8.Bölüm

517 39 106
                                    

JUNGKOOK'TAN

Mutlulukla kapıyı çaldım. Hafif şişmiş, kızarık gözleriyle kapıyı açan dostuma güldüm.

- Jungkook kafana taş mı düştü? Senin şuan ağlaman gerek.

Çatallaşmış sesine güldüm. Başımı iki yana sallayıp, içeri girdim. Poşetleri kenara bırakıp, kabanımı vestiyere astım. Salona girip, koltuğa yayıldım mutlulukla.

- Ne olduğunu söylesene.

- Herkes gelsin.

- Benden habersiz milleti evime mi çağırdın Jungkook?

- Eniştenle doğru konuş lan.

Şakayla karışık söylediğim şeye, anlamsızca baktı.

- Jungkook, sonunda kafayı sıyırdın sanırım.

Güldüm. Gözlerim mutlulukla doldu.

- Jimin. Eun bitkisel hayattan çıkmış.

- NE?!

Şaşkınca açılan gözlerinden yaşlar düştü.

- N..ne? J...Jungkook. Şaka mı? Y..yapma. Şaka yapma. Kaldıramam.

- Şaka değil Jimin. Yakında uyanacak. Koskoca dört yılın özlemi bitecek dostum.

Gülerek yanıma gelip sarıldı.

- Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Bana çok güzel bir haber verdin. Teşekkür ederim.

Gözlerimden mutluluğumu belli eden yaşlar akmaya başladığında gülümsedim.

Az kaldı meleğim. Tekrar birlikte olacağız...

Geri çekilip gözlerini sildi.

- Hayatımda onun kadar güçlü birini görmedim ben Jimin.

- Çünkü o Eun Mi.

Güldüm.

- Evet. O Eun Mi.

Kapı çaldığında Jimin ayağa kalkıp, gitmişti. Bir süre sonra hepsi suratsızlıklarıyla içeri girdiler. Herkes yerleştiğinde Jimin'de yanıma oturdu.

- Jungkook mal mısın? Bu kafayı yedi sonunda. Ne sırıtıyorsun oğlum?

Diyen Eun woo'ya sinsice güldüğümde göz devirdi.

- Size önemli bir şey söyleyeceğim.

Herkes başını salladığında gülüp, Jimin'e döndüm.

- Söylemesem mi acaba?

- JUNGKOOK!

Hepsinin bağırmasıyla irkilip, normale döndüm.

- Eun bitkisel hayattan çıkmış.

Hepsi anında kalakalırken sırıttım. Öyle yaparlar adamı.

Yediğim yastıklarla neye uğradığımı şaşırmıştım.

- Gerizekalı! Böyle mi söylenir bu?!

- Sus lan, kedi!

Herkesin yüzü gülüyor, gözleri doluyordu. Mutlu olmamıza az kalmıştı. Çok az...

- Suho'ya haber verelim.

- Ben verdim Tae. Öğrendiğim gibi aradım.

Başını salladığında Jimin'e döndüm.

- Odasının anahtarını verir misin?

Ağlamamak için savaş veriyordum. O da bunu fark etmiş olmalı ki gülümseyerek, anahtarı cebinden çıkardı. Anahtarı alıp, dört yıldır girmediğim odasına ilerledim. Anahtarı yerine sokup, çevidim. Kapıyı açtığımda her ne kadar siyahta olsa, onun olduğu için içimi ferahlatan odasına girdim. Kapıyı kapatıp, dolabına ilerledim.

My Teacher Bay Jeon2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin