23.Bölüm (Yalnış öpücük)

311 13 0
                                    

Bazı kişiler bana 2.kitap çıkacak mı diye soruyor. Bunu gerçekten bilmiyorum. Çok kararsızım ve sizinde fikrinizi sormak istiyorum.

Sizce bu bittikten sonra 2.kitap olsun mu??

Yani isterseniz yazarım. Çünkü finale birkaç bölüm kaldı. 2.kitap için aklımda kurgular var ama SİZE BAĞLI.

- - - -

Dylan'la konuşmak istedim ama bunu başaramadım çünkü Niall beni zorla arabaya götürdü. Her ne kadar uğraşsamda cidden ısrarcıydı ve bu hali beni cidden daha çok meraklandırıyordu. Ortada bir şey vardı ve benim bundan haberim yoktu. Bu çok sinir bozucu.

Bütün yol boyunca hiç konuşmadık. Bence konuşmamamız daha iyiydi. Ona patlamak istemiyordum çünkü. Niall evimin önüne geldiğinde hiçbir şey söylemeden arabadan indim ve kapıya doğru yürüdüm. Soğuk bir elin tenimle temas etmesiyle irkildim ve refleks olarak arkamı döndüm.

''Hey, bir şey söyle.''

Niall'ın yüzüne baktığımda gerçekten üzgün ve mahçup olduğunu gördüm. Bir insan nasıl bu kadar mükemmel olabilir?

''Kalbini kırmak istemiyorum.''

dedim yorgunca. Gerçekten yorgundum ve onunla tartışamayacaktım. Elimdeki poşeti biraz daha sıkı kavradım ve adımlarımı tekrar kapıya yönlendirdim. Kapıyı açıp içeri girdiğimde Niall'da peşimden içeri girdi. Kapıyı sert bir şekilde kapattı ve alev saçan gözleriyle bana baktı.

''Asıl kalbi kırılacak olan sensin.''

şaşkınca ona baktım.

''Harry senin kalbini kıracak. Ama sen hiçbir şey görmüyorsun, hiçbir şeyi fark etmiyorsun, America.''

"Niall, yeter!" Elimdeki poşeti yere fırlattım ve sinirle kapıyı gösterdim. "Çık evimden!"

Niall kendini kontrol etmeye çalışıyordu ama bu konuda pek iyi değildi.

"America seni seviyorum ve sana zarar gelmesini istemiyorum."

Durup sakinleşmeye çalıştım. Beni düşündüğünü anlıyorum ama bilmiyorum. Sanırım fazla tepki veriyorum.

"Üzgünüm." yavaşça yanına gidip ona sarıldım. "Bende seni seviyorum, Ni. Ama bilmiyorum sanırım fazla tepki veriyorum."

O da bana sarıldı.

"Anlamıyorsun." dedi kısık bir sesle.

"Üzgünüm...sadece üzgünüm." bir süre öylece sarıldık. Daha sonra Niall'la doğum günü partisinde görüşmek üzere gitti.

O gittikten sonra kendimi daha da suçlu hissettim. Ona kötü davranmıştım. Kabul ediyorum ama bazen insan kendini kontrol edemiyor.

Poşeti yerden alıp masaya koydum ve üzerimdeki paltomu koltuğa fırlattım. Yorgundum ve biraz kestirmek istiyordum. En azından partiye kadar. Koltuğa kırıldım ve gözlerimi kapatıp kendimi uykunun kollarına bıraktım.

- - - -

Kapının sesiyle gözlerimi araladığımda saat 8'e geliyordu. İçinden ne çabuk akşam oldu diye geçiriyordum.

Koltuktan kalkıp kapıya ilerledim ve kimin geldiğine bakmak için kapıyı açtım.

"Louis'in doğum gününe böyle gelmeyeceksin herhalde?"

diye sordu Harry üstümü incelerken.

"Uyuyordum."

"Ah küçük prensesimizi uyandırdığım için üzgünüm ama önemli bir yere gitmeliyiz. Çünkü Louis'in dırdırını çekmek istemeyen bir sevgilin var, bebeğim."

Gözlerimi kısarak Harry'e baktım.

"Pekala. Sadece hazırlan deseydin anlardım."

"Tamam o zaman sen hazırlan en bekliyorum."

Sırıttı ve tekrar arabasına ilerledi. Gözlerimi devirdim ve içeri girdim.

- - - -

Partinin yapılacağı yere geldiğimizde içerideki müzik sesi bir an kulak zarımı patlatacak sandım. İçerisi kalabalıktı. Louis çağırabildiği kadar kişiyi çağırmıştı.

"Hoşgeldiniz!"

diye cıvıldadı Louis, Harry ve bana.

"Selam doğum günü çocuğu. İyi ki doğdun!"

dedim ve boynuna atladım. Kıkırdadı ve elini belime sararak beni kucakladı. Ayrıldığımızda hediyesini ona verdim ve Niall'ı aramaya koyuldum. Tahmin edin Niall'ı ararken kimi buldum. Dylan.

Bana doğru geldiğini gördüğümde hızla ondan uzaklaşmaya başladım. Şuan onunla konuşmak istemiyordum. Fakat bana yetişti ve bileğimi kavrayıp beni tuvalete giden koridora sürükledi.

"Bırak! Dylan bileğim acıyor!"

diye bağırdığımda sonunda durdu ve bileğimi bıraktı. Yarın orası kesinlikle moraracaktı.

"Londra'da başka bar yok muydu?"

diye sordum bileğimi incelerken.

"America şakanın sırası değil."

Dylan elindeki telefonu daha sıkı kavradı ve çeneni tutup ona bakmamı sağladı.

"Harry seni kullanıyor." diye mırıldandı. Onu ilk duyduğumda ciddi olup olmadığına baktım. Tabi ki de ciddi değildi. Böyle bir şey yok. Uyduruyor!

"Kes şunu. Saçmalıyorsun."

"Saçmaladığımda falan yok. Gerçekler acıtıyor mu?!"

diye sordu sesini yükselterek. Bu söyledikleri beni fazlasıyla sinirlendirmişti ve hangi cesaretle bunu yaptım bilmiyorum ama ona tokat attım.

"Bir daha böyle şeyler söyleme! Ciddiyim, bu sadece saçmalık."

dedim ve onu geçip gidecekken tekrar bileğimi tutup beni kendine çevirdi. O an kalbim boğazımda atıyor gibiydi. Sizce bu normal mi?

Ben bunları düşünürken Dylan çoktan dudaklarıma yapışmıştı.

Yorumlarınızıunutmayın. :D görüşmeküzere xxx seviliyorsunuz...

Beyond Your Dreams  (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin