14. Bölüm

226 24 2
                                    


Yeşil gözler bir arayış içerisinde açılıp etrafı incelemeye çalışırken tezat şekilde kalkmaya hali olmayan kafa koyun postlarının üstünde yatıyordu. Kendini zorlayarak yataktan kalkmak istedi ama alnından daha da fazla akan terler buna izin vermiyordu. Gözü dönüyor ve etkisinde olduğu bu durumdan nefret ediyordu. Belini yukarı iterek kafasını karyolanın başlığına dayamaya çalıştı. İnleyerek kollarıyla gövdesini destekledi ve sonunda başarabilmesine sevindi.

Onu izleyen bir çift göz olduğunu farkettiğinde kafasını yana çevirdi,

"Sonunda uyandın." Diyerek oturduğu yerden Lexa'nın yatağının tam karşısında durdu. Tek kaşını kaldırarak sesini ciddi tuttu.

"Ciddi sorunlarımız var Kumandan. İttifağın olan düşmanlarından kurtulmanı istiyorum." Diyerek lafa başladı kadın. Lexa kaşlarını çatarak,

"Neyden bahsettiğini anlamıyorum," dedi ve gözlerini yumup tekrar açtı gözlerine inanamıyordu. Uzun zamandır sesini duyduğu ve anılarında yaşadığı kadın, tam karşısında duruyordu.

"Becca Pramheda," dedi Lexa ve ayaklanmak istedi ama o kadar gücü yoktu, şimdilik. Ayaklanmaya çalışmasıyla kafası tekrardan karyolanın başlığına dayandı.

"Ben Becca'yı tercih ediyorum." Diyerek gülümsedi Becca ama sonra yüz hattı aklına gelen şeyle tamamen ciddileşti ve konuşmaya devam etti.

"Lexa, kumandanların izinden gitmiyorsun, on iki klanı birleştirmek zekiceydi fakat skaikru senin sonun olacak." Dedi sesi korkunçtu. Bir şeyler onu korkutuyor ve bu şey sesine yansıyor gibiydi. Lexa derin bir nefes aldı.

"Becca bak..." Lexa cümlesini bitiremeden Becca devam etti,

"Clarke'a olan duyguların ikinizi de tehlikeye atıyor en çokta seni!" Diyerek kükredi Becca, kaşları çatık şekilde Lexa'yı süzüyordu.

"Hayır, Becca, bak o gerçekten biliyor. Barışın nasıl olacağını biliyor." Dedi Lexa, gözlerinden bile Clarke'a ne kadar çok inandığı okunuyordu.

Becca kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı ve,
"Hata yapıyorsun ve sende bunu biliyorsun, 13. Klan için on iki tane klanı karşına alıyorsun!"

"Onun için değer," Lexa ne dediğini fark ettiğinde cümlesini değiştirdi ve

"Yani bunun için değer." Dedi nefes alıp verdiğinde cümlesini de tamamladı,
"Barış için değer," dedi.

"Keşke tek sorunumuz bu olsaydı," diyerek konuşmaya devam ettiğinde Becca, bir sis dalgası odayı sardı. Yirmili yaşlarda esmer bir kız göründü. Kıvırcık kahverengi saçlarını yarım toplamış ve belirgin elmacık kemikleriyle hoş bir kızdı. Becca'nın sözünü keserek,

"Evet Becca haklı, şu an daha fazla sorunlara sahibiz, A.L.İ.E. gibi." Genç kız da sis perdesinden kurtulup Becca'nın yanına, Lexa'nın yatağının tam karşısına geçti.

"Calliope, ikinci kumandan." Lexa gözlerine inanamazken Calliope gülümsedi,

"Atalarını onurlandırmanı istiyorum, Lexa. Bizi onurlandır. A.L.İ.E'yi yok et." Dediğinde Lexa anlamaz gözlerle Calliope'ye bakıyordu. Alie'de kimdi?

"A.L.İ.E. Kim?" Diye merakla sordu.

"Benim başarısızlığım çok üzgünüm," dedi Becca ve Calliope Becca'ya yaklaşarak elini tuttu. Ona destek olurcasına sıktı. Hafifçe ama aynı zamanda da buruk bir ifadeyle gülümsedi.

Odaya aniden dalan Titus'la Lexa neredeyse yatakta sıçrıyordu. Lexa, anlındaki terleri elinin tersiyle silerken, Titus'a sertçe baktı, Titus, hedanın önünde eğilerek af diledi ve kalkınca,

"Bağışlayın Heda ama üç yüz kişilik ordunuz tek bir kişi tarafından katledildi, Skaikru'yu Azgeda'dan korumak için hazırlattığınız ordu,"
Titus, Lexa'nın yüzüne bakamazken sonunda kafasını kaldırdı,

"13. Klandan vazgeç Lexa." Dedi Becca Titus'ın söylediklerinden sonra söylediklerinde daha da haklı olduğunu savunurken,

Lexa, Becca'nın olduğu tarafa doğru ayaklandı ve o gücü kendinde bulduğunda yürüyerek yanına vardı. Bunu nasıl yaptığını anlamamıştı bile aniden ayağa kalkabilecek bir duruma gelmişti.

"Üzgünüm, Becca, bu barış için en iyisi, savaş bir çözüm değildir." İçinde o üç yüz kişinin her birinin ruhunu ve acılarını hissedebiliyordu ama buna rağmen ittifakı bozmak istemiyorsa, Skaikru'ya zarar verecek şeyler yapamazdı. Aksi takdirde kan ve göz yaşı hiç dinmezdi.

Titus, Lexa'nın kimle konuştuğuna bakmaya çalıştı ama odada kendisiyle Lexa haricinde hiçkimse yoktu.

"Heda?" Diye Lexa'ya seslendi Titus,

"Kiminle konuşuyorsunuz?" Diye de ekledi.

"Görmüyor musun?" Diye söylediğinde sonradan kendi kendine "Tabiiki görmüyorsun," diyerek mırıldandı.

"Heda, kumandanların halüsinasyonu-" Titus sözlerini bitiremeden Lexa daha fazla ayakta duramadı ve yere yığıldı.

***

Buz gibi hücrenin içerisinde ellerini birbirine sürterek ısınmaya çalıştı Clarke içine sıcak nefesini üflüyor böyleliklede birkaç saniyeliğine de olsa ısınabiliyordu. Çok geçmedense sıcak nefes buz gibi havaya kafa tutamadığı için sönüp gidiyordu. Karnını ovalayarak sıcak tutmaya çalıştı. İncecik tül elbisesi onu ısıtamazdı. Kollarından sarkan tüllerini koluna iyice sabitlemeye çalıştı. Gözlerinden yaşlar dahi akamıyordu aksa sıcak gözyaşı bari biraz ısıtırdı diye düşündü.

Bunları düşündüğü sırada karşısında Finn'i gördü. Yani gördüğünü sanıyordu. Yüzünde garip bir ifade vardı.

"Olurda üşürsen beni nasıl yaktığını hatırla," diye fısıldadı Finn küçücük hücrenin içinde kollarını belinde bağlamış şekilde Clarke'ın gözlerinin içine bakarak dolaşırken.

Clarke, Finn'in dediği şeyle eski anıları hatırladı.

"Gel Clarke, bunu senin yapman gerek," dedi Lexa ve elindeki meşaleyi Clarke'a doğru uzattı. Clarke ise birkaç saniye boyunca boşluğa baktı. Kalbine binlerce iğne saplanmış gibiydi. İlk aşkını öldürmüştü ve şimdi de onu yakıyordu. Öldürdüğü diğer yirmi yedi kişiyle beraber.

Clarke istemesede Lexa'nın uzattığı meşaleyi eline aldı ve derin bir nefesle sabit bir şekilde duruyordu. Meşaleyi tuttuğu kolundaki hissettiği baskıyla kafasını sağ tarafına doğru çevirdi. Finn...elinden tutup meşaleyi kendi cesedine doğru ittiriyordu Clarke'ın koluyla beraber.Ve yavaş yavaş ortadan kayboldu. Clarke'sa meşaledeki ufacık ateşten kocaman yangına çevrilmiş Finn'in ve yirmi yedi kişinin cesetlerini izlerken,

"Yu gonplei ste odon." Diyerek gözlerini boşlukta kaybolan Finn'in halüsinasyonundan Lexa'ya doğru çevirdi.

Clarke'ın gözlerinden yaşlar süzülüyordu,
"Finn," Finn o cümleyi yeniden söyledi,

"Olurda üşürsen beni nasıl yaktığını hatırla." Dedi ve Clarke'ın yanına doğru yaklaştı. Elini Clarke'ın yanağına koyarak okşadı,

"Bu teni başkaları okşuyor," dedi ve devam etti,

Elini Clarke'ın dudaklarına götürdü ve daireler çizerken sıcak nefesini dudakların üzerine verdi. Clarke kısa bir süreliğine gerçekten ısındığını düşündü.

"Bu dudaklara başkası dokunuyor," dedi ve yeniden devam etti. Dudaklarını Clarke'ın dudaklarının üzerine bastırdı ve fısıldarken görüntü yok oluyordu,

"Bu dudakları başkaları öpüyor,"

Son bir ses ve Clarke'ın buz gibi hücredeki yere düşüşü,

"Belki yaktığın kalple ısınırsın."

Evet başka bir Clexa kitabı daha yazmaya başladım. Okumak isterseniz profilimdem bulabilirsiniz. İsmi:
"No one is blameless"

Why didn't say it?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin