Eğer hayatta başınıza korkunç ve beklenmedik şeyler geldiyse, nadiren şaşırırdınız. Hatta paralel evrendeki kendinizle karşılaşmanız, uzaylı istilası, evcil hayvanınızın konuşması ya da düşmanınızın sizi öpmesi gerekirdi.
Barış o nadir anlardan birindeydi.
Zira dudaklarının üzerindeki sıcaklıkla ellerini nereye koyacağını dahi bilememişti. Geriye doğru sendeleyecek oldu fakat Cem belini kavrayıp kendisine bastırdı vücudunu.
Karşılık vermiyordu fakat birbirlerine vurmak dışında değmeyen vücutlarının teması karşısında ne yapacağını da bilemiyordu. Sonunda biraz kendine geldiğinde başını yana çevirdi. Cem'se hiçbir problem görmeden dudaklarının kenarına, yanaklarına değdirdi dudaklarını.
"Cem." dedi elini göğsüne koyarken.
"Dur."
Fakat Cem bu kez de boynuna yöneldi. Barış'ın yaşadığı şokla nefesi hızlanmış, onu kuvvetsiz bırakmıştı. Cem'in elleri tişörtünün içinden sırtına kaydığındaysa tamamıyla ayılmak dışında bir çaresi yoktu.
"Dur!" dedi bu kez kuvvetli bir sesle, onu göğsünden iterken. Cem gözlerine döndüğünde o da henüz uyanmış gibiydi. Bir an gözleri şokla büyüdü.
"Özür dilerim." dedi başını iki yana sallarken.
"Siktir, ne yapıyorum? Özür dilerim Barış." diye tekrar etti bilinçsizce mırıldanarak. Barış omzunu kavradı sabit durması için.
"Karataş..."
"Özür dilerim."
"Cem! Kendine gel." Omuzlarını hafifçe sarstı. Ardından derin bir nefes aldı.
"Cem ben ihtiyacın olan o şey değilim." dedi sakin sesiyle. Vücudunda şokun verdiği adrenalin geziyordu ama Cem'e kötü hissettirmemek için bastırdı bu hisleri.
"Büyük bir boşluk hissettiğini biliyorum, onu doldurmak istediğini de. İnan benim de aklımdan saçma sapan şeyler geçtiği oldu..." dedi aklından Mert'i az kalsın öpeceği an geçerken. Başını salladı.
"Aptalca şeyler söylediğim için seni çıkmaza soktum. Hiçbiri gerçek değildi, her zaman olduğu gibi kızdırmak için söyledim. Sen kıymetli birisin Cem ve hak ettiğin gibi sevecek, sevileceksin. Bu sırf benim aptallığım yüzünden tetiklenen hislerle olmayacak, yaşayacaksın Karataş." Beklentiyle gözlerine baktığında başını salladı Cem. Derin bir nefes daha aldı.
"Kafamı karıştırdın." dediğinde başını salladı Barış.
"Yoksa olmazdı."
"Olmazdı."
"Bana yardım ettin, destek oldun. O yüzden... Beni seversen belki herkes sevebilir dedim." dedi fakat camdan dışarı bakıyordu. Gözleri doldu.
Barış suçlulukla yutkundu.
"Seni zaten seviyorum Cem... Lisede aptaldık. Sadece kavga etmek için ediyorduk. Ama işin aslı harika bir insan olduğunu hep biliyordum. Sen benim arkadaşımsın."
Cem ona döndüğünde yeşil gözlerinin çevresi kızarmıştı.
"Arkadaşın mıyım?" Sesindeki kendini hissettiren umut tonlarca ağırlığı göğsüne yerleştirdi Barış'ın. Cem'in ne kadar dağıldığını ilk kez o çocuksu, bilinçsiz kırgınlıkta gördü.
"Elbette." dedi buruk bir gülümsemeyle.
Ardından bir adım atıp kollarını omuzlarına sardı. Cem birkaç saniye duraksadıktan sonra ürkekçe sırtına sardı kollarını. Tişörtünü avuçlarına sıkıştırırken boğazından kaçan hıçkırığa daha fazla engel olamadı. Gözyaşları özgür kaldı.
Barış sessizce omzunda ağlamasına izin verdi. Cem'in de kendi kadar sorunları olduğunu biliyordu fakat belki de umursamamak duyarlı olmaktan daha kolaydı. Bu yüzden de onu hırpalamaktan geri durmamıştı, Cem'in yaptığı gibi.
Gözleri ensesine değdiğinde kaşlarını çattı Barış.
"Cem?" Sessiz sessiz ağlayan çocuk çekilip gözlerine saf bir merakla baktı. Kirpikleri ıslaktı.
"Arkanı döner misin?" Başını yana eğdi Cem yorgun bir ifadeyle. İstemiyor olduğu her halinden belliydi.
"Lütfen." diye diretti Barış.
Cem omuzlarını düşürüp bakmasına izin verdiğinde, tişörtünün altındaki hâlâ üzerinde kan bulunan kemer izleriyle karşılaştı Barış.
"Siktir."
Cembar'a bir darbe de benden
Love finish