1.9

141 23 4
                                    

(Changkyun)

"Ve.. Tamamdır."

Zincirlerin kilidini açtığımda bileklerini tutup ovaladı.

"Hançerim.." Etrafına bakındı. O pislik herif bütün silahlarımızı almıştı. Bir tanesi hariç. "Kılıcın?"

"Merak etme." Kenara bıraktığı kılıcını almadan gitmişti. Elimi uzatıp onu aldığımda hareketimden rahatsız olmuştu Kihyun. Bacaklarının arasına girdiğim gencin yarasına baktığımda omuzlarıma tutundu. "Kihyun-"

"Acımıyor."

"Ne saçmalıyorsun? Kanın ne kadar yayıldığının farkındasın değil mi?"

"Changkyun bırak bunu. Her şey bitti.. Hiç değilse gidip askerlere geri çekilmemiz gerektiğini söylemeliyim."

"Yapma bunu.."

"Neyi?"

"Ağlayabilirsin."

"..."

"Bana yeniden yaslanıp ağlayabilirsin."

"Yapamam..."

"Neden ama? Beni hala seviyorsun değil mi?" Başıyla onayladı bunu söylediğimde. "Ve affettin de."

"... Affettim..."

"O halde yaslan bana ve ağla. Önce rahatla. Her şey çok hızlı oldu biliyorum.. Biraz rahatlaman gerekiyor."

"Seni seviyorum. Seni affettim. Ama hala güvenmiyorum..."

"..."

"Yarama bakma artık.. İyiyim."

Beyaz kıyafetleri en ufak bir kan lekesi alsa dahi katlanamazdım buna. Şuan.. Şuan o şerefsizin açtığı yara yüzünden hala kan kaybediyordu.

"Changkyun."

"Ona bunu ödeteceğim..."

"Yakın bir arkadaşındı değil mi?"

".. Öyleydi. Ama sana dokunduğu dakikadan itibariyle.. O artık benim düşmanım oldu."

"Böyle intikamcı konuşmak sana yakışmıyor."

Elimi yarasına değdirdiğimde derin bir nefes aldı ve sıktı omuzlarımdaki ellerini. "Kihyun.." diye mırıldandım zorlukla. "Kendini koruyabilirdin. Bunu yapabilecek kadar güçlüydün.. Neden onu durdurmadın...?"

"O senin arkadaşındı. Ve bir şey yapmak istemedim bu konuda.."

Adım seslerini duyduğumda kıpırdamadım yerimden. Kılıcı sol elime alıp beklemeye başladım. Kihyun ise endişe ile yerinden kalkmaya çalışmıştı. Onu belinden tuttuğumda durdu. Yüzüne bakmadım uyluğunda olan kanama ile ilgilendiğim için.

"Lütfen, gidelim artık.. Ordu ile konuşmam gerek-"

"Ordu ile? Hangi ordu ile?" dedi Joon. "Bakıyorum da kurtulmuşsun Changkyun. Ve hiç vakit kaybetmeden başlamışsın kalbini kazanmaya." sabırla nefes aldım arkamda konuşan genç adama karşılık. Kihyun onun bir şey yapabileceğini düşünerek ellerini başıma götürmüştü. Böyle bir durumda bile beni korumaya çalışıyor olması hoşuma gitmişti. "Ama senin hep böyle bir yanın vardı. İçini biliyorum ben senin. Hep güzel malları alır," nefesimi tuttum ve gözlerimi kapattım sinir ile. "çürükleri bize bırakırdın. Eh... Bu sefer aşmışsın sınırlarını, bir prens ha? Cidden bir prens ile nasıl bir ilişkiye girersin?"

"..."

Güldü, olabilecek en iğrenç şekilde.

"Ah, ahh aptal. Onun sana değil, bir kadına ihtiyacı var. Bunu bilmen gerekiyor." Bana doğru gelen adım seslerini duyduğumda kılıcımı sıkıca tuttum. "Söylesene seninle birlikte olursa tahta onun yerine kim geçecek? Hm? Bu hatayı bilmene rağmen yine de ihanet ettin seni şerefsiz."

| FIRST SNOW | ~❆❄❆~ ChangKiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin