Açığa Vurulan Sırlar 2

71 36 34
                                    

Sarah orada ikizlerle ne kadar oturdu bilmiyordu ama her saniyesinden zevk aldığı belliydi. Onunla o kadar ilgilenmişlerdi ki kızın dikkatini ustaca dağıtıp bütün akşam annesinin aklına gelmesine izin bile vermemişlerdi. 

Onlarla iyi arkadaş olmuştu. Yani o, onları öyle görüyordu en azından. Belki de onları arkadaşlarına benzettiği için böyle hissediyordu onu da bilmiyordu.

İkizler, Sarah'ın odasından gittiklerinde ise saat gece ikiyi gösteriyordu. Evet bu sefer zamandan haberi vardı çünkü odasında hem pencere vardı, hem de duvarına asılı orta boy pembe, arka planında ay, yıldızlar ve tek boynuzlu attan oluşan bir saat vardı. Bir çocuk saatine benziyordu ve odanın sadeliğine tezatlık sağlıyordu ama Sarah saati sevmişti. Çok küçükken onun da buna benzer bir saat vardı odasında ama Sarah'ınki bir çalar saatti. Eski zamanlarını ona hatırlatacak bir şeyin olması kızın hoşuna gitmişti.

Sarah, ikizler gittikten sonra üstünü değiştirmeden hemen sonra uykuya daldı. O kadar yorgundu ki kafasını koyduğu gibi uyumuştu ama uykudayken kabuslar peşini bırakmamıştı.

Sarah rüyasında annesini görüyordu. Bir derenin kenarındaydılar. Sarah buranın neresi olduğunu biliyordu. Eskiden annesiyle oraya gitmişlerdi. Rusya'ya taşındıkları zamandı. Sarah o zaman henüz on yaşındaydı.

Sarah, annesinin elinden tutmuş, kaygısız ve mutlu bir şekilde; dere boyunca yürüyor,  gülüşüyor ve konuşuyordu ama sonra, Sarah birden avucunun içindeki eli hissedemedi. Kafasını çevirip annesinin olduğu tarafa baktığında annesini göremeyince şaşkınlıkla eline baktı. Sanki hiç orada değilmiş gibi sıcaklığı bile birden kaybolmuştu.

 Sarah, etrafına bakındı ama nereye bakarsa baksın, ne kadar seslenirse seslensin onu bir türlü bulamıyordu. Ne bir ses ne de bir ipucu yoktu annesine dair. Etrafına bakınırken, genç kız birden dere kenarından ayrıldı ve kendini bir ovanın ortasında annesinin kanlı bedeninin başında dikilmiş buluverdi. Dehşete kapılmış bir şekilde şaşkınlıkla annesine bakarken, bulunduğu yerde birini daha fark etti. Biraz ileride ellerinden yere kan damlaları düşen bay Werner ifadesiz bir surat ifadesi ile duruyordu. 

Sarah, adamı öyle görünce acıyla haykırdı ve dizlerinin üzerine düşüp ağlamaya başladı. Sarah, ağlıyor, dövünüyor ve adama saldırmak için hamle yapıyordu ama bir türlü kolunu ve bacağını ileri doğru atamıyordu. Annesinin kanlı bedeninin başından bir yere kıpırdayamıyordu. Sarah ağlamasına hiç ara vermeden acı içinde haykırırken birden yerin sarsılmaya başlamasıyla dikkat kesildi. Yer yarılırcasına sarsılıyordu. Gözyaşları içinde yerin sarsılmasına şaşkınlıkla bakan genç kız, birden bir ses duymaya başladı. Ses uzaktan geliyordu ama sanki yanı başındaydı da. Yankı yapıp dağılan ses git gide daha da net bir hal aldı ve Sarah dinlemeye başladı. 

"Uyan Sarah sadece rüya görüyorsun. Hadi uyan!" diyordu tanıdık bir ses.

Sarah, duyduğu sesin Adal'a ait olduğunu anlayınca etrafında parçalanan görüntülerin içinden karanlığa süzüldü ve kendine geldi. 

Sarah, aslında sarsılanın kendisi olduğunu anlayınca mırıltılı bir ses çıkardı ve gözünü açıp onlara bakmaya çalıştı ama göz kapaklarının ihanetine uğradı. Sıkıp kendine getirmeye çalıştığı göz kapakları, kızdan gelen inatçı hamlelerle insafa gelmesi sonucu genç kız gözünü hafifçe aralayabildi.

"Hah! uyandı." dedi sevinçle Adal genç kızın aralanan göz kapaklarını görünce. Sonra kafasını çevirip arkasında endişeyle durup Sarah'a bakan kardeşine baktı. "Çok ateşi var. Gidip Sonya'yı uyandır o ne yapacağını bilir." 

Kız uyanmıştı uyanmasına ama gözünü açacak hali yoktu. Zorlukla araladığı göz kapakları tekrar kapanmıştı. Genç kızın bilinci de pek yerinde olmadığı için neler olduğunu bile sormadan etraftaki insanların kaderini belirlemesini bekledi.

Tuhaf Hayatımdaki Küçük SırlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin