(Changkyun)
"İçimde.. İnanılmaz bir hayal kırıklığı var... O benim babam. Şuana kadar yaşadığım her şeyde yanımda olan tek kişi. Ama şimdi, ondan o kadar nefret ediyorum ki.."
"Size göre bütün hata onda. Ama, eminim ki o da istemiştir hayat arkadaşını kurtarmayı. 2 oğlunun annesiz büyümesini istememiştir."
"Elbette ki istemez. Ama o korkak davrandı. Annemin ölmesine izin verdi. Ziyaret edebileceğim bir mezarının bile olmamasına sebep oldu babam. Tacını devretmeyip.. Aşkını bıraktı..."
Babasıyla konuşmuştu bu sabah. Oldukça şiddetli bir konuşmaydı. Bir kavga. Öyle olunca, annesi olarak belirlediği bu çiçeklerin yanına gelmişti hemen. Ama yalnız bırakacak değilim ya, diğerleri sınırlara gidince sarayda kalanlar kral ile ilgilenmeye başlamıştı. Fırsattan istifade bende küçük prensimin yanına gelmiştim.
"Şimdi onu suçlayarak anneni geri getiremezsin. Bu yüzden önündeki şeylere odaklan."
"..."
"Ah cidden üzgünüm. Motive etmekte benden kötüsü yok. Genelde böyle şeyler yaşamadığım için ne motive edildim, ne de motive ettim."
Başını 2 yana salladı ve "Önemli değil." dedi. "Anlatabileceğim birinin olması bile yeterli benim için."
"..."
"Neden hep ben konuşuyorum?"
"Bilmem."
Oturduğum basamağa yaklaşıp hemen dibime oturdu. Tabii, onu öpmemden sonra aramızdaki bütün buzlarda erimişti. Elinden geldiğince yakın davranıyordu bana. Doğal olarak hoşuma gidiyordu. Boşu boşuna görevi bırakmadığım için seviniyordum.
"Birazda sen konuş. Mesela krallığın. Baban başka bir krallıktandı değil mi, öyle söylediler bana."
"A-ah evet, öyle."
Siktir. Yalan söylediğimi anlarsa biterim.
"Anlat o halde. Diğer krallığın nasıl bir yer?"
".. Orası buradan çok farklı."
"Farklı? Nasıl?"
"Şöyle düşünün. Sizin krallığınız bir cennet. Harika toprakları, harika köylüleri, inanılmaz bir kralı ve bir de," dedim ve yüzüne baktım. "melek gibi bir prensi var." gülümsedi. "Sadece zaman zaman çok acımasız oluyor ama sorun yok."
"Geçelim burayı."
"Benim doğduğum krallık ise... Cehennem. Saray hayatı bir alev çukuru. En ufak hatanda kızgın demirlerle bedenine izlerini bırakırlar. Toprakları kuru, halkı yoksul, kralı.. İnanılmaz aç gözlü. Kraliyet ailesinden birinin gözlerinin içine bile bakamazsın korkudan. Bakarsan bile suçlusundur. Saygısızsındır. Hayatta kalmaya uygun değilsindir."
".. Bu çok zalimce.. Bende kendimi kötü sanardım... Peki neden buraya şimdi geliyorsun? Yani neden katlandın ki oraya?"
"Buraya daha önceden hiç gelmemiştim. Saraya alınabilmem için oranın sert yetiştirme tarzına ihtiyacım vardı. İyiki de eğitimimi alıp gelmişim yoksa Jooheon'u yenemeyecektim." dedikten sonra kıkırdadım. Tanrım, yalanlarımın sonu gelmiyordu bir türlü. İnanılmaz kötü hissetmiştim.
"Peki gidecek misin?"
".. Bilmiyorum. Ama şimdilik, buradayım. Sizi bırakmaya hiç niyetim yok."
"Yalnız iken bana siz demene gerek yok. Hem, önceki krallığında prenslerin gözüne bile bakamazken buraya gelip beni öpmen büyük cesaret."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
| FIRST SNOW | ~❆❄❆~ ChangKi
FanficZamanın en hırslı krallarından biri, sınırlarını genişletmek adına Yoo Krallığı'nın kralını tahttan indirmeyi planlar. Ancak kimsenin koca bir orduyla bile yıkamadığı bu krallığı kendisinin istila etmesi o kadar kolay olmayacaktır. En iyi askeri ola...