Eylül çenesinde işaret parmağını hafifçe gezdirirken gözleri karşısındaki çocuğun gülen suratındaydı. Bakışları keskindi, tıpkı avını izleyen bir yırtıcı gibi.
Mert ve Barış cephesinde işler pek yolunda gitmiyordu, iş başa düştüğünden çocuklar her zamanki kafede oturup bir fikir bulmaya adamışlardı kendilerini. En azından plan buydu fakat çoktan kopmuşlardı konudan, Eylül devreye girene kadar.
"Mert, sen yakışıklı bir çocuksun."
Aralarında konuşup kahkahalar atan grup Eylül'ün ciddi sesini duyduklarında aniden sessizleştiler. Bu Eylül'ün 'bir fikrim var ve hayatımızı kurtaracak' ses tonuydu çünkü. Yüzler ona dönüp sonraki cümlesini beklemeye başlamıştı.
Mert ise ani bir iltifat almanın şaşkınlığıyla gözlerini açmış Eylül'e bakıyordu. Sonra hafif utangaç bir tavır takındı.
"Yaa, teşekkür ed-"
"Neden bunu kullanmıyoruz?" Mert'in cümlesini kesen cümle kaşlarının iyice havalanmasına sebep oldu.
"Nasıl kullanacağız?" diye araya girdi Savaş.
"Barış yıllardır tanıyor Mert'i, görüntüsü onu etkilese şimdiye dek etkilerdi zaten."
Eylül'ün dudaklarına kuru bir gülümseme yayıldı.
"Bakış açısını değiştiririz o zaman."
O kısa saçlarının arasına parmaklarını geçirmiş saçlarını arkaya tararken zaman bir süreliğine yavaşlamıştı Mert'in gözünde.
Eylül anaç bir kızdı, sert darbeleri de olurdu ama odağı genelde bu kendinden birhaber altı genci korumaktan öteye gitmezdi. Çoğu zaman neşeli, sevgi dolu olsa da gözler ondan çevrildiğinde yüzü soluklaşır gözleri mutlaka dalardı. Böyle anlarda hep biraz buruk görünürdü Mert'e.
Belki büyümüş olmasının etkisiyle, belki de zaten iç açıcı olmayan hayatının etkisiyle bu buruk ifade iyice soğutmuştu arkadaşının yüzünü. Mert bunu ilk kez o an, o bir dakikada fark etmişti.
Derken, hayat normal hızına döndü Mert'in açısından. Gözlerindeki keskin ifade silindi, aralarında konuşan arkadaşlarının boğuk sesleri yavaşça netleşti.
"Nasıl yapacağız?" Kısık sesi kalabalığın dikkatini çekemese de muhattabının ilgisini çekmişti. Eylül ona döndü kaşlarını kaldırıp, yumuşak bir ifadeyle gülümseyerek.
"Hm?" gibi bir soru nidası çıktı dudakları arasından. Mert de gülümsedi.
"Nasıl değiştireceğiz bakış açısını?" İlgi tekrar Eylül'ün üzerinde toplanırken o yavaşça yerinden kalktı.
"Basit, küçük temaslarla. Tıpkı yeni tanıdığın biriyle flört eder gibi. Amacını hissettirmekten uzak ama 'o an'ı sezdirecek temaslar."
Mert'in sandalyesine yaklaşırken eliyle beklemesini işaret etti. Üzerindeki siyah dar crop'u ve yüksekbel pantolonunu düzeltti. Saçlarını tekrar elleriyle taradıktan sonra Mert'e yaklaştı, sol elini sandalyesinin sırt kısmına yaslarken belini hafifçe kırıp arkadaşının üzerine eğildi. Sadece duruşu bile anaç görüntüsünü yıkıyor, bambaşka biri hissiyatı veriyordu. Tamamen feminen fakat dominant bir izlenimdi verdiği. Mert planı sezmeye başlamıştı.
Eylül yüzündeki tatlı tebessümü dikkatli ve bir nebze soğuk bir ifadeyle değiştirdi. Çekici denebilirdi.
Elini Mert'in yanağına attı. Gözlerinin köşesini okşarken gözleri ona bakmıyor, sanki gerçekten parmaklarına odaklıymış gibi bir hissiyat veriyordu. Mert'se dikkatli gözlerle takip ediyordu onu. Bahsettiği temas bu olmalıydı. Yavaşça teninde gezen başka bir ten; anlamlar yüklenecek ve doğruca etkisinin silinmeyeceği bir dokunuş.
"Uykusuz mu kaldın sen?" dedi Eylül sahiden merak ettiği buymuş gibi, parmağının tersini gözlerinin bittiği yere sürterken Mert refleksle gözlerini kapattı.
"Gözlerin kanlanmış." Sesi umursamaz fakat aynı zamanda ilgiliydi. Mert elbette neyi anlatmaya çalıştığını anlıyordu bu tavırlarla ancak zihninde başka bir soru belirmişti şimdi. Eylül yalnızca iyi rol mü yapıyordu yoksa olduğu insanın bir parçası mıydı bu?
Mert gözlerini aralarken Eylül başını yana eğip tatlı bir tebessüm bıraktı. Ardından doğrulurken Ege'nin sesi duyuldu.
"Yuh, ben düştüm." Diğerleri kahkaha atarken Eylül yerine oturmuştu. Yüzünde küçük bir tebessümle onlara katılan Mert'in gözleri onun gibi düşünceli bakan gözlerle karşılaştı, Savaş. İkisi de Eylül'ü böyle görmeyi pek ala garipsemiş, bir sorun olduğu hissiyatına kapılmıştı. Bu konuyu şimdilik ertelediler.
Mert tekrar gözlerini Eylül'e çevirdi gülümseyerek.
"Anlıyorsun değil mi? Biraz 'kötü çocuk' imajı çiz. Fark etmediği bir yanının olması ihtimali ilgisini çekebilir."
Mert düşünceli ifadesini sakladı.
"Evet," dedi.
"Kesinlikle, ilgisini çeker."
Eylül tekrar gülümserken gözünden bir tereddüt geçti. Bir şeylerin görüldüğünün farkına varmış gibiydi.
"Peki, o zaman 'Plan B'." Aslı ellerini çırparken destekler nitelikte birkaç cümle kurdu.
"Doğru zamanda, doğru hissiyat veren bir dokunuş bir ilişkinin kaderini değiştirebilir." Savaş sevgilisinin ilk zamanlarından bahsettiğini fark edince gülümsedi. Küçük bir öpücük bıraktı saçlarının üzerine.
"Hazır mısın Mert?" dedi Ege ona çocuksu bir çoşkuyla. Mert öne doğru eğilirken her zamanki enerjik tavrı çıktı ortaya.
"Ben hazır doğmuşum!"
Böylelikle planın ikinci yarısı başladı. Amaç göstermek değil sezdirmekti artık.
Geçiş bölümü olma niteliği taşıyan bir bölümle geldim. Evet, bir yıl sonra!
Öncelikle hikayeyi unuttuysanız saygı duyarım. Sizin için denedim, hikayeyi baştan okumak 20 dakika kadar sürüyor. Yok zamanım kıymetli diyorsanız da canınız sağolsun canım.
Seri bir şekilde bölüm atmayı şimdilik düşünmüyorum ama birkaç aya bitireceğim hikayeyi. Yarım kalmayacak. Hâlâ burada olanlara selam olsun.
ÖPTÜM.