0.3

143 29 13
                                    

(Changkyun)

Sessiz adımlar ile ilerledim mutfağa doğru. Askerlerin çoğu şuan kahvaltı yapıyordu ve kralın kahvaltısı içinde hazırlık yapılıyordu. Çok klasik bir olayı gerçekleştirmek için kahvaltımı yarım bırakmış, mutfağa gidiyordum. Tarihe adını altın harflerle yazdıran o kurnaz prensler, tahtı kardeşlerine bırakmamak için sularına zehir katardı. Gelmeden önce yanıma aldığım zehri arkama gizleyerek kapıdan içeri girdim.

"Günaydın efendim."

"Günaydın. Bir sorun mu var?" diyerek bakışlarını bana yöneltti aşçıbaşı.

"Hayır." dedim gülümseyerek. Ufak bir zehir bırakıp gideceğim yahu, ne sorunundan bahsediyorsun? "Su almaya gelmiştim. Diğerlerinden bana kalmadı."

"Tamam."

Zehir dolu keseyi cebime atarak mutfakta ilerlemeye başladım. Testideki suyu bardağa doldururken aşçıbaşını süzdüm. Mutfakta birkaç kadın ile çalışıyordu tüm gün. Yinede kısa sürede iyi bir iş çıkarıyordu. Yavaşça suyumu içtikten sonra tezgahın önüne gittim. Kral ve oğlu için hazırlanan onlarca tabağı süzdükten sonra gözüm testiye takıldı. Belkide zehri oraya koyarsam kolayca ikisinide öldürebilirdim.

"Efendim, prensin bitki çayı hazır."

"Buraya koy."

Hı, bitki çayı. Zengin işi gibi duruyordu. Tabii halkın ve çalışanların sudan başka seçeneği olmadığı için.

"Asker, daha ne kadar burada dikileceksin? Git ve kahvaltını yap."

"Uhm.. Aslına bakarsanız ben aç değilim. Burada kalıp sizi izlemeyi tercih ederim."

"Tamamdır. O zaman boş durma ve karşıdaki tabakları buraya getir."

Başımla onaylayarak tezgahın diğer tarafına geçtim. 2 tabak aldıktan sonra onları aşçıbaşının istediği yere bıraktım. Tabakların başından ayrılarak arka kapıya yöneldiğinde hızlıca öne atıldım.

"A-aa nereye gidiyorsunuz?"

"Öğlen için almam gereken malzemeler var. Depoya bakacağım. Neden sordun?"

"Hiç. Merak ettim."

Aşçıbaşı yüzüne takındığı bir gülümseme ile mutfaktan çıktı. Kalan 3 kadın varken zehri suya koymak zor olacaktı..

Ha ha, genç kadınlar ne kadar zorlayabilirdi ki beni? Aşçıbaşı gideli birkaç dakika olmuştu. Kadınların yanına gidip dikkatle onlara bakmaya başladım. Aralarından biri göz ucuyla utana sıkıla bana baktı. Daha sonra telaşla elindeki bıçağı düşürdü. Gülerek yerdeki bıçağı aldım ve ona verdim.

"Bıçak kullanırken dikkatli olun lütfen hanımefendi. Zarar görmenizi istemem."

"Çalışanlarımı rahat bırak." dedi yaklaşan bir ses.

Anlamıyorum yani, koskoca prens ne diye mutfağa kadar geliyordu ki? Oturup kahvaltısını bekleseydi. Yada biraz daha uyusaydı ne bileyim.. Sepette duran elmalardan birini aldığını gördüğümde gergince gülümsedim.

"Yanlış bir şey mi yaptım acaba?"

"Konuştuğun hanımefendinin kocasına sormak ister misin bunu?"

Hızlıca kadından uzaklaştığımda prens sırıtmıştı. Komik mi bu? Babasını öldürmek için bu kadınları mutfaktan çıkarmaya çalışıyordum. Lütfen ama, başka bir amacım yoktu benim.

"Ne işin var senin burada? Diğerlerinin yanına git."

"Yardım için geldim sorun olmayacaksa."

| FIRST SNOW | ~❆❄❆~ ChangKiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin