30. Bölüm

185 21 11
                                    


"Altı sayfanın her sayfasında en az on sıra boyunca karışık semboller var. Saçmalamayı kes Clarke hangisi olduğunu nerden bilebilirim?"

Lexa'nın deri kapaklı not defterinden bugünlük son bir sayfa okumaya karar verdiğimde ellerim benden habersiz olarak son sayfaya doğru uzandı. Hissettiği şeyleri okumak kalbimin hızlanmasını sağlıyor ve nefes alışverişlerimi hızlandırıyordu. Beni kurtarmadan önce bana bir not bırakmıştı. İçimde oluşan bazı garip umut tohumlarının filizlenmesini izlerken bir yandanda Polis'te kaldığımız süredir Kraliçe'nin ölümünden sonra bana anlatacağı şeyleri beklerken Roan'da kuleden bir oda sahibi olmuştu. Ona ayrılan odaya giderken aklıma Aden'ın Flame'in içinde Lexa'nın ruhunu hissedemediğini söylemesi geldi. Eğitimi yoktu belki o yüzden hissetmiyor olabilirdi...ama...

Olabilir miydi? Bu düşünceyle dudaklarımı dişledim. Gerçekten...ölmemiş olabilir miydi? Bu düşünce damarlarımdaki kanın kaynamasına devam ederken erken umutlanmamayı kendime hatırlatarak adeta Roan'ın odasına uçarcasına girdim.

Ona her şeyi anlattığımda heyecandan Lexa'nın not defterinin odamda kaldığını hatırladım. Sembolleri görmeden hangisi olduğunu bilemezdi değil mi? Ah aptal kafam, akıl sağlığımı iyice kaybediyordum. Roan'la odasından çıkarak benim odama gelirken Titus ve Aden'ın taht odasından çıktığını gördük. Sanırım Titus yeniden ona Kumandanlarla konuşabilmek için eğitim veriyordu. Benim yüzümdeki heyecanı fark ettiklerinde kaşları havaya kalktı. İki aydan beri yüzümde kurumayan gözyaşlarından başka bir şey gördükleri için şaşırmış olmalılardı. Roan'la birlikle odama giderken onlarda bana katıldılar.

Lexa'nın defterindeki sembollerin olduğu sayfaları açtığımda Roan kaşlarını çatarak izliyor Titus ise düşünceli görünüyordu. Roan'ın az önceki sözleri umudumun en dibe çökmesine sebep oldu.

"Lexa'nın boşu boşuna senin bildiğini söyleyeceğini sanmıyorum," fikrimi ortaya koyduğumda Titus kelimeler ağzımdan dökülür dökülmez tereddüt etmeden kafasını olumlu anlamda salladı.

"Notu bize de okur musunuz Wanheda?" İkinci paragraftaki bana ithafen not olarak yazılmış kısmı okumak için sayfaları çevirdiğimde daha bir sürü boş sayfanın kaldığını gördüm. Gözlerimi kapatarak derince içime bir nefes çektim. Sanki o yaşıyorda, onunla yaşadığımız anları kötü ya da iyi olarak ayırt etmeden bu sayfaları dolduracakmışız gibiydi. Onunlaysam anın iyi ya da kötü olması fark etmezdi. Bakışlarımı boş sayfalardan almadan önce bana ithafen yazdığı notu bulmak için sayfaları karıştırırken içinden katlanmış bir sayfa düştü.

Defteri Titus'a verip notu okumasını isterken bir yandanda eğilip katlı kağıdı almaya çalışıyordum. Kulaklarım okumuş olduğum notu tekrardan duymaya başlarken gözlerim katlı kağıdı titreyerek açan ellerimdeydi. Kağıdı açarken ellerim birbirine dolanmış gibi stres olmuştum. Gözümden bir damla yaş aktı. Profesyonel durmasa da dağınık saçlar ve hafif çatılı kaşlarla, dudağımın üzerindeki kahverengi benden bu kişinin kendim olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Çizimi garip şekilde güzeldi, yüz hatlarımdaki çizgiler yolunu bulamıyormuş gibi karmaşaya kapılmışlardı ama tüm çizgilere aynı anda baktığınızda büyük bir düzenle iç içe geçmiş gibilerdi. Dizlerim üzerinde kalırken titrek bir nefes aldım.

"Üzülmenin zamanı değil Clarke, Lexa'nın dediğin gibi bir bildiği olabilir," Omzumda hissettiğim elle başımı hafifçe kaldırdım. Roan gözlerime yatıştırıcı şekilde bakarken elimdeki kağıdı katlayıp üzerimdeki ceketin göğüs kısmındaki ön sağ cebine koydum. Gözlerimi yumarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

"Büyük bir patlama olacak diyorum! TonDC'yi hemen boşaltmalıyız," kaşlarımı çatarak durumun ne kadar ciddi olduğunu ses tonumdan sonra bakışlarımada yansıttım ama o da en az benim kadar kararlı gözüküyordu.

Why didn't say it?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin