"Tüm büyücülük dünyası seni ararken Dumbledore'un mezarına gelmek pervasızca değil mi Harry? Mantıklı düşünürsen-"
"Yapacağım ve bundan sonraki yapacağımız her şey belki çılgınlık ama onu, belki de son kez ziyaret etmek istiyorum." dedi Harry acıyla.
Harry'nin demek istediğini Ron'da, Hermione'de anlamıştı fakat bunu anlamamazlıktan gelmeyi tercih etmişlerdi.
"Benimle gelin diye ısrar etmiyoru-"
"Saçmalama abi!" Öfkeyle bağırdı ron. "Bizde geleceğiz."
Harry'nin gözleri minnetle pırıldadı.
***
"O ses neydi? Sessiz olun." Dumbledore'un mezarına yaklaşmıştı altın üçlü, fakat duydukları sesle oldukları yerde kalmışlardı.
"...kalabalık içinde yalnız kalmak zor oluyor efendim, size her zaman minnettar olacağı-"
Çalılıklardan duyduğu dal sesi ile kafasını çevirdi, ardından da bir küfür.
"Sanırım seni yakaladık Malfoy."
Acıyla güldü Draco. "Sanırım Weasley."
----------------------------------------------------------------------
"Yani Malfoy, Dumbledore'u öldürmek istemiyordun ve bu görevi, Snape üstlendi. Doğru mu anladım?"
"Evet.
"İnandırıcı gelmiyorsun Malfoy. Yıllardır kanının saflığıyla gurur duymuşken bir melezin sana yardım etmesine ve ona minnettar kaldığına inanmıyorum. Bize teklif ettiğin yardımı da unutmuyorum. Her ne planlıyorsan tuzağına düşmeyeceğiz."
"Kan statüsü artık umrunda değil Granger. Draco malfoy olmak istemiyorum büyücülük dünyasıyla alakalı hiçbir şey olmak istemiyorum sadece lanet olası hayatımda ölümle tehdit edilmeyen normal birisi olmak istiyorum."
Hermione elindeki asasıyla sert bir şekilde Draconun göğsünü dürttü. "Seçimini yapmak için geç kaldın çocuk değilsin. Ne olduğun ne olacağın hiçbirimizin umrunda değil. Yerimizi söylemediğin için teşekkürler ama bu kadar. Zaten seçimlerini kendin yapabilseydin şu an bizi ölüm yiyenlere seve seve teslim etmiştin. Tüm bunlar seni yorduğu için bencilliğinden çekildin ordan, bize katıldıktan sonra bencillik yapıp gitmeyeceğin ne malum? Böyle birisine ihtiyaç duyacağımızı düşünmüyorum."
***
Remus pencereye yanaştı, çok da uzak sayılmayan evlere baktı. Karanlık çoktan bastırmıştı. Ufkukta batan bir güneş vardı. Evin etrafını çevreleyen mat çivilere sanki hafif kızıl bir renk vermişti. Arkasından birinin iç çektiğini duydu. Etrafına bakındı. Sirius kapıya omzunu yaslanmış gözlerini kapatmış gülümsüyordu. Bu Remus'a korkutucu gelmişti.
"Az kaldı Remus."
"Evet. Zaman bu kadar daralmışken strese girmemek çok zor. Özellikle bu kadar şeyden sonra Snape'e güvenmek."
"Ona her ne kadar güvenmesem de" dedi Sirius acıyla, "güvenmek zorundayız başka çaremiz yok."
Sirius, Remus'un yanına pencerenin yanına doğru yürüdü.
"Hazırlanmalıyız aylak."
Remus evet dercesine kafasını salladı.
***
"Gökyüzüne bak Remus. Onlar öldüğünden beri bu kadar yıldız görmemiştim."
Karanlığın içinden siyah pelerinli bir adam çıktı ansızın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çapulcular golden trionun zamanında
Fanfic"ne garip bir macera, gel oynayalım zamanla." Çapulcular yanlışlıkla golden trionun zamanına gitse ne olurdu?