4. Bölüm

372 36 19
                                    


Lexa

Gecenin karanlığında ay ışığı bile odamı aydınlatmazken, mumlar sanki bana sahip çıkarcasına etrafı aydınlatıyordu. Cenin pozisyonunda yatağıma kafamı koymuş ve cama sırtımı dönerek yatıyordum. Sol kolum yastığın altından geçmişti ve sağ kolumu da kıvırıp göğsüme yaslamıştım.

Kaç saatten beridir böyle olduğumu sordum kendime, bir iki daha fazla? Bilemedim. Düşüncelerimle boğuşurken, Clarke'ı düşünürken daha doğrusu beni nasıl affedeceğini düşünürken, saatin ne önemi vardı ki?

Düşüncelerimi Clarke'tan biraz uzaklaştırma kararı aldım kendimce. Yarın akşam ki 13. Klan olma ayinini düşündüm. Wanheda Benim önümde eğilmezdi, bu kadar sinirliyken asla ama Clarke benim önümde eğilirdi. Sadece beni affetmesi gerekiyordu. Böylelikle anladım ki düşüncelerimi ondan uzaklaştırmaya çalışırken bile konu bir şekilde ona kayıyordu.

Uyku bir türlü tutmayınca pozisyonu bozup yataktan kalktım. Kapıya doğru ilerleyip odadan çıktım. Uzun ve düz koridorda ilerlerken merdivenlere geldim. Merdivenlerin hemen yanındaki tahta kapıya elimi yumruk yapıp vurdum. Ses gelmedi. Bir kez daha vurdum, yine ses gelmedi. Bunu sonsuza dek yapıp bekleyemezdim.

Tahta kapıyı açıp içeri girdim. Mumlarla bezenmiş odayı kendi odama benzettim. Benimkinden biraz daha dar bir yatak ve yatağın sol tarafında ayın ışığını içeri yansıttığı camlar bulunuyordu.

Odanın her bir kısmını inceleyebilirdim ama yatakta yatan sarı saçlı biri daha cazip geliyordu. Yatışı dağınıktı, yastıklardan birini bacaklarının arasına almış ve yattığı yastığın altından benim gibi sol kolunu geçirmiş sağ kolunu benim aksime düz tutup uzatmış, yataktan sarkıtıyordu.

Yanına yaklaşıp sarkan elini tuttum ve avcunun içini öptüm. Pozisyonunu değiştirip eliyle neredeyse bana tokat atacakken kendimi yere attım. Bi ara uyanık olup benden hıncını alacağını sanmıştım ama feci uykuya dalmış eline koluna bile sahip çıkamıyordu. Yatağın diğer tarafına dönerken onun sesini duydum,

"Finn," her biri masum olan yirmi yedi kişinin ölmesine tekabül eden isim değil miydi bu? Halkımdan yirmi yedisi hele de masum tek bir kişi yüzünden ölmüştü.

Beynimdeki kumandanların sesi,
"Jus drien jus daun," bu cümleyle yankılanıyordu.

Halkımın her bir kişisinin Finn'in vücuduna kesik atarak öldürülmesi gerektiği halde daha fazla acı çekmemesi için Clarke'ın onu tek seferde öldürmesi aklıma geldi.

Yumruğumu sıktım ve Clarke'ın kendi kendine mırıldanmaları devam ederken odasından çıkıp kendi odama doğru ilerledim.

Odamdan çıkan Titus'ı gördüğümde, ona seslemdim ve durmasını emrettim. Yüzünü bana çevirdi.

"Heda, elimizde kimden geldiği bilinmeyen bir mektup var ve üzerinde sizin isminiz yazılı." Diye durumu kısaca izah etti Titus ve gereksiz şekilde önümde eğilip merdivenlere doğru ilerledi. Son zamanlarda ona gıcık olmaya başlamıştım.

Odama girip, yatağımın hemen yanındaki tahta, oval masaya konmuş olan sarımsı ve yıpranmış, üzerinde ise
'Heda Lexa Kom Trikru.' yazan mektuba göz attım. Masaya doğru ilerleyip mektubu elime aldıktan sonra açmaya başladım.

İçinde yan tarafları yıpranmış ve tabiri caizse mürekkep lekeleriyle bezenmiş kağıttaki yazılar sanki daha da önem arz ediyormuş gibi hissettirdi.

"Sevgili Heda, nam-ı diğer Lexa kom Trikru,
Bildiğin üzere 12 klan senin gücünü Wanheda'nın kahramanlığından sonra sorguluyor. Gücünü kanıtlamanın zor olduğunu söylemek amacıyla bu mektubu yazdım çünkü Skaikru'nun 13. Klan olmasına izin vermeyeceğim,..."

Why didn't say it?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin