bölüm üç: seni kendime bağladım
ciel iyi okumalar diler...jungkook'un bakışları tahtada ders anlatan hoca hariç her yerde dolanıyordu. cam kenarındaki sırasında oturuyor dışarıyı izliyordu. boynunda yer edinen kolyenin metalik kısmı değdiği yerde küçük bir soğukluk bırakıyordu.
sabah uyandığında bu kolyeyi masasında bulmuştu. taehyung onun için bir kolye getireceğini söylemişti ve getirmişti de.
eliyle sürekli kolyenin ucuyla oynuyordu. kolye iki kısımdan oluşuyordu. bir daire ve o daireyi tutan bir el. sanki bir güce sahipmiş gibiydi. her şey kafasını karıştırıyordu. yaşadığı şeylere anlam verip alışmak zordu.
"evet, dikkatimizi toplayalım!"
hocanın masasına vurmasıyla birlikte irkilip dikkatini derse vermeye çalıştı.
zihni o kadar doluydu ki dikkatini toplayamıyordu. önünde açık olan deftere çizimler yapmak adına eline kalemi aldığında daha önce onun yazmadığı bir yazıyla karşılaştı.
'derse odaklan jeon, bu ders senin için önemli.'
taehyung olmalıydı... başka defterlere de yazabiliyor muydu?
'beni değil, dersi düşün.'
buradaydı, buradaydı ve düşüncelerini okuyordu. bundan hoşlanmıyordu. düşüncelerinin apaçık bir şekilde birinin görmesi hiç hoş değildi.
'bu konu sınavda çıkacak, zihnini boşaltacağım. sadece derse odaklan.'
midesi kasılıyor bedeni titriyordu. ilk defa bu denli bir titremeye şahitlik etmişti. dersten başka bir şey düşünemiyordu. sadece ders....
___________________
|*sadece italik yazıda olanlar jeon' un aklından geçirdiği cümleler. |
elinde defteri yolda yürüyordu.
' bunu nasıl yaptın? nasıl zihnimi boşaltabilirsin?'
'bir özelliğim diyelim, zamanla bana alıştığın gibi beni de tanıyacaksın.'
yazıyı okurken yürümeye devam ediyordu. birden adım atamadı. sanki önünde bir duvar vardı.
"oğlum deli misin sen? önüne bak biraz!!"
adamın kendisinden bahsettiğini anladığında bulunduğu yere baktı. yola çok yakındı. bir adım atsa araba çarpabilirdi.
özür dileyip geriye çekildi. tekrardan deftere baktı.
'dikkatli olmalısın. şimdilik defteri bırak ve önüne bak.'
'beni sen mi durdurdun?'
'seni koruyacağımı söylemiştim jeon.'
gülümseyerek defteri kapattı ve yanan yeşil ışıkla birlikte yürümeye başladı.
'teşekkür ederim bay kim.'
birinin onu koruması oldukça hoşuna gitmişti. bu duygu uzun zamandır hissetmediği bir duyguydu ve yaşananlar onu sebepsizce gülümsetiyordu.
kafeye geldiğinde kapıyı açarak içeri girdi. kasada duran jin hyunguna selam verip personellerin kıyafetlerinin olduğu bölüme geçti.
elindeki defteri gülümseyerek sırt çantasına koydu. bir an önce eve gidip taehyung'la rahat rahat konuşmak istiyordu. önlüğünü dolaptan çıkartarak giydi. ardından kafenin müşterileri ağırladığı bölüme geçip siparişleri almaya başladı.
"ne istemiştiniz?"
"ben limonlu cheescake istiyorum, yanına da latte."
"ben de mozaik pasta ve caramel macchiato."
"tabii, hemen geliyor."
siparişleri hazırlayan namjoon hyunguna siparişleri verip hazırlanmasını bekledi.
kafe çok dolu değildi. erken saatlerde pek dolu olmuyordu. genelde akşam dokuzdan sonra kalabalıklaşıyordu fakat o, o saatte çalışmıyordu.
"bugün mutlu gözüküyorsun jungkook."
"ah, öyle mi?"
"hep böyle ol, içten gülümsemeni görmek güzel."
"teşekkür ederim jin hyung."
"siparişler hazır jungkook, gülümsemen eksilmesin."
gamzeleri çıkacak şekilde genişçe gülümseyen namjoon hyunguna gülerek siparişleri aldı.
hepsini servis ettikten sonra afiyet olsun dileklerini sunup yeni gelen müşterilerle ilgilenmeye başladı.
___________________
"yani bu kolye bizim gündüzleri konuşmamızı sağlıyor ve bizi birbirimize bağlıyor öyle mi?"
jungkook eve gelir gelmez işlerini halledip defterin başına oturmuştu. taehyung bu kolyenin çok önemli olduğunu ve onu asla boynundan çıkarmaması gerektiğini söylemiş çıkardığı takdirde onunla olan bağlantısının azalacağını belirtmişti.
'evet jeon, çok iyi anladın.'
"beni bu kolye sayesinde mi durdurdun?"
'kolye hakkında sana çok fazla bilgi veremem, en azından şimdilik.'
"bana kendinden bahsedemez misin? seni merak ediyorum. gerçekten o adamın bahsettiği gibi biri misin?"
'herkesin kahramanı olarak nitelendirdiği beni, sırf sevdiğimle beraber oldum diye yakarak öldürdüler jeon. benim hayatım bu. kendimi sadece başkalarına harcadım, pişman değilim. fakat böyle bir ölümü hakkettiğimi düşünmüyorum.'
" sana büyük bir saygı duyuyorum açıkçası. bu sebeple asmıştım fotoğrafını."
' o fotoğrafın orada olması hoşuma gidiyor. yanına kendi fotoğrafını da asmalısın.'
"öyle mi dersin?"
' evet jeon, fotoğrafın benim yanıma çok yakışacaktır. '
"en kısa zamanda ekleyeceğim."
'şimdi uyu jeon, huzurlu bir uyku seni bekliyor olacak.'
"teşekkür ederim, gitmeden bir şey sormak istiyorum. ben uyurken burada mı olacaksın?"
'seni kendime bağladım, istemesem de seninle bir olurum jeon. her anında seninleyim.'
"pekala, iyi geceler."
defteri kapatıp fotoğrafının yer edindiği panoya baktı. fotoğrafı sadece bakarak eskitmişti.
sandalyeden kalkıp yatağına yerleşti. içinde gerçekten de değişik duygular yer ediniyordu ve huzurlu bir uyku çekeceğini hissediyordu. çünkü taehyung'la konuştuğu günden beri kabusları ona uğramıyordu.
—by ciel.
twitter: KIMJ30N
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dear diary ✅
Mystery / Thrillerjeon jungkook efsanesi olan bir defteri aldığında, defterin ölü olan sahibinin ona cevap vereceğini bilmiyordu. "aldığın bu defter senin sonun ve başlangıcın olacak. taehyung'un ruhu seninle birleştiğinde yaşayacaksın." #taekook 24820 25322