Kızıl Öfke / 1

20.9K 1.8K 1.2K
                                    

Efenim herkese yeniden merhabalar,  :)

 Sırf söz verdim diye ittire ittire yazdığım bölümlere hoş geldiniz :) (Yani hem kendin he de, sonra da milletin başına kak, külliyen rezillik ama işte napiim, iki dırdırlanmadan edemedim skdjhsadkj)

Beklentiniz büyük olmasın, baştan uyarayım. Bukalemun Kızıl Öfke dediğimiz kısım öyle çok uzun olmayacak.  Şimdiki aklım olsa baştan illa Esat ve Berin'i de yaz dediklerinde düşünmeksizin hayır derdim ama acemiliğime denk geldi. O zamanlar saf ve genç bir kızdım sdfkhasdfkjhs 

Neyse, bir an evvel yeni kurgulara daha çok zaman ayırabilmek için olabildiğince kısa kesmeye çalıştım, o yüzden beklentiniz yüksek olmasın diyorum. Maksat hem sizin gönlünüzün olsun hem de ben sözümü tutmuş olayım.  (Yirmi bölümde bitecek, haberiniz olsun)

Fi tarihinde Kızıl Öfke'nin bu ilk bölümünü beni her fırsatta darlayan (darlamasını sevdiğim :) ) AyşeglSaydemir'e ithaf edeceğime söz vermiştim. Fi tarihi derken harbi o kadar eski bir zaman düşünün yane. :)  Bölüm sana gelsin tatlişim, öpüldün çokça xoxox

Hepiniz çokça seviliyorsunuz. (Özlemişim lan bu girişleri yazmayı bile. Şuraya şaşkın bir surat emojisi bırakıyorum)

Hadi, hepinize iyi okumalar.




1983 / İstanbul

Tahir askerden döneli iki hafta olmuştu. Dört yıl boyunca asker kaçağı olarak dolaştıktan sonra nihayet bu görevi de yerine getirmişti. 26 yaşındaydı ve artık kendisini çok daha özgür hissediyordu.

İki aya kadar Ekrem askerlik görevini tamamlamak üzere gidecekti ve o dönene kadar Füsun ona emanet olacaktı. Gerçi Ekrem ondan daha kısa sürede dönecekti. Yirmi aylık askerliği, Tahir neredeyse iki buçuk senede tamamlamıştı.

Ekrem'e yalan söylediği için içten içte huzursuzluk hissediyordu ama gerçeği söylemeyi de gururuna yediremiyordu. İyilik yap denize at demişler... Birilerinin bana ihtiyacı vardı, orada olmak zorundaydım, kurduk düzeni döndüm şimdi demek ağrına gidiyordu. Böbürlenir gibi... Övünür gibi... Hiç Tahirlik işler değildi bunlar.

Övünülecek şeyler de yapmamıştı gerçi. Fakat pişman değildi. Ağrılı'nın bundan sonra ayakları yere sağlam basarak ilerleyeceğini biliyordu. Gözü artık arkada değildi. Endişelerinin büyük kısmını yok etmişti. Ağrılı'yı ilk gördüğü anda anlamıştı sağlam bir adam olduğunu. Sadece hiçbir şeye sahip olmadığı için özgüveni yoktu. Arka çıkanı olmamıştı. Tek başına nasıl sağlam durulur bilmiyordu. Tahir ve Ekrem yokluk içinde de sağlam durmayı çok küçük yaşlarda öğrenmişlerdi. Şimdi sahip olduklarını yokluktan var etmişlerdi. Çok zorluk çekmiş ama başarmışlardı.

Tahir, Ağrılı'ya yokluk içinde sağlam durmayı, bir şeyleri var edebilmek için uzanıp almayı öğretmişti. Güçlü, zayıfı her zaman ezerdi. Ezilmemek için güçlü ve korkusuz durmak gerekiyordu. Kavgaysa kavga, tehditse tehditti. Tahir ve Ekrem bunu çok erken yaşta keşfetmişler, keşfettikleri andan itibaren de asla zayıf ve korkusuz görünmemişlerdi. Her kavgaya gözü kara bir cesaretle atılmışlardı. Bir kez ezilmeyi kabul ederlerse hep ezileceklerini biliyorlardı. Kendileri gibi insanların önüne, hiçbir şey gümüş tepside sunulmuyordu, o halde boş tepsiyi üzerini doldurmaları için kendilerinin birilerine uzatmaları gerekiyordu. Onlar da öyle yapmışlardı.

İkisi de on sekizine geldiklerinde kurumun kapısına konulmuşlardı. Onlardan iki yaş küçük olan Füsun geride kalmıştı. On sekizine gelince onun da kapının önüne konulacağını biliyorlardı. Önlerinde başlarını sokacak bir yer bulmak, bir iş tutturmak için iki yılları vardı. İkisi de sıkı çalışmıştı. Bu süre içinde bir gün bile görmeyi ihmal etmedikleri Füsun kurumun önüne konulduğunda artık birlikte kalabilecekleri bir evleri ve yavaş yavaş oturtmaya başladıkları işleri vardı.

BUKALEMUN - YamanDağlı - Yaman - Ateş (Kitap oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin