31. Bölüm

202 22 20
                                    


Lynn gölünden gelen ses gittikçe yükseliyordu. Derin çukurun içinden çıkarken mırıldanarak dudaklarımdan çıkan sözleri kendimin kontrol etmediğimin farkına vardım.
"Göz açıp kapatıncaya dek, karanlık aydınlandığında gerçekler aydınlığa kavuşacak,"

Gölden gelen ses garip bir uğultuyla girdaba dönüştü. İçeri doğru kıvrılıyor ve göldeki tüm suyu yutarcasına genişliyordu. Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken şaşıran tek kişi ben değildim.

"Annen ne demişti tekrar eder misin?" Roan'dan tarafa bakmadan muhafızların uyarmasıyla Lynn gölünden gelen sesleri görmek için Pauna oyuğundan hızla bu tarafa doğru koşmuştuk. Sonrasındaysa Roan'ın söylediği garip kehanet ben farkında olmadan ağzımdan döküldü ve dökülür dökülmez Lynn gölünün suları kendi kendini yutmaya başladı. Garip bir girdaba dönüşen suyun rengi yeşile dönüyordu.

"Sembollerin geçidi," tamda değinmek istediğim yeri sesli şekilde söze döktü. Geçit, aranan kelime buydu. Bu bir geçitti. Peki nereye açılıyordu?

Yoksa...gerçekten olabilir miydi? Lexa? O gerçekten yaşıyor olabilir miydi? Kalbimin uzun zaman sonra ilk kez pompaladığı umut kanımla tüm vücuduma ulaştırıldığında ellerimin titrediğini hissediyordum. Yüzümde belli belirsiz bir gülümsenin yer edindiği dudaklarım, umut kırıntılarını sorguluyordu. Bacaklarım bu işkenceye daha fazla katlanamayarak geçit olarak adlandırdığımız göletteki girdaba doğru hızlanırken kollarımın iki tarafında da hissettiğim baskıyla yüzümü buruşturdum.

"Bırakın beni! Bu bir işaret, bırakın," sesim zayıflarken ve sonlara doğru tutamadığım gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken fısıldamalarıma karıştı. Dizlerimin üzerine çöktürülürken Octavia kulağıma fısıldadı.

"Clarke...o şeyin ne olduğunu bilmiyoruz, kendini ölüme atamazsın," hayır, anlamıyorlardı. Ölüme değil ona gidecektim. O yaşamıyor bile olabilirdi ama o girdap belkide...beni ona götürmek için gelmişti. Umutla içime derin bir nefes çektiğimde.

"Evet bilmiyorsunuz, ama ben biliyorum. O şey...benim aylar önce kaybettiğim umudum. Hissediyorum. Tam burada, hatırlatmak için kazıdığın tenimde," sol elimi sağ göğsümün üzerine koyduğumda ne demek istediğini bizzat olarak anladığını biliyordum. Sonsuzluk işareti ve gölün suyunu yutan bir sonsuzluk girdabı. Belkide anahtar kelime buydu, ben sonsuza dek onunla olacaktım, Lexa bunu biliyordu. Bu yüzden "daima" benimle olacağını söylüyordu. Kafayı yemiş olamazdım değil mi?

"Basit hislerinin gözlerini kör etmesine izin verip kendini mi öldürteceksin!" Roan'ın sesi anlamlandıramadığım kadar katı ve sinirli çıkarken üzerime doğru adımladı.

"Bu bir geçit olabilir...evet bu olası. Ama nereye dahi gittiğini bilmediğimiz bir yere intihar edermiş gibi gidemeyiz," sesindeki bariz öfke devam ediyordu.

"Pekala...girdaba atlamadığımız sürece o yerin nereye gittiğinide asla bilemeyiz," benimde sesim en az onunki kadar öfkeli çıkıyordu. Bende ona karşı bir adım attım ve aramızdaki mesafe hatrı sayılır derecede az öncekine oranla azaldı.

"Kendimizi öldürterek mi bileceğiz!"

"Sen atlamam zorunda değilsin! Annen öldü Kral oldun! Neden hâlâ bizimlesinki zaten bunu anlamıyorum?" Kaşlarım kırışık anlıma doğru havaya kalkarken elini yüzüne attı ve kendini sakinleştirmeye çalıştı. Derin nefes egzersizlerine kendini kaptırıyordu.

"Kapa çeneni!" Dediğinde sinirlerime hakim olamadım ve onu omuzlarından ittirdim.

"Yeter!" Raven'ın sesiyle beraber herkes ona döndüğünde sakinleşmek için yanak içlerimi ısırıyordum. Ağzıma gelen kan tadıyla onu dışarı tükürdüm. Sinirlerim feci derecede bozulmuştu. O kimdi de bana yapacağım şeyleri söylüyordu? Kendisi isterse bizimle ya da benimle gelmeyebilirdi ama kimse beni engelleyemezdi.

Why didn't say it?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin