Filizlerinin imkansızlığa dayandığı bir aşk hikayesinin 2 meyvesi vardı. Babalarından 7 sene ayrı kalmalarına rağmen 7 seneye daha çok seneler katarak unutmuşlardı o günleri.
Her sabah rutin bir işlemleri vardı herkesin içinde bulunmak zorunda olduğu aksi halde saat 8e kadar anne ve babalarını göremeyecekleri bir güne gireceklerdi. Kahvaltı. Günün en önemli Öğünü diyebiliriz. Arda her zamanki gibi fazla sert mizacıyla masaya Asyanin karşısına kurulmuştu.
Asya elindeki telefon ile Elizr mesaj yetistirmeye calisiyordu.
" Asya bu etekle nereye gideceksin?"dedi Arda sinirle.
Merdivenden sarmaş dolaş inen ebeveyinlerini farketmediler.
" Sanane!" Diye yakındı kız. " Hem sen bana diyeceğine sevgiline bak üzerindeki parçalar ilr bizim masanin yarısı kapanmaz. Hatta hic kapanmaz" dedi.
" Ecrini karıştırma Asya. O uzerindeki ile okula gitmek yok" dedi kesince.
Her zaman Akın gibi olan oğluna hergun daha fazla asik oluyordu Esin. Ama olaya el atma vaktiydi.
" Arda etek boyu gayet normal. Asya üzerine ceket almadan cikma" diye uyardi masaya yerleşti. Annelerinin tek lafina bile itiraz etmeyen ikizler birbirlerine baktılar. Asya ben kazandım der gibi Arda ise sen görürsün bucur der gibi.
Akın elindeki telefonu sinirler koltuğa fırlattı. Esin koşarak onu takip etti ve mutfaktan tatsiz konuşmalar gelmeye başladı. Ikizler her zaman yaptıkları gibi gizlice mutfagi dikizlerken babasinin gözlerinin doldugunu gördü.
" Annemsiz naparım" diye fisildadi Akin
"Istersen ben giderim. Çocuklar ile ilgilenebilirsin. Hem işlerde aksamamis olur" dedi Esin. Olayı anlamadan atladı Asya.
" Ben giderim"
Işte onun serüveni o zaman başladı. Uzun uğraşlar sonrası 3 gün sonra halasıyla Uçağa binip Amerikaya geldiler.
Babanesinin hasta olduğunun farkindaydi. Halası yeterince Üzgündü ve yigenleri henüz daha ufaktı. Öykü 3. Bebegini orada Asyaya birakip annesiyle ilgilenmek istiyordu. Amcası Hakan zaten yurtdışındaydi ve yakin zamanda babasiyla gelecekti.
Büyük bir köşkün icene girdiler. Asya kendi evleri kadar mütevazi olmayan eve baktı. Onların evi iki katlı hoş bir evdi ama bu ev onun icin Şatoydu.
Böyle zaman 2 hafta gecmisti.
Yiğeni Ceren ile ilgileniyor ve bir yandanda ingilizcesini geliştirmek için kursa gidiyordu.
Sabah erkenden kalkio babanesiyle istanbul sohbetleri yaptılar. Dedesi sabah ki ders için pratik yaptirirken babanesi gayet iyi görünüyordu.
Üzerine aldığı toz pembe kapsonlu yagmurluk ve siyah botlarla kendini dışarı atti. Uyumlu giymeyi severdi. Ama nedense salaş giyerken uyumu pekde umursamazdı. Dar siyah pantolon ve siyah bir badi giymisti. Üzerine fazla yapistigi için uzerine birseyler giymek istedi. Hava yagmur olunca kapsonluda karar kıldı. Ne vardi bence tatlıydi.
Birebir ders alacağı Türk hocasının odasına girecekken erkekler tuvaletinden gelen inleme seslerine odaklandı. Buda ne diye düşünürken kendini orads buldu.
Iceri adım atar atmaz yerde kanlar içinde yatan kendinden yaşça büyük oldugundan emin olduğu yakışıklı yüze yaklaştı.
"Stop!" Diye inledi adam.
" I dont speak English" dedi hemen. Biliyordu stop bekle demekti veya dur ama ona yardım edebilirdi. Çantasında bulunan peçeteyı alıp adamın yarasını aramaya başladı. Gömleğinin dügmelerini çözüp yaraya baktı. Kurşunu çıkarmak için ellerinde eldiven veya baska bisey yoktu. Zaten cesarette edemezdi. Tam kalkip kapidan cikacakken adam kanlı elleriyle bilegini tuttu. Gözlerindeki caresizliği gördü. Hayal kırıklığını ve yalvarmak istediğini.
" Where are you from?"
" Türkiye" dedi hemen.
Why are you helping me ?"
Asya kafasında cümleyi yavasca cevirince Neden bana yardım ediyorsun sonucuna ulasti.
"I want " diyebildi sadece.
Genç adam onun bu haline istemsizce güldü. Ingilizcesi cidden berbattı ama Aksan tutturmaya çalışırken onu beğendi. Ona ihtiyacı yoktu. Dahs once cok kurşun çıkarmıştı. Ayrıca Türkçede biliyordu. Hatta fransizca ve Italyanca gibi belki biraz latince.
" Do me a favor" dedi adam. Bunu anlayacağindan emindi çünkü cümleleri ilk okul öğrencisi tarzinda Basitleştirmisti. Baba bir iyilik yap.
" What?" Ne
"Lets go"
Adam yavasca yerden kalkti ve önünü ilikledi kız. Ceketininde önünü kapatip sakince otoparka geldiler.
Adam anahtarı alıp ön koltuğa oturunca kapıları kitledi. Genc kiz saskinca baka kaldi. Tehlikeli olabilme ihtimali olan bu adamin is birlikcisi miydi simdi?
" Ne tür bir manyaksin bilmiyorum ama geçmiş olsun" diye bağırdı adamın ardından.
Işte tanışma veya bir romantik elektirik akımı olmadığı halde ikiside birbirlerini düşündüler.
Adrian hiç yapmadığı birsey yapip her zaman islerini yapsin diye Christiana emir verirken asla bir kiz adi vermezdi.
Kurstan ögrendikleri isim ve soyisimi araştırdılar. Soylu bir ailenin kiziyla karşılaşmak sasirtsada adresi aldi. O kızı istediğini bir köşeye yazdi. Simdi sıra onu bu kizla tanıştıran, kazayi yaratan adama ödülünü vermeye geldi...
Selam arkadaşlar Köle 2 ile buradayım. Eminim hızlı girisime kizmazsiniz ama ben hep olaylara hizli girerim ama merak etmeyin güzel olacak.