"Yapma, ne olur! Yavuz!" Zeynep'in kahve gözleri yaşarırken artık tanıyamadığı kardeşine baktı. Yeşilleri iyiden koyulaşıp, donuklaşmış Yavuz, kardeşinin üzerine yerleşmiş şimdi kaba, damarlı ellerini kızın ince boynuna bastırmıştı. Zeynep kardeşinin ağırlığının altında çılgınlar gibi kıpırdandı. Yavuz'un altında eziliyordu. Çocuk titreyerek boğazını sarmaya devam etti. Kendinde değildi. Yüzü hırstan ve nefretten kıpkırmızı kesilmişti. Alnındaki damarı derisini yırtıp dışarı çıkacak gibi şişmişti. Zavallı kız durması için çıplak göğsüne vurmaya çalıştı. Ama yaptığı her şey nafileydi. Yardım için bağıramadığı gibi şimdi nefeste alamıyordu. Kafası patlayacak gibi hissediyordu. Sanki Yavuz boğazını sıkmıyor sadece gövdesinden ayırmak istiyordu. Sinirle sıktığı dişlerinin arasından ikizine tısladı.
"Sıra sende."
Yavuz, uyuyamıyordu. Her gözlerini kapattığında Hakan'ın nefret dolu bakışları aklına geliyordu. Çocuk, o kahve gözleri anımsadı. Ölümün sızdığı gözleri korkuyla donuklaşmıştı. Yatağında sağa dönünce aralık kalmış camından akıp gelen kesik güneş gözlerini kamaştırdı. Ne çabuk sabah olmuştu? Sıkıntıyla gözlerini beyaz tavana dikti. Odanın diğer ucunda kardeşi hala uyumaktaydı. Onu uyandırmak için alayla seslendi.
"Sıra sende!" Ve kız nefes nefese, korkuyla birden gözlerini açtı. Bu tepkisiyle Yavuzda yataktan fırlamıştı. Hızla kardeşinin yanına gidip korkmuş kızın küçük bedenini kaba kollarıyla sarıp sarmaladı.
"Özür dilerim. Bağırdığım için mi korktun? Kahvaltı sırasının sende olduğunu hatırlatmak istemiştim." Çocuk ağlayan kızın başını okşadı. Zeynep terden sırılsıklam olmuştu. Üstündeki gri tişörtü yer yer koyulaşmıştı. Terden boynuna yapışmış kısa küt saçları boynunda gezinen yılanları andırıyordu. Yavuz, kardeşinin küçük çenesinden tutup hala titreyen kızın gözlerine bakmak için kaldırdı. Korkmuş kız, ikizini görünce bir an titremesi daha da arttı ve ondan hızla ayrıldı.
"Ben..."
"Ben iyiyim. Sadece kötü bir kabustu." Yavuz şaşırmıştı. Hala gözlerine bakamayan Zeynep savsakça yatağından kalktı.
"En iyisi ben kahvaltıyı hazırlayayım." Daha sonra odadan çıkıp mutfağa ilerledi. Yavuz hala donakalmış biraz önce olanları düşünüyordu. Nasıl bir kabus görmüştü acaba?
İkizlerden en korkusuzu Yavuzdu. Her şeyin felakete sürükleneceğini ve elinde hiç bir şey kalmayacağını bilse de aklına koyduğu her şeyi yapardı. Çekinmez, ikinciye düşünmezdi. Ama Zeynep kardeşinin tezadının vücut bulmuş haliydi. Her şey kolayca onu etkileyebilirdi. İkizlerin Barışla geçirdikleri bir sene boyunca da Zeynep hiç bir zaman düzene aykırı davranmamış, hep olanlara boyun eğmişti. Gece odasından kaçıp gelen Yavuz yağmurlu bir gün kardeşinin odasının kapısına sırtını yaslarken kıza bütün hayatı boyunca düşüneceği bir malzeme vermişti.
"Korkmasaydın ne yapardın?" demişti küçük Yavuz. Sesi, dayılarına ulaşmadan yağmur damlalarının sesiyle harmanlaşmış ve aralarında tanınmaz hale gelmişti. Daha sonra bu laf üzerine durgunlaşıp donakalmış Zeynep'ten cevap alamayınca her zaman orada olup olmadığını kontrol ettiği hareketini yapıp kapının deliğinden yeşilleri ile odaya bakmıştı. Ama kardeşi orada; ona bol gelen geceliği ile bacaklarını kendine çekmiş soğuk yerde oturuyordu.
"Bilmem." demişti kız gözleri tahta yere dalarken. Küçük Zeynep bilmiyordu. Evet ama kızın onlarca yıl rüyalarını kovalayacaktı bu düşünce. Hiç bir zaman yakasını bırakmayacak ve kafasını mahşer meydanına döndürecekti. Zeynep o geceyi sürekli anımsayıp dururdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşının İçi
ActionYaşamak! Çünkü kırılmak demek. Yetememek, Ama yetmek için sürekli çabalamak demek. Hayal kurmak, Ama aynı zamanda başaramamak demek. Kabullenmek demek; Çünkü sen böyle yaratıldın! Bir şeyi yapmak istediğinde ve yapamadığında, Bir mazeretin oluyor ar...