二十六

1.1K 136 202
                                    

"Jisungie~ Hadi, gel artık!"

Chenle resmen cıvıldayarak uyandırmıştı ağzı açık, horul horul uyuyan uzun bedeni. Jisung, gözlerini aralayıp uzunca gerindikten sonra başını salladı yavaşça. Chenle'nun uzattığı elini tuttu ve beraber uçaktan indiler.

Evet, Çin'e gelmişlerdi.

Hem de kimseye haber verme gereği duymadan.

Havaalanından ayrılıp otoparkta onları bekleyen arabaya bindiler beraber, hâlâ el elelerdi. Jisung biraz gergindi ve Chenle bunun farkındaydı, ona destek olabilmek için elini hiç çekmemişti.

Beraber taksiye bindiklerinde gidecekleri yeri bilmenin garip heyecanını yaşıyorlardı. Zaten bilmemeleri saçma olurdu, yine de gidecekleri yer biraz fazla özeldi ve bu ikisini de geriyordu.

Taksi durduğunda yine el ele indiler, Jisung, karşısında dikilen koca evle yutkunmasına engel olamadı. Chenle'nun zengin olduğunu biliyordu ama bu kadarı da pes dedirtmişti.

Gerçi bu, Jisung'un umrunda değildi. O sadece Chenle istediği için gelmişti.

Sevgili olmuşlardı, ve sevgili olabilmek için bir teklife değil, gerçek bir sevgiye ihtiyaç duymuşlardı yalnızca.

Bahçe kapıları açıldığında Jisung temkinli adımlarla, Chenle da hoplaya zıplaya girmişti eve. Ayakkabılarını çıkarmadan içeri daldı, Jisung bir süre onu izledi, sonra omuz silkip peşinden ilerledi. Az sonra sevgilisinin ailesi ile tanışacaktı ve içinde gram heyecan yoktu.

Garip, diye düşünmeden edemedi.

Bir anda neden her şeyden bıkmış gibi hissetmişti ki Jisung?

Beraber salona -gerçi salon demeye bin şahit isterdi çünkü her oda gibi burası da dev gibi ve oldukça süslüydü- geçtiler, koltuklardan birine oturdular yavaşça.

Jisung'un içindeki bıkkınlık hissi, sevgilisinin dünyalar güzeli gülümsemesiyle yok olup gitti. Chenle, hafif yeşile çalan beyaz saçları ve pespembe dudakları yukarı kıvrılmış, gözleri mutlulukla kısılmış şekilde bir melekten farksızdı Jisung için.

"Lele, biliyor musun, rüyamda hamile kalıyordum."
(YN: Ben bu bölümü yazmadan önceki gece rüyamda Jisung hamileydi, o yüzden ekleyeyim dedim KEŞDEŞŞDŞEŞFĞ)

"Ha?"

Chenle kaşlarını çatıp ona baktığında Jisung gülüp elini saçlarında gezdirdi öylesine.

İkili gülüşüp atışırken nerede olduklarını unutmuş gibilerdi. Yanlarına yaklaşan adım sesleriyle ayrıldılar ve ayağa kalkıp salona giren iki bedene baktılar.

"Anne, baba..."

Jisung, Chenle'nun ebeveynlerine baktı korkuyla. Öyle ciddi ve sert duruyorlardı ki Jisung, uzun boyuna rağmen küçücük hissetmişti kendini. Yanaklarının ısınmasına aldırmadı ve Chenle'nun tembih ettiği gibi babasının gözlerinden ayırmadı gözlerini.
Sonra çifti hafifçe eğilerek selamladı.

"Bay Zhong, Bayan Zhong, sizinle tanışmak bir onurdur efendim."

Ses tonunu yumuşak fakat net tuttu. Biliyordu ki sevgilisinin ailesi yanında güçlü ve dik durmalıydı, aksi taktirde onların güvenini asla kazanamazdı.

Bayan Zhong, oğlunun sağlığını tartmak için gözleriyle onu ölçüp biçerken Bay Zhong da evinde bulunan yabancı gence anlam vermeye çalışıyordu.

Ortam kesinlikle çok gergindi.

En sonunda genç kadın, eşinin kolunu tutup hafifçe sıktı. "Hadi, oturalım da öyle konuşalım."

~~

"Yani diyorsun ki, benim oğlumun sevgilisi olacaksın? Peki neden böyle bir şeye izin vermemi istiyorsun?"

"Çünkü onu gerçekten sevdiğimi fark ettim. Onunla beraber olmayı tahmin edemeyeceğiniz kadar çok istiyorum ve bunu sizden saklayamam efendim. İzninizi istiyorum."

Jisung, koltukta dimdik bir şekilde oturup güven verici bir şekilde konuşurken oldukça ciddiydi. Chenle, hayranlıkla sevgilisinin yüz ifadesini izliyordu. Tüm bakışlar kendisine döndüğünde toparlandı ve babasına baktı.

"Jisung haklı baba. Baksana, o kadar ilişkim oldu, beni gerçekten bırakıp gitmeyen veya param, vücudum için benimle olmayan tek kişiydi o."

Çünkü Chenle, Jisung'u baştan çıkarmıştı, yine de bunu kimsenin bilmesine gerek yoktu, değil mi?

"Oysaki bunu rahatlıkla yapabilirdi." Annesi, onu onayladığında minnetle gülümsemişti Chenle.

Chenle'nun babası ikna olmuş gibiydi. "Akşam yemeğinde bize eşlik et, genç adam. Sonra bir hafta burada kal ve kendini kanıtla."

İşte bunları dediğinde, Jisung'ın yüzündeki mutluluk ifadesi görülmeye değerdi.

Her ne kadar katı ve ciddi olsalar da onlar birer anne babaydı, tek istedikleri çocuklarının mutluluğuydu. Ayrıca Chenle tek çocuktu, bu yüzden çok özeldi hem Bayan hem Bay Zhong için.

Akşam yemeği, ev çalışanları tarafından hazırlandığında beraber masaya oturdular. Ortamdaki derin sessizliği bozmak istedi Chenle.

"Anne, baba, hamile kalma olasılığım yüzde kaç?"

Bay Zhong sessizce öksürürken Bayan Zhong kaşlarını çattı. "Yüzde sıfır, Chenle. İstersen abartma."

Chenle yavaşça başını sallayıp gülümsedi, Jisung'a baktı. Uzun olanın yüzü utançla kızarmıştı ama yine de rahatlamış gibiydi.

Evet, Chenle o gün Donghyuck'un çalıştığı eczaneden bir hamilelik testi almıştı, ama sırf keyfine. Eve dönüp test yaptığında Jisung'un bakmasını istemişti test sonucuna. İkili, tabii ki negatif çıkan sonuca cidden rahatlamışlardı.

Chenle'nun sürekli kusup durmasının sebebi de basit bir gıda zehirlenmesiydi. Düzenli ilaç alarak iyileşmişti sonra.

"Saçların," diye söze girdi genç kadın, gözleri Jisung'un simsiyah saçlarındaydı. "Kendi saç rengin mi, Jisung?"

"Evet efendim. Aslında Chenle saçını boyattığında ben de açık kahverengiye boyatmayı düşündüm ama yakışır mı bilemedim..."

Bayan Zhong sessizce hımlarken kocası da yavaşça başını sallamıştı. "Chenle için kendini değiştirmek istemen hoş."

Jisung, mutlulukla başını salladı.

"Evet efendim," Çatalını bırakıp kararlılıkla konuştu. "Chenle'yu seviyorum. Onun için değişmem gereken ne varsa değişirim."

Chenle, bir kez daha aşık olduğu bu gence hayran kaldı.

Yemekten sonra beraber film izlemeye geçtiler, bunu yapmayı seviyordu Chenle. Bir film seçip rahat puflardan birine yayıldı. Jisung yanına oturduğunda hemen sırnaşmaya başladı ona, saçları ve teniyle bembeyaz, yavru bir kediye benziyordu.

"Hey, Jiji, biraz yaramazlık yapalım mı?"

Jisung'un yüzünün kıpkırmızı kesilmesi ve kekelemesiyle Zhong ailesi oldukça eğleniyor gibi görünüyordu.

yedi renkli manolya // nct dream ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin