Mert yedek anahtarını aldığı kapıdan içeri girerken düşünceliydi. Önceki küçük toplantılarında karar verdikleri gibi Barış'ın ona farklı bir bakış açısıyla bakmasını sağlaması gerekiyordu ama bunu nasıl yapabileceğinden emin değildi.
Barış'ın uyuyor olmaması gibi bir ihtimal olmadığından direkt yatak odasına ilerliyordu ki mutfaktan gelen takırtıyı fark etti. Babası olabileceğini düşündüğünden başta umursamasa da kısık sesli küfrün sahibini tanıyınca adımlarını oraya yönlendirdi.
Barış elindeki sıcak suyu bardağa dökecekken muhtemelen elini su ısıtıcıya değdirmiş, eli ağzında sızıyı bastırmaya çalışıyordu. Bir yandan da kahveyi hazırlamaktan vazgeçmemişti.
Mert arkasından sessiz sakin yaklaşırken elindeki kettleyi bırakmasını bekledi. İkinci bir kazaya sebebiyet vermek istemezdi. Yüzünde sinsi bir gülümseme oluştu.
Birkaç adımda aralarındaki boşluğu kapatıp ellerini Barış'ın belinin iki yanından uzattı.
"Günaydın."dedi göğsünü sırtına yaslayıp başını yanından uzatmadan hemen önce. O sırada evde yalnız olduğunu sanan dalgın çocuğun aklı gitmişti. Yerinden sıçrarken Mert olduğunu algılayana kadar şaşkın, açılmış gözlerle karşısına bakmıştı.
Mert birazdan yiyeceği hamleyi hissettiğinden o kendine gelmeden elini beline sıkıca sarıp, boynuna küçük bir öpücük bıraktı Barış'ın. Barış dirseğini karnına geçirirken yaratıcı bir küfür de eklemişti.
"Canımı mı alacaksın piç?" dedi öfkeli bir tonda.
"Aklımda kalbin var ama neden olmasın?"
Buraya kadar aslında lise boyunca alışkın oldukları yakınlaşmalar sürmüştü. Bu yüzden Mert ek bir şeyler yapması gerektiğini hissetti fakat bu çocuğa şakasına o kadar yürütmüştü ki yürüyebileceği bir yol kalmamıştı.
O an çapkın kişiliğine lanet etti.
Ve yapabileceği en anlamsız şeyler yaptı.
"N'aber paşa!" dedi arkadaşının kalçasına küçük bir şaplak atarken. Fakat Barış dönüp ona öyle bir bakış attı ki yaptığının pek flörtöz bir hareket olmadığını anlamak mecburiyetinde kaldı.
Sanıyordu ki Eylül'ün söz ettiği küçük temaslar bunlar değildi.
"Mert senin kafana bu aralar bir şeyler mi düştü oğlum?" Barış elini kendi omzunun hizasındaki omuza koydu.
"Çok agresif hareketler sergiliyorsun, söyle bana, sikilmeye mi ihtiyacın var?"
Mert gelen tehditi açıkça hissetmesine rağmen hissetmemiş gibi yaparak arkadaşının üzerine adımladı.
"Nerden anladın hayatım?" dedi muzip bir ses tonuyla. Barış da gülmüştü fakat beli tekrar tezgaha, bedenine yaklaşan beden yüzünden çarptığında gülüşü tebessüme dönüştü.
O an Mert Eylül'ün neyden bahsettiğini anlamıştı işte. Ellerini belinin iki yanına uzatmış arkadaşının yüzüne muzip bir gülümsemeyle bakarken sessizlik payına düşeni yaparak kelimeler üstlenmişti. İkisi de tek kelime etmiyor fakat bu sessizliğin gerginliğini yaşamıyorlardı. Aksine anlaşmış gibiydiler.
Mert arkadaşının gözlerine bütün dikkatiyle bakarken hâlâ heyecan hissetmiyor, ellerini titremiyor ya da tasavvur edemeyeceği hisler içine girmiyordu. Fakat onun için en yakın arkadaşının tezgahla arasına sıkışmış bedenine karşı duyduğu yeni bir hissiyat vardı; merak.
Soluk mavilerin bir söz söylemeden, doğal bir şekilde kirpiklerinde, elmacık kemiklerinde gezmesi bu hissiyatın tek yönlü olmadığının kanıtıydı. Genelde asi, elde avuçta durmayan arkadaşının bu sakin hâli Mert'i şaşırtıyor fakat aksini iddia edemeyeceği biçimde dikkatini de çekiyordu.
Bu sırada, saliselik olarak Barış'ın gözlerinin dudaklarına çarptığını fark etti. Mert belki o an Barış'a yaklaşsa, deli bir cesaretle öpse planlarını kolaylıkla devreye sokabileceğini fark etti.
Fakat yerine mıhlanıp dehşete benzer bir hisse düşmesine sebep olacak bir bakış gördü Barış'ın sıkıca kapattıktan sonra araladığı gözlerinde.
Rahatsızlık.
Barış rahatsız olmuştu.
Mert bu hissiyatın ona yaklaşmasından mı, Barış'ın kafasında gezinen düşüncelerden mi olduğunu çözemedi fakat öylesine kaskatı kesilmişti ki zihni düşünmeye mecali yoktu.
Barış boğazını temizleyip tutuşu hafiflemiş çocuğun kollarının arasından çıktı.
"Kahve?" dedi kurumuş boğazına kelimeler batarken.
Mert gözleri tezgaha daldığında başını sallamakla yetindi. Bu hareket onay mı ret mi temsil ediyordu emin değildi fakat Mert'in o an aklına bir kıvılcım düştü.
Buradan çıkar çıkmaz arkadaşlarıyla buluşmalıydı.
Naberrr