bölüm 2

500 11 2
                                    

YENİ BÖLÜM HEYECANI!!
AKLIMIZDAKİ BAZI SORU İŞARETLERİ ÇÖZÜLECEK Mİ ACABA?
NEYSE KOŞUN HADİ BÖLÜME.
İYİ OKUMALAR;)
_________________________________

"Bazen hiçbir şeyin olmayanlar her şeyin olur, her şeyin olanlar da hiçbir şey

Hızla merdivenlerden yukarı doğru çıktım. O an aklıma hiçbir şey gelmemişti. Kapısının açık olduğunu fark etti. Adımlarından sinirlendiğini anlayabiliyordum. Hızlanmıştı ve benim yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Kapıyı sonuna kadar açtı.

"Ben sana benim kurallarıma uymak zorunda olduğumu söylemişti. Sen bilirsin" diyip beni belimden kavradı.
"Sen bana böyle davranamazsın. Sen kimseye böyle davranamazsın." dedim. Sesim beklediğimden daha gör çıkmıştı.
"Görürsün." elleri daha da sıkıca belimi tutuyordu. Canım yanmaya başlamıştı. Beni hızlıca odama götürdü. Sertçe yere indirdikten sonra kapıyı çarptı. Hızlıca kapıya çarptı. Sırtımı kapıya dayayıp konuşmaya başlamıştım.
"L-lütfen-n ka-apıyı aç. Ne-ne olurs-sun." Elimde olmadan hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.
"Hayatımın en b-berbat günlerini geçir-riyorum. Babam-mla aramız kötü-ü. benden 2 yaş büyük bi-ir kadınla sevgili. 3 yılımı-ı verdiğim adam onu tanı-ıştırdığım arkadaşımla ben-ni aldatırken bastım. Kendim-mi berbat hisse-ediyorum. Neden b-buradayım, sen iyi misin kö-ötü müsün hiçbir fikrim-m yok. Daha adını bile b-bilmiyorum." Hıçkırıklarımdan zorla konuşuyordum.
"Adım Eren. Şimdilik bu kadarı yeteri." dedi.
"Lütfen b-beni bırak-kma" diye sayıklamaya başlamıştım. Yavaşça sırtını kapıdan çekip oturduğu yerden kalktığını hissedebiliyordum. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ediyordum. Şu an bana iyi gelen tek şey buydu.

Birazdan kapım yavaşça açıldı.
"Eren." dedim titreyen bir sesle. Bir şey demeden sarıldı. O sarıldıkça ben daha çok ağlıyordum. Küçük bir çocuğa şefkat gösterir gibi sarılıyordu hemde. Saçlarımı okşadı yavaş yavaş. Ellerimi tutup öptü. Beni ısıtmaya çalışıyordu. Sonra elleri yavaş yavaş alnıma geldi.
"Çok ateşin var. Gel." diyip beni kucağına aldı. Yavaşça oturma odasına doğru iniyorduk. Hıçkırıklarım hala geçmemişti. Kendimde değildim tam olarak. Beni çok geniş bir koltuğa bıraktıktan sonra
"Hemen geliyorum." diyip hızlı adımlarla odadan ayrıldı. Tavana bakıp gözyaşlarımın akmasına izin verirken elinde bir tabak, bir şişe su, bezler ve ilaçla koltuğun yanına diz çöktü. Önce beni dikkatlice kaldırıp ilaç içmeme yardım etti. Hiçbir şey demeden tişörtümü çıkardı. Donakaldığım için bir şey diyemiyordum, hatta biraz da utançtan. Sonra beni geri yatırdı ve alnıma soğuk bezi bıraktı. Ardından diğer bezlerle vücudumun diğer kollarımı siliyordu. Gözlerimi çok açamasam da gülümsediğini anlayabilmiştim ama lanet ağlamam durmuyordu. Azalmıştı ama geçiremiyordum hıçkırıklarımı. Sıcak bir ses tonuyla
"Daha iyi misin?" dedi. Gözlerimin içine bakıyordu. Çok çok çok mavilerdi. Hayatımda gördüğüm açık ara en iyi gözlerdi.
"Evet. Teşekkür ederim Eren ya da aslında her ne ise."
"Adım gerçekten Eren. Yalan söylemiyorum." dedi.
"Evet ama teknik olarak doğruları da söylemiyorsun. Seni tanımıyorum bile." dedim. Yumuşak bir ses tonuyla
"Tamam merak ettiğin şeyleri sorabilirsin." dedi. Vay be gerçekten de yumuşamıştı. Oturur hale geçip çıkarttığı tişörtümü giydim. Bacaklarımı topladım ve
"Neden buradayım?" diye sordum.
"O kadar da değil. Böyle yapacaksan gidiyorum." dedi. Tam ayaklanıyordu ki elinden tuttum.
"Tamam daha basit sorular soracağım. Beni ne zamandır tanıyorsun?"
"Üniversiteye geçtiğinden beri." dedi. Gözlerine bakakalmıştım. Şaka mıydı bu.
"Ne?"
"Sadece kim olduğunu biliyordum. Çok da tanımıyordum yani." dedi. Kimdi bu çocuk. Benimle alakası neydi.
"Ben seni hiç gördüm mi hayatımda?" dedim merakla. Gerçi görsem kaçırmazdım da...
"Hiç sanmıyorum." dedi.
"Nereden tanıyorsun?"
"Onu söyleyemem belki sonra anlatırım."
"Peki yani bu evde 2 kişiyiz. Sevgilin yok anladığım kadarıyla." Off bu sorulacak soru muydu şimdi. Beni kesin orospu sanacaktı.
"Aşk aptal insanların uydurduğu bir yalanmış." dedi. Bu cevap beni çok üzmüştü. Demek ki zamanında kalbi kırılmıştı. Nedenini bilmiyorum ama tüm moralim bozulmuştu. Sonra bir şey demeden elini alnıma götürdü.
"Ateşin geçmiş." dedi. Gözlerime bilerek bakmıyor gibiydi.
"Tekrar teşekkür ederim." Zar zor gözlerimi açık tutabiliyordum. Yavaşça koltuğa yayıldım. Yan koltukta katlı şekilde duran örtüyü alıp üstüme serdi ve koltuğun kenarına doğru yattı. Birazdan çoktan derin bir uykuya dalmış olacaktım. Hayatımın en rahat uykusu bu olabilirdi.

Sabah uyandığımda yanımda Eren yoktu. Ev çok sessizdi. Kafamı zorla kaldırmıştım. O kadar ağlarsam olacağı buydu. Çatlayacak gibiydi. Çok takmadan evin içinde Eren'i aramaya başlamıştım. Terasta kahve içerek bilgisayarına bakıyordu.
"Günaydın." dedim incelttiğim sesimle. Yüzüme bile bakmadan
"İşim var." dedi. Gerçekten tüm moralimin içine sıçmıştı. Duygularımla bir çocuk oyuncağı gibi oynuyordu. Hızla merdivenlerden inip mutfağa girdim. Çok açtım. Menemen yapamaya karar verdim. Yaptığım en iyi yemekti. Hemen malzemeleri hazırlayıp işe koyuldum. Belki gelir diye
"Kahvaltı hazır." diye seslendim. Takmadı bile. Umursamamaya çalışsam da nedenini çok merak ediyordum. Dünkü kişiyle bugünkü kişinin aynı olduklarına asla inanmıyordum. Ne değişmişti ki. Kahvaltımı bitirip bulaşıkları yerleştirdim.

Bomboş dışarıya bakıyordum. En kötüsü telefonum da yanımda değildi. Kalkıp Browni yapmaya karar verdim. Şu an yapabileceğim daha iyi bir aktivite yoktu. Üstelik herkes bol çikolatalı browni sever. Belki Eren de yerdi benimle.
"Aptal Merve." dedim sinirle. Browni yapmamın tek amacının Eren olduğunu fark etmiştim. Eren bir anda mutfağa girdi. Kesin duymuştu ve ben de rezil olmuştum. Bozuntuya vermemeye çalıştım. O da zaten anlamsız bir şekilde benimle konuşmuyordu. Kahvesini tazeleyip konuşmadan yukarı çıktı.

Hırsla tüm malzemeleri karıştırdım ve tepsiye serdim. Fırına attım ve gidip koltuğa uzandım. Eren 5 dakika sonra telaşla yanıma geldi.
"Yerimiz öğrenilmiş çabuk başka eve gidiyoruz." dedi. bir yandan çantasını topluyordu.
"Fırında kek var." dedim.
"Ne yani hayatlarımız tehlikede ve siktiğimin keki daha mı önemli?" dedi. Yine çenesi kasılmıştı.
"Burada hayatımı tehlikeye atan bir şey varsa o da sensin." dedim. Çok sinirlenmiştim.
"Gidiyoruz." dedi ve kolumdan tutarak beni merdivenlerden çıkarıyordu. "Kendim gelebilirim!" dedim bağırarak. Elimi sertçe bırakarak "İyi!" dedi. Bana güneş gözlüğü ve şapka taktı. Anladığım kadarıyla tanınmamak içindi. Kendi de şapkasını taktıktan sonra ben koşarak mutfağa inip fırını kapattım ve hemen yola konulduk.

"Evet geliyoruz. Sen nasılsın daha iyi misin?" "Tamam canım sen bizi merak etme biz iyiyiz." "Tamam güzelim görüşürüz." Galiba dün adamın telefonda bahsettiği kardeşiyle görüşüyordu çünkü Eren'in başka birine bu kadar iyi davranması imkansızdı. Arabayla ilerlerken radyoyu açtım. Başka yapacak bir şey yoktu. "Manidar" çalmaya başlamıştı. Böyle bir adamın böyle güzel bir şarkıyı dinliyor olması beni şaşırtmıştı. Farkında olmasan şarkıyı mırıldanmaya başlamıştı. Gereksiz tatlıydı bu haliyle. "Öldürmeyenn bu yaralar manidar." derken ben de katıldım. O an mırıldandığını fark edip sustu. Ortamı bozduğum için çok üzülmüştüm.

Yaklaşık bir buçuk saattir yoldaydık ve navigasyona göre yaklaşmıştık. Bir anda araba durdu.

-bölüm sonu
_______________________________
AKLINIZDAKİ SORU İŞARETLERİ ÇOĞALDI MI?

ŞARKILARI DİNLEMEYİ UNUTMAYIN!

YABANCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin