Gozlerimi araladigimda yanimda melek uyuyordu. Masum,saf,temiz ve diger olumlu seylerin hepsi...
Elimle saclarini oynamaya basladim. Istanbuldaydik yaklasik yarim saatede de hava limanina varmis olacaktik. Sacini oynamayi kestigimde mirildanmaya basladi.
"hadi kalk ece az kaldi toparlan'' dedigimde uyanmayip kafasini iyice bacaklarima gomdu.
"ece kalk artik hadi geldik''
"off ya tamam biraz daha oyna saclarimla lufen"
"Tamam ama uykuya dalma bak gelmek üzereyiz'' dedigimde inledi.Taksiden indigimizde saat akşam altıya geliyordu. Yolda can beni aramiştı ve ece hakkında birkaç bilgi verdi. Evet ondan eceyi araştırmasini istemistim. Haklıydim cunku bana birşey anlatmazken onu tanimam imkansizdi bende kendi yollarimla halletmeye karar vermistim. Telfonda can bana bir çok şey söyledi hepsi bildigim seylerdi. Ama bir şey daha söyledi. O benim hayatımı bitirmeye yetecek cumleyi soylemisti bana 'görkem ece konyadayken okul surtuğuymus. Neredeyse herkesle yatmış' demişti. Bu ona olan tavırlarimi degismesine neden olacakti, olmalıydıda. Bilginin gerçek veya yalan olduğunu hiç araştırmama gerek yoktu. Biliyordum doğruydu. Her ne kadar ben inanmak istemesemde hiçbirşeyin doğru olmadığı kadar doğruydu bu.
Uçağın kalkmasina yaklaşık iki buçuk saat vardı. Ve biz gerçekten yorulmuştuk. On saat yol mu , lanet olsun.
Cebimden telefonu çıkartıp burak hocanın telefon numarasını tuşladım.
''Nerdesiniz''
''Sakin ol oğlum. Turkuaz pastanede bekliyorum sizi. Öbür kulüplerden de okçular var.''
''Tamam biz geliyoruz'' dedim ve telefonu kapattim. Eceye döndüğümde bana soran gözlerle bakıyordu.''Pastanede bekliyorlarmış hadi'' dedim. Ve yürümeye başladım. Valizlerin hepsinin elimde olmasına ramen ondan hızlıydım.
''Hey biraz yavaş yürürmüsün''
''Zaten oldukça yavaşım bence sen çok yavaşsın'' dediğimde yuzune baktım. Dokunsam ağlayacak durumdaydı. Hayır, ne dedim ki şimdi ben. Sanki ana avrat sövdüm.''Görkem birden niye sinirleniyorsun ki''
''Sinirli değilim, yürü artık''
''Peki'' dedi. Ben sinirliydim ama o neden çok konuşuyor ki??Pastaneye ulaştığımızda içerde bir masayı donatmış yaklaşık beş altı kişi vardi. Ben bunca sene okçuluk yapmama ramen sadece üç kişiyi tanıyordum. Ama öbürleri kim??
Masaya doğru ilerlediğimde Ece arkamdan dolanip önüme geçti. Omuzunun üstunden bana bakıp sessizce 'odun' dedi. Ben kızları hiç anlayamayacağım.
Masaya oturduğunda herkese kafasıylala kısa bir selam verdikten sonra iki erkeğin arasındaki boş sandalyeye oturdu. Türkiye'de neden az sayıda bayan okçu var ki -_- . Tekrar eceye dönüp,
''Ece annem sana mesaj atmış gelsene bi''
''Tamam ben bakarım sonra, hocam nasilsınız''
''İyiyim kızım sen de iyi gözüküyorsun. Bak seni diğer illerden gelen okçularla tanıştırayım. Bu okçularimız benim, senin veya görkme gibi milli takımda değiller ama B milli takımındalar yani takım atışlarında herhangi bir şey olursa takımda yer alacaklar.''
''Ben ece'' dedi ve karşısında oturan Eymen hocaya elini uzattı.''Ben de Eymen kızim. Taniştıgıma memnun oldum. Ama şimdi öbürleriyle tanışmaya vaktin yok çünkü Süleyman ve senin uçağın kalkmak üzere. Biz Türk hava yolları ile gidiyoruz ama size bilet bulamadığımız için kore'ye ait olan Assian hava yolları ile gideceksiniz. Hadi hazırlanın bakalım'' bana bundan kimse bahsetmemişti. Süleymanı severdim, yakın arkadaşimdı ama on altı saat uçakta eceyle gitmesi gereken kişi bendim. O değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR TUTAM AŞK...
ChickLitHer hayat bir gün son bulmayacak mı? Cevabınızı duyar gibiyim... peki her hayat bir gün hangi şartlar altında ufalanacak? Hangi ışık hangi karanlıkta sönecek? Bu karanlıktan kurtuluş yok... Bu onun karanlığı, ışığıysa sönmek istemeyen, ama başka ka...