bölüm 6

309 8 9
                                    

BAZI OLAYLAR ÇÖZÜLÜRKEN DAHA BÜYÜK SORUNLAR ORTAYA ÇIKABİLİR. PEKİ BİZ ÜSTESİNDEN GELEBİLİR MİYİZ?
İYİ OKUMALAR...
______________________________

"Bak gece aynı gece ama ben aynı ben değilim."

Eren'in titreyen ellerine dokunmuştum, onu sakinleştirmek istiyordum. Sertçe ellerini çekmişti.
"Eren anlatabilirsin." dedim.
"Yerimizi öğrenmişler, bu kolyeyi hatırlıyorum." dedi. Sesi titriyordu.
"Nereden biliyorsun?"
"Zamanımız yok, sonra anlatırım."

Telaşla birkaç kişiyi aradı. İçlerinde Ege de vardı. Onu ne diye karıştırıyordu ki. Her ne kadar sinirlerim bozulsa da eşyaları hızlıca topladım. Eren elinde iki bavulla odadan çıktı. Tam evden çıkacakken
"Adın Bade Yakut. 24 yaşındasın. Doğum günün 4 Kasım. Benim adım Aras ve benim eşimsin." dedi hızla pasaportumu verirken. Kafamı salladım. Daha önce fark etmediğim bir kapıdan çıkmıştık. T.C.mi ezberlemeye çalışıyordum.
"Fransa'ya gidiyoruz." O kadar gergindim ki cevap verememiştim.
"Merve?"
"Tamam duydum." dedim. Eren tuhafça bana baktı ve sonra yola odaklandı.

Havaalanına varmıştık. Eren'in elimden tutup çekmesiyle kalkabilmiştim. İçeri girdiğimizde Eren dudaklarıma ufak bir öpücük kondurdu ve kulağıma doğru
"Unutma evliyiz." dedi.
"Biliyorum Aras." Gülümsemeye zorluyordum kendimi. Beni öpmesinin sevincini bile yaşayamıyordum. Resmen titreyecektim. Eren ellerimi sıkı sıkı tutuyordu neyse ki. Beni tek ayakta tutan buydu.

Nasıl olduğunu anlamasam da bir şekilde uçağa geçtik. Uçağın en lüks bölümündeydik. Her zamanki menümden sipariş ettim. Hala her an bir sorun çıkacak gibi geliyordu. Eren çoktan omzuma yaslanıp uyumuştu. Bu haliyle ekstra tatlıydı. Yavaşça saçlarına dokundum. Hafif uzun dalgalı saçları onu Eren yapan şeylerdendi. Gözleri açılır gibi oldu. Telaşla elimi çekmiştim ama uyanmamıştı. O an içimden deli gibi öpmek geliyordu.
"Niye çektin ellerini." Yüzünde alaycı bir gülümseme vardı. Bravo Merve. Aslında şu an bunu yapmamdan daha normal bir şey yoktu ama deli gibi utanıyordum.
"Aras bir boş yapma. Niye uyuyormuş taklidi yapıyordun o zaman. Dalga falan geçemezsin, demek ki hoşuna gidiyormuş. Aynı yerdeyiz." Yuh. O kadar hızlı konuşmuştum ki cidden kendimle gurur duymuştum.
"Dalga geçmeyeceğim Bade." Rastgele bir dergi alıp okumaya başladı içkisini yudumlarken.

Fransa'nın havası çok iyi gelmişti. 2 yıldır gelmiyordum ve özlemiştim. B1 seviye Fransızcamla şakımaya hazırdım. Uçaktan indikten sonra yolun diğer kısmını taksiyle gidiyorduk. İlk defa uğramıştım bu şehre. Marsilya gerçekten güzel bir şehirdi.
"Artık bana Eren diyebilirsin."
"Eren."
"Ne oldu?"
"Hiç, denedim." İçinden ne kadar salak olduğumu sorguladığına emindim. Gözlerini devirmişti. Taksici adamla Fransızca konuşmaya karar verip
"Bonjour." dedim.
"Bonjour."
"Comment ça va?"
"Bien, merci. Tu as fiére allure avec ton amant. (Sevgilinle çok yakışıyorsunuz.)" Kalbim deli gibi atmaya başlamıştı. Eren'in Fransızca bilmemesini umarak
"Merci." dedim. Gülümsüyordum.

Bahçeli bir evin yanında durmuştuk. Eren parayı öderken ben çoktan çıkmıştım. Güzel bir evdi ve denizi görüyordu. Eren önden ben arkadan ilerliyorduk. Nazikçe zile bastı.
Dalgalı saçlı bir kadın açmıştı kapıyı.
"Je ne peux pas croire. Tu me manques tellement. (İnanamıyorum. Seni çok özledim.)" Bir anda Eren'in dudaklarına yapışmıştı. Eren de karşılık veriyordu. Beni fark etmeleri için öksürdüm. Kadın durup bana baktı
"Qui est ce cher? (Bu kim canım?)" Eren'e çok çok çok sinirliydim. Beni sevgilisinin evine getirmesi nasıl bir saygısızlıktı.
"Mon amie. Pouvons-vous entrer Belle? (Arkadaşım. İçeri girebilir miyiz Bell?)"
"Oui. (Evet.)"

Kadın bana odamı gösterdi
"Do you wanna drink coffe."
"Je peux parler français. Non, merci. (Fransızca konuşabiliyorum. Hayır, teşekkürler.)" Söz konusu kahveyse asla hayır demezdim ama bu kadının zehir koymayacağı ne malumdu? Eren'e o kadar kızmıştım ki. Aslında kızgınlık değildi bu. Hayal kırıklığı. Daha yeni flört ediyorduk. Yapılacak şey değildi bu. Şu an Ege'yi Eren'e tercih ederdim. Çığlık atmak geliyordu içimden. İkisinin de saçlarını yolabilirdim. Gözlerim dolmuştu. İlk defa bu kadar büyük bir aşk acısı çekiyordum. Ne kadar da çabuk bağlamışım kendimi. Ruhum, bedenime kadar ulaşan bir hüzünle mahvolmuştu. Belleğimi, gözlerimi, kollarımı, her yerimi acıtıyordum. Acaba nasıl, ne yapsaydım da yüreğimi sağlam tutsaydım? İçimi yokluyordum, her yere bakmıştım ama yüreğimi bulamamıştım.

"Merve. Uyan artık." Gözlerimi açmıştım yavaşça. Ölü gibiydim. Koşarak tuvalete gidip kustum. Eren saçlarımı tutuyordu. Çekmecelerden destek alarak ayağa kalktım.
"İyi misin?"
"Evet." dedim yatağıma dönerken.
"Berbat gözüküyorsun."
"Teşekkür ederim." Uğraşamayacaktım.
"Hadi ama, ben ciddiyim. Bell'e ilaç soracağım."
"Gerek yok. Gerçekten iyiyim." İyi değildim ve olanların gövdemde görünen değişikliklerle hiçbir ilgisi yoktu. Olan her şey ruhuma oluyordu.

Birazdan Eren elinde ilaçlarla odaya gelmişti. Yanıma oturdu ve ilaçlarımı içirdi.
"Sevgilin olduğunu bilmiyordum." dedim. Sesimdeki hayal kırıklığı her şeyi anlatıyordu.
"Ege beni senin için aramadan önce burada yaşıyordum. Bell sevgilim sayılmaz."
"Gayet de sevgilin. Kıza yazık etme."
"Karışabileceğin bir konu olarak görmüyorum." Allah Allah.
"Her neyse umrumda değil. Bir şeyler yaşadık ve bitti."
"Aynen öyle." Aptal gözlerim dolmuştu.
"Fransızca'nın benden iyi olmasını beklemiyordum." Eren bir yandan da ilaç çöplerini toparlıyordu.
"Çok da iyi değil aslında. Senin kötü mü?"
"Sadece 3 ay burada yaşadım.Birazdan yemek hazır olur inersin."
"Tamam."

"Étes-vous mieux? (Daha iyi misin?)" Kafamı salladım ve direkt yemeğe oturdum. Zorla yiyordum. Hiç iştahım yoktu. Yiyebildiklerimi yedim ve teşekkür edip geri odama döndüm. Onlar hala konuşuyorlardı. Bilerek dinlememeye çalıştım. Kaldırabilecek durumda değildim. Odaya çıkıp yatağıma yattım. Telefonum da yoktu. Bunu yarın Eren'le konuşacaktım. Şimdi benim için bırakılan kitaplardan birini elime alıp okumaya başladım.

Yaklaşık bir saat sonra sesler gelmeye başladı. Yavaşça kapımı açtım. Her şey netleşmişti. Sevişiyorlardı. Hızla tuvalete koştum ve elimden geldiğince sessiz olarak içimdeki her şeyi çıkardım. Acı, nefret, hüzün, aşk, hayal kırıklığı... Hepsini bir bir kusmuştum. İniltiler odama gelmeye devam ediyordu. Bozmak istiyordum her şeyi. Anlarını berbat etmek istiyordum ama o kadar güçlü değildim. Üstüme ceket geçirip sessizce evden çıktım. Derin derin nefes almak iyi gelmişti.

Bir el beni karanlığın içinden çekip almıştı. Yine bir arabanın içindeydim ve biri beni sımsıkı tutuyordu. Başa dönüyorduk galiba.

-bölüm sonu-
_____________________________
EVİ EREN'İN BAŞINA YIKMAK İSTEYEN KAÇ KİŞİYİZ?

PEKİ SEN MANTIKLI BİR AÇIKLAMASI OLDUĞUNU DÜŞÜNENLERDEN MİSİN?

YOKSA BUNUN MANTIKLI BİR AÇIKLAMASI OLAMAZ DİYENLERDEN Mİ?

YENİ BÖLÜMDE NETLEŞECEK Mİ HER ŞEY YOKSA DAHA DA MI KARIŞACAK. FİKİRLERİNİZİ YORUMLARA BIRAKMAYI UNUTMAYIN;)

YABANCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin