bölüm eksi bir (-1)

459 24 8
                                    

"Alaz yardım et ....yanındayım..ben..a...yardım et. Seni s...yapamıyorum." " Alaz..Alaz..Alaz.......buradayım, Alaz... Alaz.. Alaz....Alaz..Alaz....Ala....." Alaz, Alaz, uyan çabuk! Alaz, Alaz kalk. Anahtarlarımı bulamıyorum. Uysana!"

Babamın sesini mi duyuyorum yoksa rüyamı görüyorum fark edemesem de babamın sinir bozucu sesi beni gerçekliğe hızlıca getirmeye yetiyor. Gözümü ilk açtığımda kendisini odamı karıştırırken buluyorum. İsteksizce yatakta kendimi oturur pozisyona getiriyorum. "Sana da günaydın." Babam çekmecemi karıştırmayı bırakıp benden tarafa dönüyor. "Gözleri açık uyuduğunun farkında mısın? Her neyse, anahtarlarım kayıp ve işe geç kalıyorum. Bana seninkileri vermen gerek." Uykulu gözlerimle onu hala üç kişi olarak görerek "Okula gitmem gerek, sen evden çıktıktan sonra kapıyı nasıl kilitleyeceğim?" Babam kaşlarını çatarak "Sadece anahtarlarını ver Alaz soru sorma. Zaten öğle arasında eve gelmem lazım kapıyı kilitlemeden ört, ben eve gelince kapıyı kilitleyip anahtarları komşuya bırakırım." Çantama uzanıp en öndeki küçük gözden anahtarımı çıkarıp kendisine doğru uzatıyorum. Hiçbir şey söylemeden elimden çekip alıyor ve bir hışımla merdivenlere yöneliyor.

Annem ölmeden önce babamla aramızın hep iyi olduğunu sanırdım. En azından birbirimiz üzmezdik, sohbet ederdik, şakalaşırdık, çok fazla vakit geçirmesek de birbirimizin varlığına ihtiyaç duyardık. Ama şimdi durumun tam tersinde bile değiliz. Onu görmek, sesini duymak bile öylesine katlanılmaz ki sanki her gün tanımadığım biri evime girip bana emirler yağdırıp benden hoşlanmadığını bütün somut varlığıyla ilan ediyormuş gibi hissediyorum. Her hareketine, her bakışına, her konuşmasına katlanmak en sevmediğiniz yemeği her öğün yemek gibi geliyor artık. Yine de görünmez bir bağ belki de annemin anısı bizi halen aynı evde birlikte kalıyor olmamıza yetiyor.

Babam aşağı indiğinden beri merdivenlerin olduğu yöne bakmayı sürdürürken düşündüğüm tek şey okula gitmeyi hiç istemediğim oluyor. Fakat yine de hazırlanmak için yataktan kendimi zorla kaldırıyorum. Odamdan çıkıp kapımın hemen sağ tarafında kalan banyoya ilerliyorum. Aynanın önüne geçip son iki yıldır alışkın olduğum hafif mora çalan göz altlarıma bakıyorum. Artık o kadar bana aitler ki yüzümden göz altlarım çıkarılsa geride bambaşka bir insan kalacakmış gibi. Mor göz altlarımdan sonraki en karakteristik özelliğim ise tamamen dümdüz inen ince yapılı sivri uçlu burnum oluyor. Genel olarak oval hatlı yüzüme çok ters düşse de göz altlarımdan daha tezat durmuyor. En önemlisi bakışlar derler ama gözlerimin her zaman boş ve duygusuz baktığını düşünürüm. Hiçbir mesaj vermeyen, duygularımı saklayan iletkensiz bir görüş alanına sahipler bana göre.

Musluğu açıp yüzümü yıkayacakken duşa girmenin daha iyi hissettireceğini düşünüp duş kabininin kapaklarını açarak içine giriyorum. Yazda olsa kışda olsa her zaman sıcak suyu kullandığım için bu seferde alışkanlığımı hiç bozmadan sıcak suyu açarak altına kendimi bırakıyorum. Sıcak su o kadar iyi geliyor ki tenimin üzerine sudan ziyade yataktan kalktığım andan itibaren sızlayan kaslarıma, rahatlığın aktığını hayal ediyorum. Fakat okula yetişmek için duştan bu kadar zevk almamam gerekiyor. O yüzden girmemle çıkmam bir oluyor ve yarı ıslak yarı kuru halimle okul üniformamı giyinmeye başlıyorum. Havanın soğuk olacağını öngörüp en kalın ceketimi giyiniyorum. Çantamda ne olup ne olmadığını kontrol edemeden sırtıma atıp merdivenlerden aşağıya inmeye başlıyorum. Açık meşe rengi merdiven her adımımda kendine has gıcırtısını çıkartıyor. Telefonumdaki saatte baktığımda zilin çalmasına halen on dakika olduğunu gördüğümde seviniyorum. Çünkü okulum beş, altı dakikalık yürüyüş mesafesi uzaklığında. Hızlıca evden çıkıp kapıyı kilitlemeden örterken sağ yanımızda bulunan komşumuzun kapısı da sertçe açılıp aynı doğrultuda sertçe kapanıyor. Evden çıkanın aynı okula gittiğimiz, aynı sınıfta olmasak da benim gibi son sınıf olan Umut olduğunu fark edince elimle selam işareti yapıyorum. Öfkeli olduğu, yüz ifadesinden o kadar belli ki selamımı dahi son anda fark ediyor ve sinirden gerilmiş mimiklerini rahat bırakıp benden tarafa doğru gelmeye başlıyor.

uyumsuz ruhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin