-35-

899 64 14
                                    




"Orası neresi Aaron?"

"Hastane."

--

Aaron'ın telefonu yüzüme kapamasıyla telefonu kulağımdan çekip birkaç saniye bakıştım. Nasıl bir gün bu? Neden olay bitmiyor?

Gus merakla ne olduğunu sorunca Aaron'ın dediklerini anlattım. Luka arkadan "Bugün ölmezsek ölümsüzlüğü buluruz biz." dedi. Ekin de boynunu göstererek onu onayladı. "Niye hastanedeler ki?" dedim dudağımı ısırırken. Gus içimi rahatlatmak için "Çok önemli bir şey olsa Aaron'a aratmazlardı zaten. Rahat ol. O salak abartıyordur." dedi. Kafamı sallayıp gözlerimi kapadım ve bugünün çabucak bitmesini diledim.

Joe'dan:

"HAYIRRRRR! ALAMAZSINNNNN!"

"Joe sakin olur musun biraz?"

Yan yataktaki beni sakinleştirmeye çalışan Noah'ya yapmacık bir şekilde gülümsedim. "Olamam. Senin yüzünden buradayız zaten. O yüzden konuşma."

Ellerini iki yana kaldırıp masum olduğunu ima etti. Ama bunu yaparken yüzünü buruşturdu. Elini hareket ettirdiği için acımış olmalıydı. "Sargılı kolunu kıpırdatmasana!" diye azarladım onu.

"Siz de artık hareket etmezseniz işimi yapacağım." dedi başımda bekleyen hemşire. Gözlerimi kısıp kötü kötü bakmaya başladım ona. "İstemiyorum diyorum. Anlamadınız galiba." Kadın kafasını sallayıp "Anladım. Ama almak zorundayım. Kolunuzu uzatın lütfen." dedi. Kollarımı çekip kafamı iki yana sallamaya başladım. Kadın artık yalvaran gözlerle bakmaya başladığında Noah yatağından kalkıp yanıma geldi ve bir elimi tutup diğer elimi de hemşireye uzattı. "Şimdi gözlerini kapıyorsun ve konserde bateri çaldığını hayal ediyorsun." dedi sessizce. Dediğini yapıp gözlerimi kapadım. Koluma giren iğnenin sızısıyla kendimi kastım. Noah hemen "Sakın gözlerini açma." dedi.

İğneden korkmuyordum, o kadar da bebek değilim. Beni kan tutuyordu ve görünce direkt bayılıyordum. Noah da bunu bildiğinden gözlerimi açmamı istemiyordu.

"Bitti. Pamuğu sertçe bastırın birkaç dakika. Yoksa morarır ve iç kanama olur. Geçmiş olsun."

Koluma bakmadan pamuğu bastırırken Noah hemşireye teşekkür edip bana döndü. İyi olduğumu görünce omzumu hafifçe patpatlayıp yatağına gitti. O sırada elinde kahvelerle Aaron girdi içeri. "Gazilerimiz nasıllar? Kahve getirdim size."

Arkasından da Barış girdi nefes nefese. "İyi misiniz? Sadece bir saat gittim ve hastanelik olmuşsunuz. Ne oldu?"

Barış'ın endişesini görünce yataktaki yastığı alıp Aaron'ın kafasına fırlattım. Eğilip yastıktan kurtuldu ve yastık o sırada kapıdan içeri giren Melodi'nin kafasına geldi.

"Hastasınız diye endişeleniyordum ama siz kafama yastık atabilecek kadar iyisiniz sanırım."

Aaron'a içimden söverken Melodi'ye mahçup bir şekilde bakıp "Biz iyiyiz. Keşke Aaron'ın yersiz telaşına inanıp endişelenmeseydiniz ya." dedim. Aaron ellerini kaldırıp "Yuh!" dedi. Melodi de Aaron'a pis bir bakış atıp yanıma geldi ve sarıldı. Sonra Noah'ya gidip sarıldı ve karşıdaki koltuğa oturdu.

Ekin ve Luka da kafalarını eğip koltuğa geçti. Ah, bir de o olay vardı değil mi? Nasıl bir günse resmen lanetliydi. Başımıza gelmeyen olay kalmamıştı. Noah da aynı şeyi düşünüyor olacak ki konuşmaya başladı. "Tek isteğim eve gidip uyumak ve bugünün bitmesi."

Hepimiz trajikomik bir şekilde kafamızı salladık aynı anda. Melodi merakla bize ne olduğunu sordu. Tam ağzımı açmış konuşacaktım ki Aaron benden önce davranıp bağırmaya başladı. Evet, bağırmaya.

Şansın MelodisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin