"Biz bilginin tohumlarıyız.
Bu günü, dünü ve yarını elimizde tutarız.
Aklın eseriyiz.
Ve biginin üstünlüğünde yaşarız.
Sahipliği kutsarız."
-Zekiler Grubu Yemini-
Aklım artık mantığını kullanamıyor ve dahası hiçbir şey anlamlı bir kılıfa giremiyordu.Birden her şey neden büyük bir gizemin içinde boğuşmaya başlamıştı ve neden tüm insanlar ihanet içerisindeymiş gibi hissediyordum? Kendime soru sormaktan çok sıkılmıştım. Yüzümdeki yaşları silip salona çıktım. Annem ve babam gergin bir şekilde konuşuyorlardı ama ben girince derin bir sessizlik ve yapma bir gülümsemeyle ban dönmüşlerdi. Odadan çıkmadan önce aynaya bakmamıştım aam galiba korkunç görünüyor olmalıydım ki o yapma gülüş hemen yerini bir tedirginliğe bırakmıştı. Elimdeki kitabı dizlerimin üzerine bıraktım ve gözlerinin içine baktım.
"Sana bir soru sormak istiyorum." Annem;
"Tabii. Bir sorun mu var?"
"Hayır. Sadece bana yazdığın bir dörtlük vardı hatırlıyor musun?" İçten bir gülümsemeyle ;
"Tabii ki de hatırlıyorum. Hayatımda yazdığım en güzel dörtlüktü."
"Bana şimdi söyleyebilir misin?" Babama kaçamak bir bakış attıktan sonra annem dörtlüğü söylemeye başlamıştı.
"Rüzgar gibi ol ve türkün dalgalansın./Gökyüzü gibi açık ve yüce ol./ Hava kadar berrak ve temiz ol./ Ve hiçbir zaman unutulma ki hatırlanan olma."
Kulaklarım acıyordu ve ağlıyordum. Nasıl olabilirdi? Bu şiir iki yüz kırk iki yıl önce başka biri tarafından da yazılmıştı. Rastlantı olabilir miydi?
"Bunu sen yazdın değil mi anne? Bir yerden esinlenmedin, değil mi?"
"Evet. Edebiyatım iyiydi. neden böyle sorular soruyorsun?Sen iyi misin?" Artık hıçkırığım odada dağılmıştı. Ve babam oturduğu koltuktan telaşla kalkıp ellerini önünde birleştirdi ama yanıma yaklaşmadı. Konuşurken sesim titriyordu.
"Benden ne kadar şey saklıyorsunuz?"
"Grace-"
"Yeter! Duymak istemiyorum. Beni geçiştirmenizden yok saymanızdan bıktım usandım! Sakladığınız her şeyi öğrendikçe canım acıyor. Kayboluyor gibi hissediyorum."
"Grace her şey seni korumak için. İnan bana. Zamanı geldiğinde her şeyi öğreneceksin."
"Zaman yok anne! Her geçen saniye her şey daha da kötüye sarıyor. Her geçen saniye 3. sitenin kapısına enstütünün attığı insanlar birikiyor! Evet bunu da biliyorum artık. Ve tiksiniyorum. Umarım Cumartesi günü o testte masada kalırım. Yoksa bu siteleri o tepedeki kendini beğenmiş aptalların başına yıkacağım. Yemin ediyorum! Öyle bir yıkacağım ki kimse beni unutmayacak." Yorgun bir şekilde odama indim. Monotonluk başımı acıtıyordu.
Son günlerde hep aynı hisle, aynı çaresizlikle aynı karmaşık öfkelerle bu odaya geliyor ve tavanı, duvarları seyrediyordum. Sanki bir dairenin içerisindeydim. Ve sanki serseri bir mayın gibi oradan oraya savruluyordum. Dairenin içinde çarpa çarpa oradan oraya sürükleniyordum. Masamın üzerindeki suyla Jasper'ın getirdiği ağrı kesicilerden birini yuttum sonra peşinden de bir çikolata yedim. Sanki böyle bir duruma geleceğimi görmüş gibi bunları getirmişti. Yatağımın içine girdim. Yarın okula gitmek için tek bir sebebim vardı. Ella her kimse onu bulacaktım. Ne olursa olsun...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MALIVA: DEVRİM
Ciencia FicciónBiz sadece öğretileni bilen bir topluluk.... Şimdi "DEVRİM" 'i öğreteceğiz...