Keyifli Okumalar, bal böceklerim...
Dizleri betonun sert ve soğuk yüzeyine temas ederken yığılırcasına kendisini bıraktı. Bakışları Nergis'in ipek saçlarından asfalta akan kanını görünce bir eli istemsizce titreyen dudaklarının üstüne kapandı. Ne yapacaktı? Ne yapmalıydı? Vücudu bir sıtma hastasının vücudu gibi titrerken bütün kontrolünü kaybetmişti.
Etrafına toplanan kalabalıktan birisi Nergis'e doğru eğildiğinde Kurşun hızla Nergis'e uzanan eli tuttu.
"Dokunma."
"Hastaneye yetiştirmemiz lazım, başı kanıyor. Görmüyor musunuz?" Adam sert bir ses tonuyla kendisine çıkıştığında Kurşun biraz olsun kendisi toparlamaya çalışsa da darmaduman bir ses tonuyla konuşmayı başardı.
"Ambulansı bekleyeceğiz. Hareket ettirmemiz doğru olmaz." Ezberlemiş gibi kelimeler bir araya gelip dudaklarından döküldüğünde karşısındaki adam ikna olmuş olacak ki bir şey demeden elini geri çekti. Etrafındaki insanlardan anlamlandıramadığı uğultular ve sesler yükseliyordu.
Kurşun, bütün bu uğultuların ortasında öylece asfalta çökmüş Nergis'e bakıyordu. Saçları zemine yayılmış ve çoğu kısmı kanın kırmızı rengini almıştı. Yüzü ise Kurşun'a inat huzurlu bir ifadede uyuyakalmış gibiydi. Kurşun bakışlarını Nergis'in yüzünden çekip onun hafifçe inip kalkan göğsüne götürdüğünde 'o iyi, yaşıyor' diye kendisini teselli etmeye başlamıştı. Ne kadar süre öylece yerde oturup Nergis'le beraber ambulansı beklediğini bilmiyordu ancak onu kendisine getiren ambulans görevlilerinin bir çocuk gibi onu omuzlarından kavrayıp ayağa kaldırması oldu.
Görevlilerle birlikte Nergis'in yanında ambulansa bineceği sırada bir el kolunu kavrayıp kendisini durdurdu.
"Bu eşyalar, hanımefendinin." Kurşun bir şey söylemeden eline tutuşturulan çantayı ve poşeti alıp ambulansa bindi.
Ambulans görevlisi dikkatli bir şekilde işini yaparken Kurşun bir kenardan daha önce hiç şahit olmadığı bu manzarayı izliyordu. Dağılmış gibiydi. Kendisini toparlayamıyor, düşünemiyordu.
"O iyi mi?" Dudaklarından zar zor dökülen soruyla Nergis'le ilgilenen adamın bakışları üzerine çevrildi.
"Başından yaralanmış bu ciddi olabilir onun dışında kolunda bir kırık var. Hastanede daha net bir açıklama yaparlar." Adam düz bir ses tonuyla hızlı hızlı konuştuğunda Kurşun, Nergis'in garip bir açıyla duran koluna baktı. Yol boyunca başka bir şey sormayıp öylece oturdu. Nergis'in yerine o sedyede yatıyor olmayı istediğini içinden defalarca dile getirerek, öylece oturdu.
Ambulans hastaneye vardığında Nergis'i hızla kırmızı alana götürdüler ve Kurşun elinde Nergis'in eşyalarıyla en yakındaki duvar dibine çöktü. Deli gibi titremeye devam eden elleri cebindeki telefonu zar zor çıkardıktan sonra Sevda'yı arayarak ona haber verdi ve dakikalardır yaptığı gibi beklemeye devam etti.
Bakışları hastanenin beyaz duvarlarında, yerdeki ok işaretlerinde dolaştıktan sonra elindeki poşete kaydı. Nergis'in havaya kaldırıp mutlulukla salladığı o poşete... Poşetin içindeki kutuyu alıp açtığında gördüğü saatlerle başını ellerinin arasına alıp ağlamaya başladı.
Sevda dakikalar sonra nefes nefese hastaneye girdiğinde bakışları duvar dibindeki tanıdık bedeni buldu. Siyah pantolonu ve beyaz gömleğinin içinde küçük bir çocuk gibi duvar dibine sığınmış başı elleri arasında vücudu sarsılan Kurşun'u gördüğünde yavaş adımlarla ona doğru ilerledi. Aralarında birkaç adımlık mesafe kaldığında Sevda, onun ağladığını fark etti. Kurşun, ağlıyordu. Çocukluğundan beri tanıdığı, düşse de dayak yese de ağlamayan gözünde kocaman bir adam olan Kurşun küçük bir çocuk gibi büzülmüş ağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN
General Fiction(Mahallemin Polisi hikâyemdeki yan karakterler olan Kurşun ve Nergis'in hikâyesidir! Bağımsız olarak okuyabilirsiniz ^^) Derin nefesler alıp sımsıkı yumduğu gözlerini mümkünmüş gibi daha da sıktı. Biliyordu, buradaydı. Konuşmasına gerek yoktu. Ses ç...