5.Bölüm

492 33 85
                                    

JUNGKOOK'TAN

- Oğlum sakin ol.

- Olamam hyung! Sakin falan olamam! Kız bana çıkartma, beni temsil etsin dedi! Ya o bileklik gibi onu da kaybedersem!

- Of Jungkook! İyice saçmaladın!

Namjoon hyunga omuz silkip, başımı ellerimin arasına aldım.

- Buluruz onu. Üzülme.

Burnumu çektiğimde kapı çalındı. İçeri nöbetçi öğrenci girdiğinde bakışlarımız ona döndü.

- Bay Kim. Bayan Lee sizi çağırmamı istedi.

Başını sallayıp odadan çıktığında sıkıntıyla nefes verdim. O bilekliği bulmam lazımdı.

~~~~~~~~~~

- Odadaki kamerayı 'sonra sonra' diyip yaptırmazan böyle olur Jungkook.

Diyip, sinirle yerime oturdum. Sonra sonra sonra. Gördük o ertelemelerden sonra olanı. Aferin bana!

Zil çaldığında odamdan çıkıp, dersim olan sınıfa girdim. Yoklamayı aldıktan sonra konuyu anlattım.

Ne zaman bitecek bu ders? Hastaneye gitmem lazım. Acilen!

Acil durum şu ki. Meleğimi özledim. Bence açık bir acil durum. Zaten uyuyup duruyor. İyice disney prensesi uyuyan güzele döndü. Sinirim bozuluyor.

Bileklik konusuna gelirsem. Onu bulamamıştım ve aklıma yenisini yaptırmak geldi. En azından öbürünü bulana kadar...

Zilin çalmasıyla hızla sınıftan çıktım. Odama gidip, kitabı gelişi güzel masaya fırlattım. Kabanımı giyinip, odadan çıktım. Kapıyı kilitleyip, bahçeye indim. Arabama binip, hızla hastaneye sürdüm.

Özlemiştik yani. Ne yapalım? Canından bir parça olunca özlüyorsun ister istemez.

Geldiğimde arabayı park edip, indim. Hızlı adımlarla hastaneye girip, yoğun bakım ünitesine çıktım. Hemşire beni gördüğünde ziyaretçi önlüğünü verip, sandalyeyi odaya koydu. O çıktığında sandalyeye oturup, her zaman yaptığım gibi elini tuttum.

- Evet. Yine ben. Kurtulamadın benden. Ama şey. Sanırım sana söyleyeceklerimden sonra bana kızacaksın.

Somurtup, tepkisizce sağa doğru yatan ve ağzındaki koca hava makinesiyle duran sevgilime baktım.

- Özür dilerim. Sana verdiğim sözü tutamadım. Bilekliği kaybettim.

Gözümden bir damla yaş akıp, elinin üzerine düşmüştü. Tepki vermiyordu.

- Kızdın mı bana?

Hala bir tepki yokken iyice korkmaya başlamıştım.

- Eun tepki versene.

Kalp monitöründeki sesle oraya döndüm. Kalbi neden bu kadar hızlı atıyordu?

- Kızım ne oluyor durduk yere?!

Hızla odadan çıkıp, doktora bağırdım. Hepsi içeri doluştuğunda beni dışarıda durmam için uyardılar. Camın önüne geçip baktığımda monitörün üzerindeki çizginin normale döndüğünü gördüm. Derince nefes verip, sakince gözlerimi kapadım.

- Tanrım. Ah. Şükürler olsun.

Doktor çıktığında hızla yanına gittim.

- Ufak bir kalp çarpıntısı olmuş. Sıkıntı yok. Böyle şeyler olabiliyor.

Başımı sallayıp, tekrar içeri girdim. Çıkan hemşirelerle kapıyı kapattım. Tekrar meleğimin yanına oturup, kafasına hafifçe vurdum.

- Korkuttun beni gerizekalı.

SEO HYUN'DAN

- Seo. Bak yine bir şey yapıp hocayı kızdırma.

- Of Soobin. İyice saçmaladın. Bay Jeon bana kızamaz.

Göz devirip, olduğu yerde durduğunda bende durup, ona baktım.

- Nereden biliyorsun kızamayacağını? Adam sana daha dün kızmadı mı aynı konu yüzünden?

- Of Soobin! Bay Kim'in haberi var. Babam konuştu.

- Bu sana kızmayacağı anlamına gelmez Seo!

Göz devirdiğimde tam karşımda durdu.

- Adamın canından çok sevdiği biri var. Ve sen ısrarla seni seveceğini söyleyip duruyorsun.

Kaşlarımı kaldırıp, bakışlarımı gözlerine çevirdim.

- Çünkü sevecek.

- Kız bitkisel hayatta. Yaşadıkları apaçık ortada. Sevgi nedir bilmiyor. İhtiyacı var. Ve senin tek düşündüğün kendi mutluluğun mu Seo Hyun?

Sinirle nefes verdiğimde dediği şeyle şaşkınlığımı gizleyemedim.

- Eğer bu kafayla ilerleyeceksen arkadaşlığımızı bitirelim.

- Ne diyorsun Soobin? Hiç tanımadığın biri yüzünden dostluğumuzu mu bitireceksin?

- Sen dost demenin ne demek olduğunu biliyor musun Seo Hyun? Dost dediğin kötü günde yanında olmaktır. Babamın hastaneye kaldırıldığı o dönem benim yanımda sen yoktun. Hatta gıcık kapıp, arkasından konuştuğun Hyo-son benim yanımdaydı. Ayrıca ben neden her seferinde senin anlattıklarını, yaşadıklarını dinliyorum? Bir kere halimi hatırımı sordun mu?

Alayla güldü.

- Emin ol Bay Jeon sana göz ucuyla bile bakmayacak. Sen yine hayal dünyana kalırsın. Onlar mutlu olacaklar. Ve umarım Eun Mi unnie uyanır. Ve umarım o zaman birbirlerinden hiç ayrılmazlar.

Derince nefes verdiğinde, gözümden bir damla yaş düştü.

- Seni bu hale ben getirdim Seo Hyun. Seni o eziyet gördüğün ortamdan ben kurtardım. Ve karşılığını hiçbir şekilde alamadım.

- Soobin ba...

- Ben seni dinlemek istemiyorum Seo. Sadece şunu bil. O adam, senin için Eun unnieden vazgeçmeyecek. Bunada adımın Soobin olduğu kadar eminim.

Geri çekilip, yaşlı gözlerime baktı.

- Ne dersen de. Ağlaman bile bana itici gelmeye başladı. Ben senin kahrını çok çektim. Birazda kendi hayatıma bakmalıyım. Ve Bay Jeon'a, Eun unnieden asla vazgeçmemesini söylemeliyim.

Dolu gözlerine aldırış etmeden, sırıttı.

- Hayal dünyanda yaşamaya devam et. Ama unutma Seo Hyun. Onlar asla gerçek olmayacak bayan bencil. Hayatında başarılar.

******************

Soobin reis ne yaptın ya? Yalnız yazarken içimin nasıl yağları eridi, anlatamam.😂

- Nasılsınız?

- Bölüm nasıldı?

- Sizce kitap sıkıcı mı ilerliyor?

Umarım beğenirsiniz. Görüşmek üzere.

İyi uykular...💜👋🐰

My Teacher Bay Jeon2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin