bölüm on bir: sen benim varlığımdan habersizken ben seni izliyordum
ciel iyi okumalar diler...kapı çalıyordu. ardı ardına kesilmeyen zil sesi jungkook'u uykusundan uyandırdı.
ne ara yatağına geldiğini hatırlamıyordu. üzerindeki örtüyü kaldırıp yatağından kalktı. başının döndüğünü hissettiğinde masasına tutundu.
yavaş hareketlerle kapıya doğru ilerledi ve kapıyı açtı.
"sonunda..."
jungkook kapıda duran yugyeom ve hoseok'u umursamadan tekrardan içeri girdi. kendini salondaki koltuğa atıp gözlerini kapattı.
"jungkook neler oldu? jimin birden aradı, jungkook iyi değil dedi. kendisinin sesi de iyi gelmiyordu. sonra o da ortadan kayboldu. sen de bir şey demiyorsun. ne oluyor?"
hoseok'un devam edeceğini farkedince gözlerini açıp susması adına elini kaldırdı.
"başım ağrıyor hoseok."
yugyeom henüz oturmamışken mutfağa gidip bir bardağa su doldurdu. ardından ilaçların arasından ağrı kesici bulup jungkook'a getirdi.
"teşekkür ederim."
hoseok jungkook'un karşısında ayaklarını sallayarak merakla oturuyor jungkook ise hiçbir şey olmamışçasına yugyeom'un verdiği ilacı içiyordu.
yugyeom da hoseok'un yanını aldığında jungkook içtiği suyu masaya koydu.
"jimin hastanedeyken benim yanıma geldi mi?"
"ben odaya girmeden önce kapıdaydı. bir şey sormama izin vermeden gitti. seni ziyaret etmiştir diye düşünmüştüm. gelmedi mi?"
"gelmedi."
"ne geçti aranızda? ne oldu size?"
bu sefer soru soran yugyeom'du.
"deli olduğumu düşünüyor. bana deli dedi. ne yaşadığımı bilmeden deli dedi bana."
"sen de -"
"ben de ona gitmesi gerektiğini söyledim. bir süre görüşmememiz gerektiğini."
oluşan kısa sessizlikten sonra jungkook konuşmaya devam etti.
"son zamanlarda yaşadığım şeyleri sizlere anlatamam. daha doğrusu açıklayamam. tuhaf davrandığımın farkındayım ama kesinlikle deli değilim. evet, hala kabus görmeye devam ediyorum. babamı da görüyorum. onu özlüyorum ve bunu engelleyemem. sadece kafam karışık ve bu süreçte başka hiçbir şeye kafa yormak istemiyorum. okula bile. "
ikisinden de bir tepki alamadığında tekrardan konuşmasına devam etti.
" kısa bir tatile çıkıp kafamı toplayacağım. kimseyle görüşmeyip yalnız kalmak iyi gelecektir. bazı şeyleri açığa kavuşturup hayatıma kaldığı yerden devam edeceğim. sizden istediğim bana zaman vermeniz. jimin büyük ihtimal yoongi'nin yanına gitmiştir. isterseniz yoongi'yi arayabilirsiniz. evet, başka bir sorunuz yoksa tatilimden sonra görüşmek üzere. "
jungkook ayağa kalkıp ikisine de kapıyı gösterdiğinde hoseok'un yüzündeki hüznü yakaladı.
" sadece iyi olmanı istiyoruz jungkook. böyle davranmana birilerini kırmana gerek yok. istediğin zaman olsun. git ve kafanı dinle. "
yugyeom dediklerinden sonra hoseok'un kolunu tutup evden çıkardı.
kapı sert bir şekilde kapandığında jungkook kendini koltuğuna attı.
" istediğin oldu mu? "
'tam istediğim gibi oldu jeon. kimse bizi rahatsız edemeyecek.'
"okulum sorun olmayacak mı?"
'her şeyi halledeceğim. bavulunu hazırla.'
"inan bir şeyler hazırlamaya halim yok. bir an önce gitmek istiyorum."
hissettiği tek şey boşvermişlikti. fakat biliyordu ki içinde bir yerlerde taehyung'un yanında bulunma isteği yatıyordu. kendini ona bırakmıştı ve taehyung bunun farkındaymış gibi onu yönlendiriyordu.
'o halde üzerini değiştir ve çıkalım.'
__________________
sakin, deniz kenarında bulunan, gösterişli olmayan bir eve gelmişlerdi. taehyung jungkook'u yönlendirmiş ve onun buraya gelmesini sağlamıştı.
şimdi ise jungkook evi inceliyordu. dışarıdan ne kadar gösterişli gözükmese de gösterişi manzarasıydı. her cam denize bakıyor huzurlu bir ortam yaratıyordu.
"bana dokunduğunda tamamlanmış hissediyorum. seni hiç tanımadığım halde güvenebileceğim tek kişi senmişsin gibi geliyor."
jungkook taehyung'un üçgen şeklinde açılmış bacaklarının arasında yerleşip sırtını da göğsüne yasladı.
taehyung ona belinden sarılıyor, saçlarına öpücükler konduruyordu.
" sana bir olduğumuzdan birbirimize ait olduğumuzdan bahsetmiştim jeon."
jungkook taehyung'un gerçek sesini merak ediyordu. ismini telaffuz ediş şeklini, mimiklerini ona dair her şeyi merak ediyordu.
"sana bu kadar bağlanmamın bir sebebi olmalı."
"kolye seni bana bağlıyor jeon. bu yüzden bazen duygularını kontrol etmekte zorlanıyorsun."
"seni kolye yüzünden sevdiğimi mi söylüyorsun?"
"tam olarak öyle denemez. eğer hiçbir şey hissetmiyorsan kolyenin bir anlamı olmaz. kolye en fazla hissettiğin hisleri yoğun yaşamanı sağlayabilir."
"demek bu yüzden o kadar sinirleniyordum."
jungkook anladığını belirtmek amaçlı başını salladı. bazı şeyleri artık daha iyi anlıyordu.
taehyung'un her bir dokunuşunda eriyip gidiyor gibiydi. huzuru hissediyordu. yaşadığını hissediyordu...
"mektubun bana ulaştı jeon. aklının karışmasını çok iyi anlıyorum. hayatına birden girdim ve düzenin bozuldu. bunu kabul ediyorum fakat ben senin karşına herhangi bir zaman diliminde çıkmak zorundaydım. aklında kalan ne soru varsa sor. hepsinin cevabını verecek seni heveslendireceğim."
uzun zaman önce yazdığı mektubun dile getirilmesi jungkook'un yanaklarında minik kızarıklara sebebiyet oldu.
" haneul'un sevgilisinin boynunda neden morluk oluştu? "
" ruhum kısa bir anlığına onunla olduktan sonra gerçek ruh eşini bulduğunda onun ruhuna acı çektirmek istedi. bu yüzden senin boynunu öptüğümde onun da boynunda bir morluk oluştu."
"gerçek olmadığı halde neden boynumda, dudağımda öptüğün her yerde kızarıklar vardı?"
"gerçek olmadığını kim söyledi jeon?"
jungkook taehyung'un bacakları arasından kurtularak ayağa kalktı. eski oturduğu yere bakarak konuşmaya başladı.
"oradaydın değil mi? kokun sinmişti odaya. gerçekti... geldin ve öptün beni."
"ben seni her gece yanına gelerek izliyorum jeon. sen benim varlığımdan habersizken ben seni izliyordum."
—by ciel.
twitter: KIMJ30N
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dear diary ✅
Mistério / Suspensejeon jungkook efsanesi olan bir defteri aldığında, defterin ölü olan sahibinin ona cevap vereceğini bilmiyordu. "aldığın bu defter senin sonun ve başlangıcın olacak. taehyung'un ruhu seninle birleştiğinde yaşayacaksın." #taekook 24820 25322