Cem yeşil gözlerini muzip bir pırıltıyla karşısındaki çocuğa dikti. Koltuğun bir yanına o bir yanına kendisi yerleşmiş, bir online oyun oynuyorlardı.
İkisi de yayvan bir biçimde oturmuşlardı. Barış'ın bir bacağı yerde, bir bacağı dizlerinden kırılmış bir biçimde koltuğa yaslıydı. Cem'inse tek farkı bir bacağının yerde değil Barış'ın bacağının üstünde olmasıydı.
Kaşları çatılmış çocuktan gözlerini çekmeden bacağını biraz oynattı. Barış sadece toparlanacağını varsaymıştı ki sesi çıkmıyordu. Fakat Cem yavaş yavaş bacağının içine yönelmiş, ardından kasıklarına sürtmüştü topuğunu.
Hâl böyle olunca gözünü oyundan ayırmadan, Allah var demeden bir tane geçirmişti Barış.
"Çek ayağını lan puşt." Cem kahkaha atarak ayağını çekti. Barış'ı sinirlendirmek daimi hobisiydi fakat bunu arkadaş olarak yapmak çok daha zevkliydi.
Son bir haftadır nerdeyse her şeyi birlikte yapıyorlardı. Grup da Cem'e alışmış, hatta kızlar ve Ege yakınlaşmışlardı bile. Mert gizli korumacılığından biraz daha tedbirli, Savaş'sa her zamanki gibi tersti.
Fakat durum ne olursa olsun araları oldukça iyiydi. Cem içinde olduğu boşluktan çekildiğini hissediyordu ve ona arkadaşlarına yaklaştığı özenle yaklaşan Barış'ın payı büyüktü.
Dizlerinin üstünde durup Barış'a doğru uzandı. Elini omuzlarının gerisinden koltuğa yaslarken, diğer eliyle Barış'ın telefonunu alıp kenara bıraktı. Kumral kaşlar çatılıp ona döndü böylece.
"İlla bir şey mi hissetmemiz gerek canım azıcık eğlenmek için?" dedi gizli bir alayla yüzüne yaklaşırken. Artık alay edebilecekleri kadar çözülmüş olan öpücük konusuna atıfta bulunmuştu. Barış'ın rahibe gibi sürekli ondan kaçması hoşuna gittiği için üstüne gidiyordu.
Bacağını elini atıp sıkarken yüzüne yaklaştı biraz daha.
"Lan, hoşt!" dedi Barış yüzünü yana çevirirken. Üstündeki telaş Cem'i güldürecek oldu ama dudaklarını birbirine bastırdı.
"Neden yüzüme bakmıyorsun Sezer? Etkilenmekten mi korkuyorsun?" Barış gözlerini ona çevirdi aksini kanıtlamak için. Fakat ona dikkatle bakan keskin yüz, muzipçe kenara kıvrılmış dudaklar ve yeşil, tehlikeli gözlerle karşılaşınca afalladı. Elini kalbine koydu.
"Yakışıklı piç." Başını iki yana salladı. Cem kahkaha attı o sırada. Hafifçe geri çekildi.
"Aras beni öldürür." Kahkahası aniden kesilip ona dönen çocuğa baktı. Yeşillerde hayret vardı şimdi.
"Melih o uçak kalktı. Alo, gitti çocuk!" dedi Cem abartılı bir tepkiyle. Barış gözlerini devirdi kanepeden kalkarken.
"Hadi ya! Ben de diyorum ki bir şeyler eksik ama ne?" Barış'ın huysuz tavrıyla tekrar gülümsedi Cem.
"Eşyalarını almış babam annenden bu arada. Konuşmuş da onunla endişelenmesin diye. Akşam Ege'ye geçiyoruz."
"Tamamdır patron."
Barış dudakları arasında yaktığı sigarayı Cem'e uzattı. Kendi için yeni bir tane yakıp mutfağa ilerlerken kendi kendine söyleniyordu.
"Ah, benim aylardır dokunulmamış yerlerim."
Az önce yaşananlara hitaben olduğunu anlayınca içten bir kahkaha attı Cem.
Kesinlikle onunla arkadaş olarak uğraşmak, düşman olmaktan daha zevkliydi.
Multimediaya Cem'i bıraktım
Siz Dora'ya çekilirsiniz de Cem durur mu Ege Bey?