın kendi terliğini atması ile yüzümün ortasına yemiştim terliği.. Tamam bunu hakettim...Gözlerimi kapatıp Derin bir nefes aldım... Benim burda ne işim var faslını kendi içimde yine bir kaç dakika tartıştım.. Kapının kapanma sesi beni kendime getirdi... Toparlanıp içeri geçtim... Duş alıp kendime gelmeliydim...
.................... .... .......... ..... .......
Aşağıdan şen kahkahalar geliyordu... Genç ne olduğunu merak etmişti . Duştan yeni çıkmıştı... Gri eşofman altı ile dolapları karıştırıyordu fön makinasi bulmaliydi... Saçlarını kurutmazsa şayet baş ağrısı başlayacaktı..
Sesler daha sert gelmeye başlayınca kulak kesildi... Taehyung birden çığlık atmıştı... Jin yatağın üstündeki siyah tişörtünü başından hızla geçirmiş ve koşarak odadan çıkmıştı ıslak saçları ile...
Merdivenleri çıplak ayak ile indi koşar adım... Az ilerde tae yı yerde sağ kolu arkasında çevrili sıkıca tutulmuş yüz üstü bir şekilde görünce önce etrafa bakindi.. Hoseok gayet normal birsey izler gibi izliyordu onları... Tae nın sırtının üstünde bir genç vardı bayağı da yapılıydi.. Tae ve genç nefes nefese kalmışlardi. Oyle ki tae nın alnı boncuk boncuk terlemisti...
Jin oraya doğru seri adımlarla ilerlemiş tae nın üstündeki gencin kolundan tutup tek hareketle yere sermjsti... Salonda hoseok un tiz çığlığı yankılandı... Tae ise boş boş jin e bakıyordu... Hem şaşkın hem kızgın hem de anlamaz bir şekilde bakıyordu...
Jin tae nın kolunu tutup kaldırdı... Tae kolunu sertçe çekmişti jin in elinden...
"bu da neydi ne yaptığıni sanıyorsun delirdin mi"
Jin sabır dilercesine tae ye bakmış ve kollarını göğsünde birleştirip
"burdq ne gibi salak saçma bir oyun oynuyorsunuz bilmiyorum ama... Sen bana emanetsin... Şu man kafa üstüne çıkmış ne halt yiyorsunuz siz onun cüsse ile seninki bir mi aptal ... Ya koluna bacağına bısey olsaydı... "
Yerdeki genç bu konuşma devam ederken kalkmış ve kolunu sivazlamisti... Sinirle gülerken jin e dönmüş ve
" sen kim olduğunu sanıyorsun da buna karısıyorsun... Hadsiz... "
Dedi ve jin adama döndü... Döndüğü gibi de şaşkınlığını gizleyemedi...Bu adamın burda ne işi vardı... Ona yaptığı ihanetten sonra nasıl karşısında durabiliyordu.. Ne utanmaz bir adam diye geçirdi içinden jin...