Hani kar yağar sen tamda o gün markete gitmiş anahtarını evde unutur ve bunuda alışverişin ortasında fark edersin, gidecek kimsen yoktur yada kapını açacak bir aile, sonrası mı sokak başından görünen siyah araba ve içinden çıkan iki günlük arkadaşın ona güvenip evine sığınırken en büyük zararı onun vereceğini nerden bilebilirdin ki!
İşte tam o an babanın sözleri hatrına gelir"bu devirde kimseye güvenme en çokta yakınım dediklerine" demişti.
Geçmiş sis bulutu altında gözlerinin önünden geçip giderken, yavaş yavaş iyileşmeye başlayan ayağıyla daha rahat hareket ediyordu.
Arslan evin içinde dolaşmasına izin vermişti. Alparslanı sormasına rağmen net bir yanıt alamamıştı.
Neymiş beyefendi onu aramasına rağmen telefonlarını açmamış üstüne beni rahatsız etmeyin diye mesaj atmıştı.
Ya adamın canı tatlı değildi yada fazla salaktı. Her iki seçeneği göz önünde bulundurdu.
Sol ayağına dikkat edip odadan çıktı. Sağır edici tiz ses kulaklarına dolarken yüzünü buruşturmadan edemedi.
Kimdi bu acaba evin asansör kısmına yönelip bindi. Bu kısmı gördüğü zaman şaşırıp kalmıştı.
Arslan denen adam rahatına epey düşkündü bunu yatak odasından ve evin iç mimarisinden anlamıştı.
Tik sesiyle iki yana açılan cam bölmeden çıkıp dahada artan sesin kaynağına doğru yürümeye devam etti.
Ev gerçekten oldukça güzel dizayn edilmişti. Duvar diplerinde bile küçük küçük spot ışıklar vardı. Ve ev alttan ısıtmalıydı.
Renkler bile uyum içindeydi beyaz gri ve kırmızı çoğunlukla beyazdan oluşan ev yine aynı şekilde mobilyaları kırmızı ve siyah olarak seçilmişti.
Oldukça geniş holden geçip iki gün önce zar zor bulduğu büyük salonun önünde durdu.
Çünkü kapılar kapalı olmasına rağmen dışardan görünebilirdin. Arslan bey her yeri camla kaplamıştı.
Dikkatini yine o tiz ses çekerken ona eşlik eden kalın sesle ne kadar utanç verici olsa da dinledi.
"Ben buraya özür dilemeye geliyorum hatamın farkındayım diyorum ve sen bana defol diyorsun" ah bu ses o kadına aitti.
Tepesinde bır bır konuşup durmuştu.
"Beyza özrünü diledin tamam işim gücüm var benim Engin al Beyzayı şirkete geçin öğlen sonu toplantı var." Alparslan sabrının son demlerini oynuyordu.
Beyza'nın samimiyetine hiç mi hiç inanmıyordu.
"Abi bak Beyza çok pişman o gün için hatta şu kızdan da özür dilemek istiyor. Hatrım yok mu hiç sende hamile olduğunu biliyorsun daha geçen ay düşük tehlikesi atlattı." Engin vicdana oynasada Alpaslan yemezdi bunu düşük olayı bile ona yalan geliyordu.
"Yeter Engin amcamın ve yengemin ricası olmasa bırak şu kapıdan girmeyi ülkeye bile adım atamaz hale gelirdiniz ne çabuk unuttun lan sırf Beyza istiyor diye şirketi büyük zarara soktuğunu" utançla başını eğen Engin sustu.
Ama Beyza yüzsüklükle zirve yapmıştı.
"Ben yokmuşum gibi konuşma ne var yani eğer sen o ortaklığı kabul etseydin şimdi çok daha büyümüştük ama yok beyefendi kabul eder mi hayır dediğin için zarara girdik suçu Engine atma" Beyza isteğini alana kadar durmayacaktı.
Alparslan nefretle Beyzaya bakarken işaret parmağını ona doğru kaldırıp oldukça sakin konuştu. Bağırsa bu kadar etki etmezdi bu sakin duruşu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Herdem!
General FictionGözün kör olur aşktan sevgiden derler ya benimki'de kör olmuş gözümün önünde ki kötülüğü görememiş kendimi kara batağın içinde bulmuştum. Sevdim dediğim adam bana yüreğime en büyük ihaneti yapıp çekip giderken benim ne halde olduğumu umursamamış ark...