bölüm bir: efsane
ciel iyi okumalar diler...gecenin karanlığına hapsolmuş şehirde çıt çıkmıyordu. herkes uyumaya geçerek günün tüm yorgunluğunu atıp yeni güne güzel bir şekilde başlamayı umut ediyordu. jungkook yatağında iyice büzüşmüş, kollarının arasında olan yastığına daha da sıkı sarılıyordu.
gün içerisinde yaşadığı şeyleri bir anlığına da olsa unutmak isterken bilinçaltı bunu izin vermiyor onu rüyalarında bile rahat bırakmıyordu.
kötü insanlarla karşılaşmıştı. zorluklarla okuduğu okulundan atılmamak adına her türlü şeyi içine atıp hiçbir şekilde dışarıya yansıtmıyordu. vücudunda yer edinen birkaç morluk dışında...
insanlar kendinden küçük gördükleri, gözüne kıstırdıkları kişileri anlık zevkleri için berbat bir hayata sürüklüyordu.
jungkook da bu kurbanlardan biriydi. birçok hakarete uğruyor, bazen de şiddete maruz kalıyordu. son iki yıldır hayatı tam anlamıyla berbat bir hal almıştı.
kendi canından çok sevdiği babası ölmüş, annesi onu başka bir adam uğruna terk etmişti. babasının vasiyeti üzerine başını sokacağı bir ev ve yaklaşık 4 yıl boyunca geçinebileceği miktarda parası vardı.
fakat jungkook bununla yetinmeyip şimdiden bir kafede çalışmaya başlamıştı. çünkü bir gün o para bittiğinde ortada kalmak istemiyordu. bugün ise izin günüydü. hava aydınlanmaya başladığında yola çıkmışlardı. arkadaşlarıyla birlikte kamp yapmak için şehirden oldukça uzak bir alana gelmişlerdi.
"çadırı kurmama yardım eder misin jungkook?"
onaylar bir şekilde başını sallayıp jimin'i onayladı.
"olur."
jungkook sırt çantasını çıkartıp bir ağacın gövdesine yasladı.
"jimin bence bu böyle değil..."
"hayır ama baksana, böyle gösteriyor."
"bu parçayı gerdirmen gerekiyor."
en sonunda çadırı kurduklarında yugyeom ve hoseok da kendi çadırlarını kurmuşlardı. jungkook çantasını aldıktan sonra sinekliği açıp çadırın içine girdi.
uyku tulumunu, fenerini çıkartıp düzenledikten sonra biraz oturmaya karar verdi. arkadaşlarıyla birlikte ormana yakın olan bir göl kenarına kadar yürümüş birlikte biraz eğlendikten sonra tekrardan kamp alanına gelmişlerdi. jungkook gelir gelmez yorulduğu için çadırına girmişti.
" bana yemek poşetini unuttuğunuzu söylemeyin."
hoseok'un yakınarak söylediği cümleyle birlikte çadırdan çıktı.
"onlar sende değil miydi yugyeom?"
jungkook jimin'in dediğine katılmak amacıyla başını salladı.
"hayır, evden çıkmadan önce kapının önünde olduğunu elim dolu olduğu için getirmenizi söylemiştim."
"ne yapacağız peki?"
"aslında buraya yakın olan küçük bir kasaba biliyorum. çok fazla kişi yaşamıyor ama karnımızı doyuracak bir şeyler bulabiliriz."
"o zaman sen ve jungkook gidin, biz de ateşi yakalım."
jungkook ve jimin arabaya binip kasabaya doğru sürdüler.
___________________
"jimin baksana, burası güzel bir dükkana benziyor. girelim mi, ne olur?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dear diary ✅
Mystery / Thrillerjeon jungkook efsanesi olan bir defteri aldığında, defterin ölü olan sahibinin ona cevap vereceğini bilmiyordu. "aldığın bu defter senin sonun ve başlangıcın olacak. taehyung'un ruhu seninle birleştiğinde yaşayacaksın." #taekook 24820 25322