(Changkyun)
"Sana peşimden gelme demiştim!"
"Konuşmama izin vermezsem takip etmeye devam edeceğim." dedim etrafıma bakınırken. Bu katta ölüm sessizliği, kan kokusu ve sönmekte olan meşalelerden başka hiçbir şey yoktu. Ne kadar korksada önden gitmekte ısrarcı olan prensime daha fazla yaklaştım. Ancak bunu yapmam ile dönmüş, hançerini bana doğrultmuştu.
"Bırak peşimi. Bir daha.. Bir daha gözükme gözüme."
"Seni korumak ile görevlendirildiğimi biliyorsun."
"Babam sana o görevi bu olaylardan habersiz vermişti. Ne bileceğim şimdi beni öldürmeyeceğini?"
"Bir çok kez yalnız kaldık değil mi? Seni öldürecek olsaydım bunu o zaman yapardım."
"... Canımı yakıyorsun." başını eğip geri adım attı. "Hançer bile daha az acıtacaktır canımı.."
".. Seni seviyorum." demekten başka hiçbir şey yapamamıştım o merdivenlere doğru giderken.
"Hey, hey buraya görev için geldin." dedi askerlerden biri. Nereden geldiğini görememiştim bile. "Biz askeriz Changkyun. Bir çoğumuzun ailesi bile olamazken sen gidip düşman krallığın prensine aşık oluyorsun."
"Bunun sorumlusu ben değilim.. Kalbim."
"Üzgünüm. Artık git ve öldür kralı. Hyunwoo yukarıya çıktı. Sana yardım edecektir."
"Ne?!"
Kihyun az önce yukarı çıktı ve Hyunwoo-
Siktir, siktir, siktir, siktir!
(...)
"Kihyun!"
Hızlıca dönüp bana baktı. Yerde oturmuş.. Yerde oturmuş babasına bakıyordu... Şaka mı bu...?
"B-bakma ona."
Kolundan tutup kaldırdığımda bedenini bana döndü. Gözlerini kocaman açmış ağlamamak için zor dururken yerde yatan krala baktım. Ah Hyunwoo... Teni bembeyaz olmuştu. Gözleri açıktı ve... En az 4 farklı yerinden yaralanmıştı.
Kihyun hıçkırarak yere çömeldiğinde hemen önüne eğildim. Gözlerinden hızla akan gözyaşları, ancak sesinin bir türlü çıkamıyor olması beni endişelendirmeye yetmişti. Korkuyla titriyordu.
"Sevgilim.. Lütfen, lütfen düşünmemeye çalış. Seni bu saraydan çıkarıp bu savaşa bir son vereceğim ve-"
"Ve... Ve babam öldü. Annem öldü. Abim yok.."
Titreyerek başını kaldırdı ve bana baktı.
"Ben artık yalnızım..."
"Hayır, hayır değilsin prensim, ben varım. Her şeyi yapacağım bana yeniden güvenmen için."
"Ben.. Ben kimsesizim artık."
"Değilsin." önümde duran bedene dokunamıyor olmak beni için için yerken bir de yakalanacağız korkusuyla mahvoluyordum. "Ben varım, Jooheon var, halkın var."
"Halk.." Etrafına bakıp ayağa kalktı. "Halkım var..."
Birkaç adım atıp babasının önüne geldi ve eğildi yeniden. Onun gözlerini kapatıp burnunu çekti. Son zamanlarda ondan nefret etsede o babasıydı ve ağlamaması imkansızdı.
Kralın tacı kafasında değildi ve o istemese de peşine takıldım. Siktiğimin görevi yüzünden bunca kişi ölmüştü ve o artık benden nefret ediyordu.
Boş taht salonunda tahtına doğru yürüdüğünde durdum. Tacını yürürken başının üstünden alıp bakmadan yere attı. Her taraf yıkılmıştı.. Köyden gelen sesler azalmıştı ve yerde yatan kişilerin çoğu benim krallığımdandı. Tanrım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
| FIRST SNOW | ~❆❄❆~ ChangKi
FanficZamanın en hırslı krallarından biri, sınırlarını genişletmek adına Yoo Krallığı'nın kralını tahttan indirmeyi planlar. Ancak kimsenin koca bir orduyla bile yıkamadığı bu krallığı kendisinin istila etmesi o kadar kolay olmayacaktır. En iyi askeri ola...