Bir Numara

119 52 117
                                    

Genç kız gözlerini zar zor araladığında nerede olduğunu anlamak için etrafına baktı. Başı çatlayacakmış gibi ağrıyordu ama yine de kendini zorladı ve doğruldu. Hastane odası gibi bir yerdeydi ama olduğu yer kesinlikle bir hastane değildi.  

Yatakta oturur pozisyona geçerken, kendini ve  çevresini daha dikkatli incelemeye başladı. Göğsüne bağlanmış kablolar, kolundaki serum ve parmağındaki adının ne olduğunu bilmediği cihaz dikkatini çeken ilk şeylerdi. Başının hemen yanında duran küçük, beyaz monitörden sesler geliyordu. Ağır bir hastalıktan çıkmış gibi görünse de Sarah, yaşadığı  o son deneyime rağmen kendini o kadar da hasta hissetmiyordu. Biraz açlık ve susuzluk hissetmesi dışında halsizliği vardı. Bunların sebebinin ise açlıktan dolayı olduğunu düşünüyordu. Etrafına yiyecek bir şey bulmak umuduyla baktı ama yanında su bile yoktu. Solunda koyu kahverengi bir dolap vardı ve sağında ise duvar. Odada hiç pencere yoktu ve gördüğü kadarıyla onun dışında kimsede yoktu.

Etrafı incelerken yatağının tam karşısında olan kapının aniden açılmasıyla bakışlarını hızla o yöne çevirdi. Giren annesiydi yani onun klonu. Yine donuk bir surat ifadesiyle kıza  bakıyordu ve genç kızın kalbi artık daha fazla kaldıramıyordu. Sırf şu donukluğundan bile onun annesi olmadığını anlayabilirdi çünkü annesi girdiği her yere gülümseyerek girer etrafına neşe saçardı. Annesini istiyordu, onun tatlı gülümsemesini ve anlamlı bakışlarını...

Klon kıza donuk bir şekilde baktı ve "Nasılsın?" diye sordu.

 Sarah klonun gözlerinin içine baktı. Bakışlarından hiçbir şey anlaşılmıyordu. Meraktan mı sormuştu yoksa öylesine mi? Ayrıca ses tonu annesininkine çok benziyordu ve bu da kızın yıpranmış olan sinirlerine hiç iyi gelmiyordu. 

Sarah'ın gözleri doldu. Ağlamak istemiyordu. Yukarı doğru bakarak gözyaşlarını geri yerine göndermeye çalıştı. Klonun ona attığı tuhaf bakışlardan habersiz kendini sakinleştirmeye çalışıyordu ama işe yaramıyordu. Ne yaparsa yapsın gözünden akan yaşları bir türlü durduramayan genç kız, klona bir süre buğulu gözlerle baktı.  Sorusuna cevap vermedi. Vermeyi de düşünmedi. Tüm bu olanlar onun için çok fazlaydı ve daha fazla kaldıramıyordu. Şimdiye kadar dayanabilmesini bile mucize sayan genç kız sonunda duygularına teslim oldu ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı 

Yatakta oturmuş ağlarken buğulu gözlerle hala karşısında duran klona baktığında sonunda klonun yüzünün şaşkınlıktan nasıl çarpılmış olduğunu fark etti. Çenesi aşağı düşmüş, gözlerini kocaman açmış kıza bakıyordu. Yüzündeki bu abartılı şaşkınlık ifadesi iyice yıpranmış olan sinirinde ters bir  etki yarattı. Biraz önce hıçkıra hıçkıra ağlayan kız şimdi kahkahalarla gülüyor, sonra aklına olduğu durum gelince yine ağlamaya başlıyordu. Bir döngünün içine girmişti ve bir türlü çıkamıyordu. 

Dizlerini kendine çekerek yüzünü dizlerine üstüne koydu ve kollarıyla kafasını sarmaladı. Bu halini klonun bile daha fazla görmesini istemiyordu. Tek istediği her şeyin eskiye dönmesiydi ve annesinin tekrardan yanında olması...

Genç kız durmak bilmeyen göz yaşlarını durdurmak için derin nefesler alıp ve uzunca onları verirken, işe yarayacağını düşünüyordu ama yanaklarını yakan gözyaşlarını hissettikçe kendine acımaktan kendini alamıyordu. Acınası bir halde olduğunu düşünüyordu. Neden böyle olduğunu anlayamıyor, bir rüya gibi görünen gerçekliği kabullenmek istemiyordu. Tüm benliğiyle gerçek olduğunu bilmesine rağmen şu an olduğu durumu reddetmek istiyor ama beyni ona, bunu yaptığı için bile ne kadar acınası bir halde olduğunu bir kez daha hatırlatmaktan geri kalmıyordu.

Gözyaşlarını durdurmak için gösterdiği çaba boşa çıkmışken Sarah pes etmedi. Yine derin nefeslerini aldı ve uzunca verdi. Ağlamayı durdurmak zorundaydı. Kafasını gömmüş olduğu dizlerinden kaldırmalıydı ve sorularını sormalıydı. Burada neler olduğunu anlamalıydı.

Tuhaf Hayatımdaki Küçük SırlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin