Kıskançlık

3.8K 303 256
                                    


Barış yedinci kez aynı cümleyi okuduğunu fark ettiğinde derin bir iç çekti. Nefesi titreşip bir gözyaşı bahşetti ona. Akmaması için tavana çevirdi bakışlarını.

Aras gideli neredeyse iki ay olmuştu. Barış ilk günlerde onu ne kadar sevdiğini, nasıl da özlediğini düşünürken bu aralar kafası bomboştu. Fakat kalbi o kadar da kolay olmadığını söyler gibi kasılıp ağırlaşıyor, öfkesi ona ihanet ederek krizleri beraberinde getiriyordu.

Sorunun yalnızca Aras olmadığını biliyordu artık. Sorun eksiklikti. Dünyada yarım bir kalp, tek bir ciğerle yaşamak gibiydi içinde bulunduğu durum. Gözlerini dostlarına, içinde bulunduğu eve, pek yanında olmasa da babasına çevirip şükretmek istiyordu fakat sırtında ona yalnızlığı, terk edilmişliği, öksüzlüğü fısıldayan şeytanlar geziyordu.

İyi biri değildi Barış. Karmaşık biriydi. Çok sık zarar vermezdi ama onu anlamaya çalışan kişiyi yorardı. Kirpi gibiydi, şairin dediği gibi.

"Her tarafın diken

kim elini uzatsa

delik deşik

üstelik sen de kan içindesin."*

Kafasındaki düşüncelerin içinde boğulma eşiğindeydi ki kapının çalmasıyla irkildi. Arasına ayraç koyduğu kitabı kenara bıraktı. Nadiren evde yalnız olduğundan kapıyı açmak bile garipleşmişti bu günlerde.

Kapı ikinci kez çaldığında ince ince titreyen ellerini arka plana atıp ilerledi. Delikten kontrol etmeden kapıyı açtığında beklemediği bir yüz vardı karşısında.

Kaşları bir saniyeliğine havalansa da tekrar ifadesiz görünmeye zorladı kendini.

"Hırsını alamadın mı Karataş?"

"Konuşalım, Sezer."

Barış onu içeriye davet etmedi ama kapıyı aralık bıraktı salona dönerken. Cem isterse kapıyı kapatır gider, isterse içeri girerdi.

Elbette ardından gelmişti.

"Biz seninle konuşamıyoruz Cem. Kavga ediyoruz, yaralıyoruz, vuruyoruz ama konuşamıyoruz."

Cem göğsünü gergin havayla doldururken avizeyi izledi. Elleri ceplerinde ve yüzü yorgundu. Cesaretini toplandığında Barış'a döndü.

"Kıskandım Sezer." dedi kendisi için zor olanı söyleyerek.

"Haklıydın, ben mezara da girsem arkamdan güzel bir söyleyecek biri çıkmazdı belki." Barış suçlulukla gözlerini yumup böldü sözünü.

"Cem öyle söylemek istemedi-"

"Tam da öyle söylemek istedin." Dudağında keyiften yoksun bir gülümseme oluştu. Devam etti.

"Bir kez olsun gelmediğim konumu kıskandım. Sevilen bir arkadaş, birinin kalbinin en değerli yerine konulan bir aşık..." Barış başını olumsuz anlamda sallıyor fakat konuşamıyordu. Sözleri ağırdı. Şimdi telafi edemediği sözlerin etkisine maruz kalmak zorundaydı. Kalçasını koltuğa yaslayıp onu dinledi.

"Ve evet, biz konuşmayı beceremiyoruz. Bu yüzden sana vurdum. Asıl yapmayı istediğimi yapamadığım için vurdum."

Barış'ın kaşları çatıldı.

"Ne demek is-" Cümlesini tamamlamasına kalmadan ikinci kez sözleri kesildi.

Bu kez başka sözlerle değil.

Anlatmak arzusuyla dudaklarına kapanan dudaklarla.


*Atilla İlhan 

MİSHA BURDA KESİLİR Mİ YAAAĞĞ

Bizden Olmaz | ⚣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin