SİNYAL

109 51 122
                                    

BERT WERNER...

Adam kendini bir okyanusun ortasına atılmış ve eline yolunu bulması için hiçbir şey verilmemiş biri gibi hissediyordu. Sanki ne tarafa giderse gitsin asla yolunu bulmayacakmış gibi. Öylesine çaresiz ve ümitsizdi...

Aynadaki yansımasına acıyarak baktı. Bu gerçekten o muydu? Eskiden kendini yakışıklı biri olarak tanımlayabilirdi. Neşeli pırıltılar saçan kahverengi gözleri, hafif kaslı bir vücudu, uzun bir boyu ve kemerli bir burnuyla güzel bir yüzü vardı ama şimdi uykusuzluktan kızarmış gözleri, çökmüş omuzları, son zamanlarda düzgün beslenmediği için zayıf bir vücudu ve soluk bir ten rengi vardı artık.

Hem zaten nasıl bir şeyler yiyebilirdi ki? Şu an Sarah'ın nerede ve nasıl olduğunu bilmeden hem de. Hele ki ona bakmaya gittiğinde karşılaştığı manzaradan sonra nefes almak bile haram gibiydi ona. Bert aklına doluşan kötü düşüncelerle yüzünü buruşturdu. Düşünmek bile canını yakıyordu.

Bu kötü anıyı bir kenara bırakıp tekrar aynadan kendine baktı ve bir şey fark etti. Sarah'la gözleri ne kadarda birbirine benziyordu. Hafif büyük kahverengi gözler ve uzun kirpikler.

Tabii sadece bu kadarı ona benziyordu. Güzelliğini annesinden almıştı. Yuvarlak biçimli bir yüz, açık buğday ten rengi, yuvarlak ve ucu hafif kalkık bir burun, nizami yapıda pembe dudaklar ve onu son derece şirin gösteren pembe, hafif tombul yanakları vardı. Özellikle yorulduğu zamanlar kırmızılığı daha belirgin olurdu yanaklarının. Çok güzel bir kızı olduğunu düşündü. Ya da güzel bir kızdı sadece. Onun kızı olmayabilirdi de ama hayır! Bunu düşünmeyi reddetti. Sarah onun kızıydı. Doğum günü meselesi ise bir yanlış anlamadan ibaretti. Beren ona asla ihanet etmezdi ki. Ona hiç yalan bile söylememişti. Sadece o aptal gibi söylediğini düşünmüş ve sevdiği kadına hayatının kazığını atmıştı.

Evet, Bert kendini dünyanın en aptal insanı olarak görüyordu. Tüm dünya ona bir dâhi olduğunu söylese de içten içe kendinin bir salak olduğunu düşünüyordu. Eğer öyle olmasa yıllarca kızından habersiz yaşar mıydı? Sonra bir de kızı olup olmadığına dair şüpheye düşer miydi? Bunlar akıllı bir adamın yapacağı türden şeyler değildi.

Akıllı insanlar işin peşine düşer sonuç ne olursa olsun işin peşini bırakmazlardı. Eğer yeterince akıllı bir insan olsaydı şimdi hayatında şüpheye düşecek hiçbir şey olmayacaktı. Aptaldı! Aptalca şeyler yapıyordu ve bunu bilerek yapıyordu. Sarah'ın geçmişini, doğum belgesini araştırabilirdi ama yapmak istememişti. Şimdi bile şu ikilemin içindeyken tek bir telefon aramasıyla her şeyi öğrenebilecekken bunu yapmıyordu. Bu onu aptal yapmaz mıydı?

'Hayır!' dedi kendi kendine bu onu aptaldan bile öte bir şey yapardı. Sonuçta aptallık insanın elinde olan bir şey olmazdı çoğu zaman ama kendisi bile isteye araştırmamış ve tabiri caizse bunu araştırmak için kolunu bile kıpırdatmamayı tercih etmişti.

Bert o an kendine bir şeyi açık yüreklilikle  ilk defa itiraf etti. Korkuyordu. Bir korkaktı! Bert ölesiye korkuyordu! Tek başına kalmaktan, Berenin ona ihanet etmiş olmasından, Sarah'ın onun kızı olmamasından çok korkuyordu.

Başka zaman olsa belki çocuğu olmadığı için sevinir ve hatta bunu umursamazdı bile ama şimdi bunun düşüncesi bile onu korkutuyordu. Ya onun kızı değilse. O zaman ne yapardı?

Derin bir nefes aldı ve titrek bir şekilde verdi. Berenden şüphe etmeye hakkı yoktu. Sarah onun kızıydı. Kaldı ki şimdi Beren'i kaybetmişti bir de kızını kaybedemezdi. Hayır bunu asla kaldıramazdı.

Ona ihtiyacı vardı ama bir yandan da kendini sorgulamadan edemiyordu. Peki o Sarah'ı hak edecek ne yapmıştı ki?

Yıllarca ondan habersiz yaşamış ve bulduğu zaman bile koruyamamıştı. Ellerinden öylece alınmasına izin vermişti. Ne biçim bir babaydı!? Bir baba çocuğunu her zaman korumalı ve yanında olmalıydı ama kendisi bunların hiçbirini yapmamıştı. Kendine baba demesi bile diğer babalara hakaretti. Çocuğunu koruyamayan baba mı olurdu?

Tuhaf Hayatımdaki Küçük SırlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin