17. Bölüm.

17K 841 18
                                    


Umarım yeni bölümü beğenirsiniz. Yorumlarınızı merakla bekliyorum. Keyifli okumalar.


Tabiat ananın üzerinde yaşayan en anlaşılması güç ve memnuniyetsiz yaratıktır insanoğlu. Zora düştüğünde onu yaratana sığınırken, en güzel ve en mutlu anlarında onu anmayı aklına dahi getirmez. Üşüdüğü zaman havanın soğukluğundan yakınırken, sıcaklar bastırdığında da bunaldığından dem vurur. Her zaman ondan üstünlerini görür ve onları kıskanır ama onların başarısını örnek alıp, onlar gibi olmak için çabalamaz. Huzurun her zaman maddiyat ile geldiğini düşünür ama her ne kadar zengin olursa olsun, aslında o huzurun sevgi ve mutlulukla birlikte geleceğini anlayamaz. Hiçbir zaman elindeki ile yetinmeyi bilmez ve ondan daha kötü durumda olanları düşünmek aklına dahi gelmez. İnsanoğlu o kadar kördür ki, aradığı mutluluğun çoğu zaman yanı başında olduğunu bile fark edemez. Aynı Demir'in yaptığı gibi, mutluluk yanı başındayken, onu başkalarında arayıp bulmaya çalışır ama onu kaybedeceğini fark ettiğinde, elindekini kaybetmemek için deli gibi çırpınır durur.

Bir çoğumuzun yaptığı gibi, Demirde sahip olduğu mutluluğun avuçlarının arasından kayıp gittiğini fark ettikten sonra değerini anlamıştı. O küçücük yaşından beri üzerine titrediği, gözünün önünden bir an olsun ayırmak istemediği ve neredeyse kardeşinden bile üstün gördüğü kıymetlisini kaybetmenin eşiğine geldiğini sonunda fark etmişti ve bunun için deli gibi çözüm yolları aramaya başlamıştı. Genç adam içindeki kaybetme duygusu ile son ümidi olan Kıvanç babasını ararken, Mira da onun düşüncelerinden ve korkularından bihaber Şiran konağında keyif dolu dakikalar yaşıyordu. Etrafını çevrelemiş olan sevdikleri ile sohbetin dibine dalmış ve neşeli kahkahaları ile konağı çınlatıyordu.

Kucaklaşma dolu bir karşılamadan sonra, Şiran ailesi ile huzur dolu bir kahvaltı yapılmış ve daha sonra da uzun soluklu bir sohbetin içine girmişlerdi. İki yadesi ve yengesi ile gıybet dolu geçen sohbet oldukça eğlenceliydi. Onlarla birlikte İstanbul da ki sevdiklerini çekiştirmiş ve bu zamana kadar bilmediği birçok şey öğrenmişti. Annesi, babası ve diğer büyüklerinin gençlik anılarını dinlemek genç kızın ruhunu tazelemiş ve Şiran konağına geldiğindeki tüm düşünceleri bir yana atmıştı. Üç kadın gençleri yalnız bırakmak için yanlarından ayrılırken, dört gencinde yüzünde de geniş bir gülümseme mevcuttu. Evin büyükleri yanlarından ayrılınca, sonunda gençler baş başa kalabilmişti Onların ardından Pelin ve Berfan sahneyi devralmış ve muzip tavırları ile sohbeti devam ettirmişti. Pelin'in ve Berfan'ın yaptığı espriler ile genç kız anın tadını çıkarıyordu. Ta ki Tunç'un saatlerdir sormak için kıvrandığı soru ile karşılaşana kadar, Miranın gözlerine bir an olsun hüzün değmemişti.

Genç adam ise, Berfan dan aldığı ve bir türlü anlam veremediği bir telefon görüşmesi ile apar topar yola çıkmıştı. Berfan'ın ona tek söylediği şey, yardıma ihtiyacı olduğu ve gelince ona her şeyi anlatacağı olmuştu. Genç adam o andan itibaren aklında türlü senaryolar kurmuş ama kuzeninin onu neden çağırdığını bir türlü bulamamıştı. Akşam geleceklerini düşündüğü ikiliyi, sabahın köründe karşısında görünce, bir anlık olsa da şaşırmıştı ama onları görmenin sevinci ile önemsememişti. Fakat yanlarında gördüğü Pelin ablası ile işlerin tahmininden daha önemli bir boyutta olduğunu fark etmişti. O andan itibaren genç adamın içini merak bir kurt gibi yeyip bitirmişti ama ailesinin yanında konuyu açmaktan çekinmişti. Sonunda büyüklerin yanlarından ayrılması ile içinde coşan meraka yenik düştü ve hiç tereddüt etmeden Berfan'ın sözünü kesti.

"Kızım sen beni deli etmek mi istiyorsun? Hem benim yardımıma ihtiyacın olduğunu söylüyor ve apar topar, işlerimi bile yarıda bırakarak buraya gelmemi istiyorsun hem de karşıma geçmiş sanki arayan sen değilmişsin gibi sohbet ediyorsun. Hadi hemen dökül bakalım küçük hanım. Beni buraya çağıracak kadar önemli olan şey de ne?"

Demir Boran ( Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin