ÖS #18

3K 63 19
                                    

Öyle mutluyum ki rüzgar gibi, pencerenin önünde tüllerle dans eden, gönlünce süzülen
öyle mutluyum ki gün ışığı gibi, denizin üstünde dalgalarla oynaşan, bakılmak istenecek kadar güzel, görülemeyecek kadar parlak ışıyan, uzayan, sanki her yerdeymiş,sanki hiç yokmuşum gibi

ESNA'NIN AĞZINDAN

     Sabah uyandığımda Ateş hotel balkonunda sigarasını içiyordu. Birbirimizi tanımamıza rağmen onun hakkında hala bilmediğim şeyler olduğunu biliyordum. Ateş ile ne kadar yakın olsam da her zaman aramızda bir mesafe vardı aşamadığımız, aşamadığım. Artık akışına bırakacaktım çünkü sürekli bunu düşünmek insanı her geçen gün daha da fazla yiyip bitiriyordu.

     O sırada Ateş içeri girdi ve alnıma bir öpücük kondurdu. Gülümseyerek, "Acaba hazır buralardayken Avrupa turu mı yapsak?" dedi.
Sevinmiştim çünkü buraları ne kadar gezmiş olsam da Ateş ile gezmek beni daha da heyecanlandırmıştı.
"İstersen kahvaltımızı ettikten sonra hemen çıkarız." Kafamı sallayarak kalktım ve hazırlanmaya başladım.

Hotelden çıkış yaptıktan sonra tam arabaya binerken Ateş'e bir telefon geldi. Arayan Arda'ydı. İsmini duymayalı uzun zaman olmuştu. Ateş konuştuktan sonra biraz yüzü düştü. Nedenini sormak istedim fakat sorsam bile cevabını alamayacağımı bildiğim için hiç denemedim bile. İşte söz ettiğim mesafe buydu. O bana ne kadar yakın olsa da ben ona yakın olamıyordum. Her şeyi kendi içinde halletmeye çalışıyordu.
Almanya'dan başlayarak 6 ülke gezip Türkiye'ye gene geri dönecektik. Tabi bir sorun çıkmazsa.
Gittiğimiz yerler, çekindiğimiz fotoğraflar hepsi çok güzeldi. Ateş ile hiç bir sıkıntımızın olmaması beni şaşırtmıştı. Ama hala sanki üstünde bir sıkıntı vardı. O telefon onun moralini az da olsa bozmuştu. Cesaretimi toplayıp " Ateş, telefonda ne dediler? Lütfen moralini bozma."
" Önemli bir şey değil. Arda depodaki işlerde biraz zorlanıyormuş da yardım edip edemeyeceğimi sordu ama şu an birlikte olduğumuza göre kendi kendine halledebilir."
" Ateş, eğer önemli bir şeyse gerçekten sıkıntı değil, gidebiliriz. Başka zaman illa ki gene geliriz." O an beni kendine çekip dudaklarıma yapıştı. Onun bu spontane hallerini seviyordum. Kafasını çekip,"Bu kadar anlayışlı ve güzel olman beni deli ediyor ama hiç bir yere gitmiyoruz. Arda, sürekli mızmızlık yaparak bir şeylerden kaçıyor. Bırak da halletsin kendi başına."
Tamam manasında kafamı sallayarak ilerlemeye devam ettik. Arda hakkında içim rahat etmemişti. Sürekli işe koşan oydu ama onda doğru hissettirmeyen bir şeyler vardı.
Şehirde güzel bir tur yaptıktan sonra akşam yemeği için bir restorana girdik. Yemekleri harikaydı. Sevmediğim yemekleri bile bana sevdirmişti. Ateş daha rahattı sanki. Onu öyle görünce sorduğuma çok sevindim.

Her gün farklı bir yer geziyorduk. Hayatımın hem en kötü zamanlarını hem de en güzel zamanlarını bu adamla yaşamış olmam biraz garip hissetirse de çektiğim acılar buna değmişti. Resmen sırılsıklam aşıktım. Bir zamanlar kabullenmekten bile çekinirken şimdi bunları rahat bir şekilde dile getiriyor olmak ne kadar muhteşem hissettiriyordu. Her şeyin bu kadar hızlı gerçekleşmesi biraz ürkütücü olsa da beni pek rahatsız etmiyordu.

Paris'te bulunan bir hotelde kalıyorduk. Şehrin bu havası insanı farklı dünyalara götürüyordu. Ateş buralara fazlaca aşinaydı. Her şey kafasında planlıydı. Unutamayacağım anılar biriktirmiştim, ileri de kötü de olsa iyi de olsa asla unutamayacağım.

Fransa'dan İspanya'ya, İspanya'dan İtalya'ya derken sürekli geziyorduk. Bir gün Roma'da gezinirken Ateş'e gene bir telefon geldi ama bu sefer arayan Arda değildi. Depodaki diğer görevlilerden biriydi. İşlerin hiç iyi olmadığını ve Arda Bey'in ortalıkta görünmediğini söyledi. Ateş bir sokak arasına girip telefonda bağırmaya başladı.
"Madem bu kadar süredir Arda ortalıkta değil, neden benim bundan haberim yok ?"
"Ateş Bey, Arda Bey sizin ona izin verdiğinizi söyledi. Ama sadece 15 günlüktü. Biz de üstünden zaman geçince aramak istedik. Sizin bundan haberiniz yok muydu?"
Ateş daha çok sinirlenmişti. Direkt telefonu kapattı ve Arda'ya küfretmeye başladı.
"Bu şerefsiz evladı kendini ne sanıyor da insanları kandırıp benim dediklerime uymuyor he? Kaç yaşında adam hala çocuk gibi davranışlar sergiliyor. Onun işi bitti. Bu kendini bilmez davranışların bir bedeli olmalı."
Onu rahatlatmaya çalışıyordum. Artık burada kalamazdık. O yüzden hemen hotele geri döndük ve eşyaları toplayarak hotelden ayrıldık.
     Arda'nın problemi olduğu belliydi ama onun için tabiki de endişelenmiştim. Uzun bir yolculuktan sonra Türkiye'ye varmıştık. Ateş'in sinirinin geçeceği yoktu. Bu davranışlar en sevmediği türdendi. Umarım geçerli bir sebebi vardır. Apar topar eve giderken bir telefon daha geldi. Ateş direkt eve geldiğimizi söyleyip kapattı. Depodaki adamlardan biri kapıda bekliyordu. Bunu ikimiz de beklemiyorduk. Kesinlikle bir şeyler yanlış gidiyordu. Ateş ile birbirimize baktık ve adama doğru ilerledik.
"Maalesef Arda Bey'i ormanlık bir alanda ölmek üzereyken bulduk. Çok fena dövülmüştü."
Ateş gene kaşları çatık bir biçimde ne yapacağını düşünüyordu. Kim bilir aklında neler neler dönüyordu. Ateş hemen Arda'nın bulunduğu hastaneye gitmek için arabaya bindi. Ben gitmek isterken bana gelme diyerek hızla gitti. Kesinlikle bunun altından gene bir şeyler çıkacaktı. Direkt eve girdim ve beklemeye başladım. Kim neden ve ne için döverdi ki onu? İşin ucu eninde sonunda zaten Ateş'e dokunacaktı.

ATEŞ'İN AĞZINDAN

    
     Arda'nın dövüldüğünü duyunca kimin bunu neden yaptığını anlamıştım. Zamanında Esna'ya yavşaklık eden o adam belli ki kendine yedirememişti dövülmeyi. Şimdi de en yakınlarımdan başlayarak canımı acıtmaya çalışıyordu. Önce Arda'nın durumunu öğrenip sonra ise adamın yanına gidecektim.
     Arda'nın yanına geldiğimde birkaç kırığı, yüzünde morluklar ve çizikler vardı. Arda, suratıma bile bakamıyordu, ya utancından ya da gerçekten kötü bir şey olmuştu. Ona sinirim hala geçmemişti. Sessizliği ilk o bozdu.
"Ateş, o herifti. Esna'ya yavşaklık eden adamdı. Arabayla depoya giderken yolda önümü kesti. Bana bir şeyler anlatmaya başladı. Ben de benimle alakalı bir durum olmadığını ve bununla sadece senin ilgilenebileceğini söyledim fakat ondan sonrasını zaten hatırlamıyorum. En son ormanlık alandayken dövüldüğümü hatırlıyorum. Uyandığımda da zaten buradaydım."
"Tamam yorma kendini, ben onun ne istediğini biliyorum. Sana kızgın olduğumu da anlamışsındır. Adamın derdi ne sensin ne de Esna.
Onun derdi sadece ve sadece benim."

•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

     Merhaba arkadaşlar, yorum ve votelarınız için şimdiden teşekkür ederim. Geciktirdiğimi biliyorum ama lütfen siz de desteklerinizi esirgemeyin ve daha hızlı büyüyelim. ❤️

- Sizce Arda'nın yapmaya çalıştığı şey ne ?
- Adamın derdi gerçekten sadece Ateş ile mi ?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 20, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ÖLÜM SESSİZLİĞİ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin