bölüm 13

266 13 35
                                    

SİZE YİNE BİRAZ KAFA KARIŞTIRACAK BİR BÖLÜM GETİRDİM BAKALIM BERABER İŞİN İÇİNDEKİ GERÇEKLERİ ÇÖZEBİLECEK MİYİZ?


İYİ OKUMALAR...
__________________________________

"Kaderde sevmek var ama kavuşmak yok ise şayet, olsun! Vuslata aşık gönül susmaya da razı..."

Hava kararmak üzereydi. Taksiyi aradım ve oturup beklemeye devam ettim. Bu sırada telefonum çaldı.
*Gizli Numara*
Reddettim çünkü uğraşabilecek durumda değildim. Tekrar aradı. Tekrar reddettim. Üçüncü kez aradığımda açtım ve kulağıma dayadım. Ses yoktu.

Etrafıma baktım ama kimse yoktu. Sadece Güneş'in az önce yanımdan kalkan bedeninin gidişini görüyordum. "Kiminle görüşüyorum?" Karşı taraftan yine ses gelmeyince devam ettim.
"Kimi aramıştınız?" Biraz bekledim. Şu an bununla gerçekten uğraşamayacaktım. Telefonu kapatmak için kulağımdan çekmemle aynı elimdeki bileklik yere düştü. Telefonu kucağıma koyup almak için eğildim.

Uğraştığım onca şeyden sonra bu bilekliğin bileğimde olduğunu bile unutmuştum. Buruk bir gülümsemeyle kaç dakika öylece bilekliğe baktım bilmiyorum ama gözlerimin dolmasına yetecek kadar bakmıştım sanırım. Gözlerimi sıkıca kapatmamla sağ gözümden bir yaşın düşmesi bir oldu. Fark etmesem de bilekliği olabildiğince sıkıyordum elimde. Sanki onun da gitmesinden korkuyormuşum gibi sıkıyordum. Aklıma Eren'in bana bunu verdiği ilk zaman geldi. Beraber geçirdiğimiz ikinci gündü yanılmıyorsam, kardeşiyle tanıştığım gün. Beraber polislerden kaçtığımız, ilk defa kendimi bir aileye ait hissettiğim gün. Ve Ege gelmeden önceki gün.

Onun için çok şey ifade ettiğini anladığım ama soramadığım, kendi bileğinden çıkarıp bana taktığı bilezik. Her şeyin böyle olacağını nereden bilebilirdik? Keşke o güne geri dönebilseydim. Ege kapıyı çalmadan üçümüz beraber kaçar, yeni bir hayata başlardık. Olmaz mıydı? Kimi kandırıyorum ben.

Ondan nefret ediyorum. Bana bu kadar umut vermişken. Beni onunla mutlu olabileceğime inandırdıktan sonra, onunla gelecek hayalleri kurarken elinde bir başkasıyla çıkıp aramızdakiler hiç olmamış gibi davranamazdı! Ya hala beni seviyordu, ya da hiç sevmemişti..

Gözümdeki yaşları tek elimle sildikten sonra hırsla ayağa kalktım. Sol elimde telefon sağ elimde bilezik ve denize bir adım uzaktaki ben. Sağ elimi kaldırıp bileziği atmak için, Eren'i unutmak için, içimdeki aşkı yok etmek için hamle yaptım.

Elim havada kaldı sadece. Yapamıyordum işte. Unutamıyordum. Unutmak istemiyordum. Atamadım bileziği. Kıyamadım. O bana kıydı, ama ben onun anısına kıyamadım. Bağırdım. Ona lanet okudum, bağırdım. Kendime kızdım, tekrar bağırdım. İçimde şu ana kadar biriktirdiğim bütün acıyı ve öfkeyi kusmak istedim.

"Yapamam!" Bağırarak göz yaşlarıyla çöktüğüm yerde ellerim titreyerek bileziği olması gereken yere, bileğime yerleştirdim. Telefonu alıp bağırmaya başladığımda kendimi kaybetmiştim.
"Sensin di mi? Yine sen? Tekrar bana bunları yaşatıyorsun! Yüzüme bakamıyorsun ama beni merak ediyorsun diye bir korkak gibi gizli numaradan arıyorsun! Korkaksın sen korkak! Senden nefret ediyorum duydun mu beni? Nefret!" Hıçkırıklarımı bütün İstanbul'un duyduğuna emindim, derin bir nefes aldım ve az önceki öfkeli sesim çaresiz çıkmaya başlamıştı.
"Neden seni unutamıyorum. Neden? Neden bana izin vermiyorsun? Neden başkasını sevemiyorum? Neden seni şu kalbimden söküp atamıyorum?! Hani bana demiştin ya ilk tanıştığımızda 'aşk aptallar içindir' diye. O kadar doğru söylemişsin ki. Ben aptalım. Senin yüzünden ben en büyük aptalım. Sana aşık olarak ne kadar büyük bir aptallık yaptığımı yeni fark ediyorum. Ama ne biliyor musun asıl aptallık aşık olmak değil. Bunu bilmene, karşı tarafın senin gibi aptal olmadığını öğrenmene rağmen sevmeye devam etmek asıl aptallık. Kalbimden söküp atamıyorum seni bari aklımdan çık. Görmeyeyim seni duymayayım. Unuturum belki. Olmaz mı?" Karşı taraftan gelen tek ses nefes sesiydi. Ama ben biliyordum. Karşımdaydı. Onunla konuşuyordum. Eren duyuyordu beni. Oydu.
"Lütfen. Sana yalvarıyorum. Ya gel karşıma her şeyi yalanla mutlu olalım. Ya da geç karşıma bitti de aramızdaki her şey oyundu de mutsuz olalım. Böyle olmaz! Kimse belirsizlikle yaşayamaz. Bu daha da acı veriyor neyi anlamıyorsun." Artık anlamıştım. Birine aşık olmak, gözü bağlı olarak, bir uçurum kıyısında yürümek demektir. Başına neler geleceğini hiçbir zaman bilemezsin. Sonu ölüm de olabilir, cinayet de, intihar da..
Ama artık bunu anlamam hiç bir şeyi değiştiremezdi.

YABANCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin