Kadın bizi odaya götürüp şans diledi ve yanımızdan ayrıldı.İçerisi boştu.4 yatak vardı ve 2 si dağınıktı.Yerde de bir kaç kıyafet duruyordu.Sanırım oda arkadaşlarımız dağınık kişiler.İçerisi nasıl desem küçük ama güzeldi.Duvarlar açık gri renkte yeni boyanmıştı ve 2 tane dolap vardı.Aynı şekilde 2 çekmece ve 1 masa,2 tane ranza vardı.Lisa benden önce davranıp eşyalarını yerleştirmeye başladı.İç çekerek:
-Gerçekten ingilizce konuşamayacak mıyım?Kimsenin ne dediğini anlayamıyorum hiç değilse bir süre izin verselerdi.
-Merak etme ben sana yardımcı olurum.Anlamadığın şeyler hakkında bana danışabilirsin.
Minnettar bir şekilde gülümsedi
-Yanlız bir şartım var
Şaşırıp meraklı gözlerle bana baktı
-Sende bana dans etmeyi öğreteceksin.Daha kolumu bile zor kaldırıyorum.Bu halimle 2 güne kalmaz atarlar beni.
Gülmemek için kendini zor tutuyordu.En son dayanamayıp kahkaha attı.Utanmış ve sinirlenmiştim.Kollarımı bağlayıp surat astım.
-Tamam hemen kızma.O kadar güzel şarkı söylüyorsun ama dans mı edemiyorsun?Bence onu da halledersin.
Öyle söyleyince bi an sarsıldım ve yumuşadım.Nasıl her seferinde kendini böyle sempatik yapabiliyor.Kızarırken hala bana bakıp gülüyordu.
-Neyse,hadi şu eşyaları yerleştirelim.
Eşyaları yerleştirdikten sonra çalışma takvimimizi öğrenmek için odadan ayrıldık.Koridorlarda boş boş dolandıktan sonra etrafı incelemeye koyulduk.Bir sürü oda vardı.Düzinelerce stüdyo,dans çalışma odaları,konferans salonları...
Burada kaybolup gitmezsek iyi dedi lisa gülerek.Gerçekten haklıydı.Çok karışık ve büyüktü.Giriş kata geldiğimizde koridorun merkezinde panolar vardı.Panonun başında programlara bakmak için birbirini iten bir sürü stajyer duruyordu.Onlara baktıktan sonra bizde yanlarına gidip kendi programımızı bulmaya koyulduk.Grup 1,2,3,4 hızlıca hepsine bakarken sonunda buldum.
-İşte,6. gruptayız diyerek lisaya gösterdim.Herkes itişip kakıştığı için görmek biraz zordu bu yüzden telefonunu çıkarıp fotoğrafını çekti.Akıllıca.
Sakin bir yere geçip programa bakınca gözlerimize inananmadık.Günde 16 saatlik bir program ve boş gün yok.Her sabah 7'de başlıyor.Kendime hala gelemediğimde lisa konuştu:
-Şaka mı bu?Ben 12'den önce kalkan biri değilim.Uyumak hayatta en sevdiğim şey.Üstelik bu saatler ne?
Vokal dersleri,şan eğitimleri,dans dersleri,japonca ve ingilizce dersler.Bunlar arasında ders saatleri bölünmüştü.Çoğunluğu vokal ve dans ağırlıklıydı.Şoku atlattığımızda söylene söylene odaya geri çıktık.İçeride 2 kız vardı.Gülümseyerek karşıladılar.Kızların 2'side benimle aynı boylardaydılar.Fizikleri ince ve yapılıydı.
-Merhaba ben Jisoo,tanıştığıma memnun oldum.Bu da Rose.
Ellerini sıkıp aynı şekilde kendimi tanıttım.Lisa korece bilmediği için tam ona söyleyecektim ki lisa da kızların elini sıkıp kendini tanıttı,korece.Şok olmuştum.
-Korece bilmiyorum demiştin? Nasıl anladın?
-Yapma jennie.Alt tarafı merhaba dedim ve adımı söyledim.Odadayken senden ve diğer kızlardan duymuştum zaten.Bak şimdiden bana yardımcı oluyorsun dedi gülerek.
Gerçekten her seferinde beni övmeyi nasıl başarıyor bilmiyordum ama hoşuma gitmiyor değildi.Rose gülerek konuştu:
-Korece bilmiyor musun?Nereden geldin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Life is live • Jenlisa
Teen FictionEn çok yapmak istediğin şey ile en çok yaptığın şey nedir?Jennie bunun farkına vardığında işler çıkılmaz bir hal alıyor. JENLİSA#1