0.7

156 29 22
                                    

(Changkyun)

Ahh... Bugün için bütün düzenimiz bozulmuştu. Kihyun'un tacı devralma zamanı yaklaşıyordu. Bu gerçekleşmeden görevimi tamamlasam daha iyi olurdu..

Sorumluluk alabildiğini gösterebilmek ve halkı azda olsa stresten uzak tutabilmek adına maskeli bir balo organize etmişti. Her ne kadar bunu görmek istesemde şuan 2. katın balkonunda yerde oturuyordum. Belimi yasladığım kolon parçası bile çok rahat geliyordu şuan. Çalışmalar gitgide yorucu hale geliyordu ve kendi krallığımda bu kadar çok çalışmadığımı, yine de zafer aldığımı çok iyi hatırlıyorum.

Göz ucuyla aşağıdan gelen konuklara baktım. Kabarık elbiseli süslenen kadınlar ve şık giyinmiş eşleri. Yüzlerindeki maskeler daha estetik bir hava katacaktır iyi organize edilmiş o baloya.

Tuhaftır ki bu krallıkta çalışan sınıf asiller ve halktan ayrılmıyordu. Görevlerini tamamlayan her hizmetli, her nöbetçi ve her asker baloya katılabilirdi.

Ah ama o gürültü.. Cidden şuan katılmak istemiyorum.

Kapının açılma sesini duysamda başımı kaldırmadım dizlerimin arasından. Her yerlerim ağrıyor diye bağırmak istiyorum şuan. Omzumda hissettiğim el ancak ki bir kişiye ait olabilirdi. Sabahtan beridir beni baloya gelmem için sıkıştıran,

Jooheon.

"Aşağı gelmeyeceğim Jooheon."

"Neden?"

Başımı hızlıca kaldırdım. Bu ses Jooheon'a değil, Kihyun'a aitti. Bağırmadığı zamanlar sesi meleklerin fısıltısı gibi çıkıyordu. Elini omzumdan çekerek kendi dizlerinin üzerine koydu. Gayet sıradan bir soru sormuştu. O halde gayet sıradan bir cevap vermeliydim.

"Yorgunum."

"Olabilir."

"Gelemeyeceğim."

"Bu olmaz işte. Hepimiz yorgunuz ve yine de baloya katılıyoruz kafa dağıtmak için."

"..."

"Fazlasıyla emek verdim. Gerekirse dövdürterek getireceğim konukları. Katılmak zorundasın."

Gözlerim şaşkınca açılırken sırıttığını gördüm. Evet, bu dediğini yapabilirdi. Manyaktı sonuçta.

Gözüm yakasındaki açelyaya takıldı. Her daim taşıyacaktı yanında, değil mi?

"Sizden bir şey isteyeceğim."

".. Nedir o?"

"Eğer dediğimi yaparsanız baloya katılacağım."

"Eğer baloya katılmazsan seni zorla indireceğim aşağıya."

"Eski bahçıvanınız."

"..."

"Annenizin açelyaları ile ilgilenen genç kadın, o öldü değil mi?"

".. Sen nereden biliyorsun?"

"Her gün açelyaları aldığım gençlerden biri söyledi. Çiçekleri yetiştiren gencin bahçıvanınızın oğlu olduğunu biliyor muydunuz?"

"Hayır. Ama tahmin ediyorum.. Bahçıvanımız bir şifacıymış. Onun oğlu da şifacı olmalı. Yani kış değilken bile nasıl açelya yetiştirebilir ki başka türlü?"

"Adı Minhyuk. Onunla birlikte yaşayan ve satış yapan diğer gencin adı da Hyungwon."

"Uhm.. Peki, ne yapmamı istiyorsun?"

Sakince beni dinliyordu. Umarım sakin kalırdı. Her an bağıracak ve kızacak diye korkuyordum zaten.

"Kaldıkları ev.. Yani oraya ev bile diyemem. Fazlasıyla yıkılmış. Üstelik birbirlerinden başka hiçbir tanıdıkları yok onlara yardım edebilecek."

| FIRST SNOW | ~❆❄❆~ ChangKiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin