BÖLÜM 3 "KUŞKU"

153 15 5
                                    

Gümbürtüden sonra nefesim artık yoktu. Jasper avını bekleyen bir aslan gibi bacaklarının üzerinde eğilmiş etrafı dinliyordu. Sonra hızla sandalyemi çevirip bana baktı. Dışarıdan sadece arada patlayan beyaz ışıklar vardı. 

"Grace, iyi misin?"

"Neler oluyor?" 

"Bilmiyorum." Etrafa hızlı hızlı kontrol edip bir çıkış yolu arıyor gibiydi. En sonunda;

"Şu kapı ne kapısı?" Arkaya dönüp ben de baktım. 

"Kütüphaneye giden koridorun kapısı. Ama açamayız. Yönetim şifresi gerekli." Biraz bekledikten sonra;

"Ama dışarıdan kırabiliriz." dedi. Korkudan bütün tüylerim diken diken olmuştu.

"Jasper! Saçmalama. Dışarıda yağmur yağıyor! Çıkamazsın!"

"Grace sakin ol. Başka şansımız yok. Buradan çıkmak zorundayız." Neredeyse ağlıyordum.

"Neden? Yağmur bitene kadar burada bekleriz. Dışarı çıkmamıza gerek yok."

"Grace! Bu sıradan bir yağmur olmayabilir!" Dediğinde donup kalmıştım. Onun bildiği ve benim bilmediğim şeyler olmalıydı.

"Şimdi dışarı çıkıp o kapıyı kıracağım ve buradan gideceğiz. Tamam mı?" Bir şey dememi beklemeden malzeme odasına gitti ve elinde bir baltayla merdivenleri çıktı. Titrediğimi ancak ellerimi yüzüme kapatınca anlayabilmiştim. Bir süre sonra arka taraftan kırma sesleri geliyordu. Bu Jasper olmalıydı. Sabırla seslerin bitmesini bekledim. Jasper döndüğünde sırılsıklamdı.

"Jasper enstütüye gitmeliyiz. Seni tedavi etmeliler." 

Şimdi buna zamanımız yok. Hadi." Beraber kapıya doğru ilerledik. Kapı şifre sormamıştı çünkü bütün donanımı bitmişti. Kırık kapıyı geçtikten sonra koridor boyunca ilerledik. Ama bir türlü bitmiyordu. Sonunda kütüphaneye ulaşabilmiştik. Ama bu sefer şifre girmek zorundaydık.

Jasper çok sakin bir şekilde birkaç tuşa basmıştı ve kapı açıldı. 

"Bunu nasıl yaptın?" diye sorarken beni büyük kitap dolaplarının arasında götürüyordu. 

"Kütüphaneciyi bir ara takip etmiştim." İkimizde patlayan bir şimşekle yönümüzü cam tarafından çevirdik. Beni kütüphanenin kayıt bölümüne getirmişti. 

"Beni dinle Grace. Burada kal ve ses çıkarma, tamam mı?" 

"Sen nereye gidiyorsun?" 

"Diğerlerini bulup ne olduğunu anlamalıyım. Burada güvendesin. Şifreyi kütüphaneciden ve benden başka kimse bilmiyor. Burada kal ve ben gelene kadar bir yere ayrılma. Tamam mı?" 

Mecburen; "Tamam." diye mırıldanmıştım. Ama korkudan delirmek üzereydim. Ve sanki karanlıkta çok daha iyi görmeye başlamıştım.

"Dikkat et." 

"Sen de." Çıkıp gittiğinde kendimi çok savunmasız ve korumazsız hissediyordum. Ve iki dakikada bir şimşekler çakıyordu. Sandalyemi geri çekip karanlığın içine saklandım. Uzun bir süre burada bekleyecektim ve sonunda her şey yoluna girecekti. Ama birden devrilen kitap sesleri yüreğimi ağzıma getirmişti. Burada kimse olamazdı, değil mi? Ama bu düşündüğümün tam tersine sesler devam ediyordu. Aptalca bir hareketle seslerin olduğu yere yönelmiştim. Işıklar yoktu ve uzun zamandır şimşekler de yoktu. Ve bütün her yeri sonsuz bir sessizlik kaplamıştı. Nabızlarım odayı doldururken birden üzerime biri atladı ve ben derin bir çığlık koparmıştım. Sandalyeden yere yuvarlanıp kolumun üzerine düşmüştüm. Üzerindeki siyah silüet beni sanki eziyor ve içine çekiyordu. Daha sonra üzerimden kalktı ve ben nefes almak için bir fırsat bulmuştum.Kendimi kollarımla yukarı çekmeye çalışıyordum. Korkudan sinirlerimi hissettiğim bütün her yerim titriyordu. Bir şimşek daha çakarken elimde kan olduğunu fark etmiştim. Elimi burnuma götürdüm ve gelen kanı boynumdaki fularımla durdurmaya çalıştım. Ne kadar böyle durabilirdim bilmiyordum ama başım dönmeye başlamıştı ve sesler boğuklaşıyordu. Başımı kütüphane dolabına yaslayıp beklemeye başladım. Sol kolumda derin bir ağrı vardı ve burnum hala kanıyordu. O arada karanlıkta bir ses bana seslendi. Ama cevap veremedim. Ve kayıp gittim.

MALIVA: DEVRİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin