Bazen ani kararlar veririm. Ve bazen aniden kararlarımdan vazgeçerim. Bazen de o an ne düşünürsem, duygularıma yenilir ve duygularımla hareket ederim. Sonucunu düşünmeden davranır, anlık hareket ederim. Annem hep bunları söyler. Aslında bilmediğim şeyler değiller. Düşünmeden sarf ettiğim kelimeler döner ve bana pişmanlık duygusunu yoğun bir şekilde yaşatır. Yine de aynı tuzağa düşmemek için uğraşmam. Hep düşerim. İlk kez kavga ettiğimiz o akşam da böyle olmuştu. Ağıza alınmayacak sözlerimi duyduğunda, gözlerindeki kırgınlığı, kızgınlığı görmüştüm. Buna rağmen onu incitmeye devam eden sözler sarf ettim. Erkekliğine ettiğim tüm o laflara rağmen susuyordu. Suratı kıpkırmızıydı. Kulaklarına inanamayan bir ifadesi vardı. Ama herşeye rağmen susuyordu. Bense doğru ya da yanlış düşünmeden söylediğim ne varsa pişmanlığını o an hiç duymuyordum. O sustukça daha çok sinirleniyordum. Susamıyordum. Arabaya yürürken tek kelime dahi etmedik. Evime yaklaştığımız ıssız bir sokakta kenara çekmesini, ineceğimi söyledim. Sanki ben hiç birşey söylememişim gibi yola devam etti. Sözümü geçirememekten çok, benimle konuşmaması sinirlendiriyordu beni. Üzüyordu. Tekrar inmek istediğimi söyledim. Cevabı "Saçmalama" oldu. Israr ettim bu kez. Yürümek istiyorum diye bağırdım. Durdu. Arabadan inip hızlıca kapıyı çarptım. Sinirli bir şekilde arabayı kaldırıp benden ayrıldı. Eve gidene kadar ağlamadım. Sonradan bana kucak açan pişmanlık, gözyaşlarımı silmişti o gece. Ve ben sinirle sarf ettiğim o sözlerin pişmanlığını yaşayarak düşünmeye başladım. Onun iyi niyetine haksızlık etmiş ve bunu düşünmeden yapmıştım. Onun bu şaşkınlığı, bendeki bu törpülenmesi gereken alışkanlığıma ilk defa şahit olmasındandı. Onu kaybetmeme ramak kalmıştı. Bunu biliyordum. Onu kaybedebilirdim. Belki kendimce haklı sebeplerim vardı ama ifade tarzım çok yanlış, kullandığım cümleler ise çok kabaydı. Haksızdım. Bunun da farkındaydım. Bu yüzden ona yazıp özür diledim. Tahmin ettiğim gibi şaşkın, kızgın ve kırgındı.
Oturup konuşunca herşeye çözüm bulup, hiç birşey olmamış gibi davranmak beni biraz olsun rahatlattıysa da söylediğim sözlerin mahcupluğunu her mevzu bahiste yaşayacaktım. Farkındaydım. Farkındalık en büyük pişmanlıkları yaratıyor aslında insanda. Kronik bir hastalık gibi farkındalık. Asla geçmiyor, düşüncelerinde boşverdirmiyor. Ama farkında olmak yetmiyordu bu konularda. Oto kontrolü sağlayabilmekti büyümek. Olgunlaşmanın ilk basamağıydı. Neyse ki bunu onu kaybetmeden anlayabilmiş ve sonrasında bu dersi de aklımdan çıkartmamaya yemin etmiştim. Onu kaybetmek istemiyordum. Yoksa yola nasıl devam ederdim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahve Telvesi
ChickLit...Belki de dedikleri gibi bir yerden beni izleyen biri vardı. Büyüdükçe inançlarımı yitirip unuttuğum biri. Duymuştu belki de onu inkar eden düşüncelerimi ve sonunda halime acıyıp beni affetmişti. Onu benim karşıma çıkartmıştı. Böyle mi ispatlamak...