4. Bölüm

10.7K 776 158
                                    


Keyifli Okumalar...


Aşkı, yavru bir kuş gibi. Gözlerini açtığından beri gökyüzüne aşina, o gökyüzünde süzülen onlarca kuşa aşina ama kendisi asla o gökyüzünde süzülenlerden olamamış. Bir kenarda, içindeki onlarca duyguyla seyrettiği o gökyüzüne daha fazla bakmak yerine ona doğru bir adım atmaya karar verip küçük, çömez kanatlarını havalandırdı. Kendini güvenli sığınağından aşağıya bıraktığında artık geri dönüşü yoktu. Ya gökyüzüne kavuşacaktı ya da ona kavuşmak için çıktığı bu yolda canını feda edecekti.

Batmakta olan güneşin kızıllaştırdığı gökyüzünde süzülen kuşları gören Nergis, kendisini tam olarak bu kuşlara benzetti. Kendisi de artık gökyüzündeydi. Sonu ne olurdu, nerede biterdi? Her canlı gibi o da bu soruların cevabını sadece yaşayarak öğrene bilecekti.

Nergis'in bakışları gökyüzündeki kuşların üzerinde dolaşırken Kurşun sessizce onu izliyordu. Yukarıya doğru kaldırdığı çenesini, düşünceliyken olduğu gibi kısılan gözlerini, belli belirsiz bir tebessümün eşiğinde duran dudak kıvrımlarında bakışları gezindi. Kısa bir anlığına gözlerini Nergis'in gördüğünü görmek istercesine gökyüzüne çevirdi. Kızıllığın hakimiyetini ilan ettiği gökyüzünde uçuşan birkaç kuş dışında bir şey görmeyince gözleri tekrar Nergis'in üzerine çevrildi. Kim bilir hangi düşünceler kafasının içinde dolaşıyordu... Küçüklüğünden beri Kurşun'un en çok merak ettiği şeylerden biri olmuştu bu. Nergis, sessizliğe büründüğünde ne düşünürdü?

Nergis'in çiçekli, mavi elbisesi altındaki bedeninin titrediğini görünce üzerindeki ceketi yavaşça çıkardı ve Nergis'in soğuktan büzülmüş omuzlarının üstüne bıraktı. Tanıdık kahverengiler anında üzerine çevrilince gülümseyerek Nergis'in önüne geçti ve Nergis'in sağ kolunu kaldırıp ceketin kolundan içeri soktu.

"Ne yapıyorsun?"

"Senin üşümemeni sağlıyorum." Sol kolunu da ceketinin kolundan içeri geçirdikten sonra ceketin fermuarını çekti.

"Kendim giyinebilirdim."

"Biliyorum, sadece senin yerine yapmak istedim. Sen düşüncelerine geri dönebilirsin."

"Ne?"

"Gökyüzüne bakarak bir şeyler düşünüyorsun ama ne?"

Nergis, işittiği soruya cevap vermeden önce ceketten yayılan sıcaklığın üşüyen kollarını ısıtmasının tadını çıkardı.

"Senin, benim gökyüzüm olduğunu düşünüyorum."

"Gökyüzü mü? Ben mi?"

"Evet, ben de o gökyüzünde uçan kuşlardan biriyim galiba." Nergis, işaret parmağıyla gökyüzündeki kuşlardan birini gösterdiğinde Kurşun dönüp bakmak yerine Nergis'in mimiklerini izlemeye devam etti.

"Bu pek doğru bir benzetme olmadı."

"Neden?"

"Baksana gökyüzüne." Nergis, ikiletmeden bakışlarını gökyüzünde dolaştırdığında Kurşun sessiz adımlarla arkasına geçerek ona sarıldı. Çenesini Nergis'in omzuna koyup kendisi de gökyüzüne bakmaya başladı. "Bir sürü kuş var. Ben gökyüzü olsaydım sadece sen uçabilirdin."

Dudaklarının arasından sakince ve tane tane dökülen kelimeler Nergis'in kulaklarından içeri dolduğunda Nergis'in aldığı nefes ciğerlerinde takılı kaldı. Bir şey söylemek yerine gülümsemekle yetindi ve sessizce gökyüzüne bakmaya devam etti.

...

Nergis, Kurşun'dan ayrılıp eve girdiğine kollarını göğsünün üzerinde birleştirmiş ve bir omzunu duvara yaslamış abisiyle karşılaştı. Çatık kaşlarının altında sinirle parıldayan gözlerine eşlik eden gergin dudakları tartışmanın haberciliğini üstlenmişti.

KURŞUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin