bölüm 10

233 8 6
                                    

YENİDEN HOŞGELDİNİZ!

ÇOK HEYECANLI BİR BÖLÜM OLACAK UZATMADAN KİTABA GEÇİYORUM<3

İYİ OLUMALAR;)
________________________________

"Birlikte olduğumuz o kısa süre boyunca gerçek aşk hakkında bilmem gereken her şeyi bana öğretti. Bir başka kişinin her şeyi olmanın nasıl bir şey olacağını öğrendim..."

"Hoşgeldin Merve." Sinir bozucu bir şekilde gülümsüyordu. Dudaklarım nefretle hareket etti.
"Allah belanı versin senin."
"Hiç yakışıyor mu senin gibi güzel bir kadına?" Arkamı döndüm ve hızla çıkış yolunu aradım.
"Sen bu kadar aptal bir kadın değildin Merve dışarı çıkamayacağını biliyorsun. Eren mi bulaştırdı sana?" Bilerek yapıyordu. Sinirlerimi bozmaya çalışıyordu ve işe yarıyordu da.
"Dediklerimi duydun. Eren'i çok seviyorum. Ve birazdan gelip beni kurtaracak, biliyorum."
"Gelmesine gerek yok..." O sırada içeri üç kişi girdi. İkisi birini taşıyordu. Elleri kolları bağlıydı ve hareket etmiyordu. Yüzündeki maskeyi çıkarınca Eren olduğunu anladım. Kaşı gözü patlamıştı. Koltuğa oturttulununca kafası arkaya düştü.
"...çünkü zaten burada."
"Eren! Eren!"
"İstediğin kadar bağırabilirsin. Seni duyamaz." Gözlerimdeki yaşların yağmur gibi aktığını hissedebiliyordum. Ege adama işaret verdi. Adam cebindeki silahı çıkarıp Eren'in kafasına dayadı.
"Hayır! Yapmayın! Hayır!" Boğazım parçalanacaktı bağırmaktan.
"Söylesene Merve biraz önce söylediklerin doğru muydu? Sahiden onun için her şeyi yapar mısın?" Ağlamaktan konuşamıyordum bile. Sertçe kafamı salladım.
"Her şeyi yaparım." dedim zorla.
"Seni istiyorum."
"Saçmalama pislik herif!"
"Çocuklar!" Ege'nin işaretiyle adam tam tetiğe çekecekken bağırdım.
"Tamam ne istiyorsan olur! Yeter ki rahat bırakın onu."
"Merve'yi duydunuz." Adam Eren'in kafasından silahı kaldırıp odadan çıktılar. Eren'in yanına çöktüm. Ağlamaktan çok net göremiyordum. Yüzünü ellerimin içine aldım.
"Eren. İyi olacaksın." Dudaklarına ufak bir öpücük kondurdu.
"Midemi bulandıracaksın güzelim."
"Ona ne yaptınız."
"İlaç."
"Serbest bırakın hemen."
"Uyanınca bırakacağız."
"Güvende olduğunu nerden bileceğim? Sağlam olarak buradan çıkarken onu ben de göreceğim. Size güvenmiyorum."
"Nasıl istersen." Eren'in ellerini sımsıkı tutuyordum. Kapıya doğru yöneldi.
"Hadi veda et sevgiline. Birazdan çıkacağız."

Odadan çıktığında Eren'le ikimiz kalmıştık. Bir çocuk masumiyetiyle uyuyordu.
"Senin için yapacağım bunu. Kendine çok iyi bak olur mu?" Elini alıp kalbime götürdüm.
"Buradasın bak. Tam burada." Gözyaşlarıma hakim olamıyordum. Saçlarına dokundum. Her bir teline. Ondan ayrılmak istemiyordum. Uzanıp ellerini tuttum. Gözlerine bakmak istiyordum. Masmavi gözlerine bakmak istiyordum. Kalan dakikalarımızı ona sarılarak geçirdim. Ege ve adamları odaya girmişlerdi biri beni diğeri Eren'i tutup kaldırdılar.

"Bu garip bir veda olacak, çünkü aslında hep içimdesin. Ne kadar uzağa gitsem de, gittiğim her yerde benimlesin. Seni çok özleyeceğim sevgilim. Hoşçakal."

Dışımdan söylememiştim bu cümleleri. Gerek duymamıştım. Çünkü zaten hissettiğini biliyordum.

Gözyaşlarımla onu arabaya koyduklarını seyrettim.
"Nereye gidiyor?"
"Evine bırakılacak. Sana fotoğrafları gönderilir. Hadi gidiyoruz." dedi ve elimi tuttu Ege. İğrenerek çektim elimi. Ağlamaktan söylediklerim anlaşılmasa da bağırdım.
"Kendim gelebilirim!"

Bir uçağın içinde durmaksızın ağlıyordum. Aklımdaki tek şey Eren'di. Dakika başı Ege'ye fotoğrafların gelip gelmediğini soruyordum. Her şey çok yavaştı. Bulutların üstünde olmama rağmen yerin dibinde hissediyordum kendimi. İyi değildim. Sonra olan şeyler çok bulanıktı. Eren'in fotoğrafları görmem, ağlamaktan bayılmam, uçağın varışı, arabaya binişimiz, eve yerleşmek ve derin bir uykuya dalmak... Arada uyanıp ihtiyaçlarımı karşılıyordum ve tekrar uyuyordum. Döngüye dönüşmüştü.

YABANCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin