Bay Werner ile konuşmalarının üzerinden günler geçmişti. Bu süre zarfında evinde, arkadaşlarıyla birlikte kalan Sarah, eski korkularından az da olsa kurtulmuştu. Eskisi kadar olmasa da kendine olan güveni ve cesareti yerine gelmişti. Bunun olmasında arkadaşlarının önemli payını da görmezden gelmiyordu tabii.
Denis, bazı geceler uymamış, Sam, o her paranoyaklaştığında yanı başında olmuştu. Sarah'ı bir an bile yalnız bırakmamaya özen gösteren gençler, Sarah'ın annesinin kayıp ilanlarını bile üçü birlikte, hiçbiri tek başına bir ağaca dahi yaklaşmadan yapmıştı. Sarah, her ne kadar güçlü olduğunu kanıtlamak istercesine tüm korkularını içinde yaşayıp, belli etmese de arkadaşları onu çok iyi bildiği için, o bile nasıl olduğunu bile anlamadan onu sakinleştiriyorlardı.
Sarah onlara ne kadar borçlu olduğunun farkında olarak onlardan olabildiğince bir şey rica etmiyor ve onlar nasıl isterse öyle davranmaya gayret gösterip, sadece arada muzurluğunu ortaya çıkarıp onların da endişelerini üzerlerinden atmalarına yardımcı oluyordu.
Birbirleriyle güzel bir düzen oluşturmuş, geçinip gidiyorlardı ama bunun da bir sonu olacaktı elbette. Herkesin kendi düzeni ve kendi hayatı vardı ve gerçek hayata, arkadaşlarının da kendilerinin başrol oldukları yaşamlarına geri dönmeleri gerekiyordu. Her ne kadar arkadaşları onu yalnız bırakmak istemiyor olsalar da bu gece gidiyorlardı. Gitmek zorundaydılar çünkü girmeleri gereken bir sınav vardı ve okul bir aydır tatil olmasına rağmen aileleri onlara ders çalıştırmaya başlatmıştı bile.
Samantha ve Denis okulun son senesini özel bir okulda okuyacaklardı ve oradaki bursu ikisinin de kazanması gerekiyordu. Sarah'ın özel okulda okumak gibi bir niyeti olmadığından kafası en azından bu konuda rahattı ama sadece bu konuda. Annesi hakkında ve diğer tüm şeyler de hala ne yapacağını bilemiyordu. Gerçi annesi dışında başka şey de umurunda değildi.
Şimdiyse bahçedeki çardağa oturmuş, bahçenin taze biçilmiş çimen kokusunu içine çekiyor, bahçenin çevresini süsleyen rengarenk çiçeklere bakıyordu ve yine annesini düşünüyordu. Arada bir gözleri ahşap ofise kayıyor son haftalar içinde olanları düşünmekten kendini alamıyordu.
Polisler içeri girmesinin uygun olmadığını söyleyip kapıya mühür vurup gitmişlerdi. Kız geldiği ilk gün mührü açmış, içeriye bakmıştı ama odayı tamamen boşaltılmış halde bulduğu için beklemekten başka yapacak bir şeyi yoktu. Günlerdir ise sadece o anı düşünüyordu ve annesini. Ona ne olmuştu? Neredeydi? En önemlisi yaşıyor muydu? Derin bir of çekerek 'Neredesin anne!? Nerede? ' dedi kısık sesle.
Sarah'ın annesini düşünmediği tek bir anı bile olmuyordu. Hatta bazen o kadar çok düşünüyordu ki farkında olmadan kendi kendine konuşuyordu. Neyse ki o anlarda yanında kimse yoktu yoksa onu gören biri kesinlikle onun deli olduğunu düşünürdü.
"Saraaaahhh!"
Genç kız aniden Samantha'nın bağırmasıyla düşüncelerinden sıyrılarak yerinden sıçradı. Elini hızla atan kalbinin üzerine koyarak kötü bir şey olmamasını umarak dikkat kesildi.
Etrafını kontrol ettiğinde kapıda dikilen Samantha'nın onu çağırdığını anlayınca rahatlayarak nefesini verdi. Samantha bağırmaya devam ediyordu.
" Kapı çalıyor bir işe yara ve kalk şu kapıyı aç!" dedi sitemle.
" Ayağının altında dolaşmamam için beni bahçeye sen kovdun!" dedi isyan edercesine bir halde bahçenin taş yolundan eve doğru ilerlerken.
"Acaba niye?" dedi iğneleyerek.
" Çalışırken bir ejderhaya döndüğün için olabilir!" dedi o da onu iğnelemeye çalışarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tuhaf Hayatımdaki Küçük Sırlar
Science-FictionSarah hayatı boyunca babasının yanında olmamasından dolayı yakınırken, bir gün annesinin kaybolması ile zaten rayında olmayan hayatı tamamen tepetaklak olur. Annesinin kaybolmasından sonra ufak çaplı bir bunalımın içerisine giren sarah'ın her günü b...