二十一

1.3K 141 419
                                    

"Aah, siktir, çok sıkıldım!"

Jisung, okuduğu mangayı yatağına bıraktıktan sonra gerindi ve gözlerini ovuşturdu. Yaz tatili geçmek bilmiyordu. Henüz temmuz ayının ortasındalardı.

Ama Jisung bilmiyordu ki bu yaz tatili sağ salim bitmeyecekti.

Bir hafta önce Jeno'nun Tayland'a gittiğini öğrenmişti. Bu yüzden Renjun ve Jaemin sürekli beraberlerdi. Jisung buna sevinmişti çünkü beraber vakit geçirmek ikisine de iyi gelecek, birbirlerini tanımak ve daha çok sevmek için fırsat oluşturacaktı. Ayrıca geçen gün Renjun ile saatlerce gezip dolaşmıştı, en yakın arkadaşına duyduğu özlemi gidermişti.

Donghyuck ve Mark'tan uzun zamandır ses gelmiyordu. Aralarındaki duygusal şeyi çözebilmelerini umuyordu Jisung.

Eh, madem arkadaşları ile bir özlem derdi yoktu, o zaman içindeki bu koca boşluğun sebebi neydi?

Tekrar sıkıntıyla yatağında tepinirken telefonunun çalmasıyla doğruldu. Arayan kişinin Chenle olması yüreğini hoplatmıştı.

"A-alo?" Kekelediği için kendine kızdı.

"Babacığım~" Chenle'nun cilveli sesi kulaklarına dolduğunda yavaşça yutkundu. "Kapıyı açmak ister misin?"

"Ha?"

Telefon yüzüne kapandığında önce duraksadı, sonra kapıya koşup açtı. Karşısında, ona tatlı tatlı sırıtan ve beyazımsı bir saç rengine sahip olan küçük bedeni gördüğünde şaşkınlıkla gerilemişti.

"Chenle? Saçlarına ne oldu?"

"Yakışmamış mı?"

Dolgun, pembe dudaklarını hafifçe büzüştürmüştü Chenle, içeri girip kapıyı kapadıktan sonra Jisung'a sokularak. Parmak uçlarına çıkıp boylarını eşitledikten sonra kollarını uzun olanın boynuna doladı.

"Bana söz vermiştin." Sesi kısık ve netti. "Seni sürecektim hani. Unuttun mu?"

Jisung sertçe yutkundu. Chenle çok tehlikeliydi, zehir gibiydi ve Jisung bu zehri her seferinde içmeye bayılıyordu. Ayrıca biraz sertleşip baskınlığını küçük olanın üstünde kurması gerekiyordu.

Ellerini yumuşak kalçalara indirip bekletmeden okşamaya başlarken duvara yasladı onu. Dudakları birbirini bulmadan önce sırıtıp derin sesiyle konuşmuştu.

"Sözümü sonra tutacağım, kediciğim. Şimdi sana asıl emir verenin kim olduğunu göstermem lazım."

~~

Oldukça zevk dolu geçen birkaç saatin ardından Chenle uyuşukça Jisung'un üstünden kalmıştı. Salondaki koltukta istediğini elde etmişti sonunda, Jisung'un üstünde dakikalarca zıplamanın verdiği tatlı yorgunluk vardı üstünde. Duvar arasında başlayan sevişmeleri, koltukta son bulmuştu yani.

Chenle, Jisung ile böyle oynamaya bayılıyordu.

Kendisini koltuğun diğer tarafına attıktan sonra tuttuğu büyük eli hafifçe sıktı. Ne zaman el ele tutuşmuşlardı ki? Chenle hatırlamıyordu, ama bu önemli değildi. Yan gözlerle Jisung'a baktığında şişmiş dudakları aralık şekilde soluklandığını gördü.

Jisung bir ilkini daha yaşamıştı yanındaki küçük beden sayesinde. Boş elini alnında gezdirip terini sildikten sonra yavaşça ayağa kalktı.

"Banyo yapalım mı?"

"Yapalım babacığım~"

Ellerini banyoya girdiklerinde de ayırmamışlardı. El ele tutuşmak dışarıdan çok normal görünse de Jisung'un ın kalbi deli gibi çırpınıyordu. Küvette kucağına rahatça yayılmış olan Chenle'nun, kalbinin bu hallerini fark etmemiş olmasını umdu.

"Popon hiç acımıyor mu? Yani, biliyorsun..."

"Yoo," diye sırıttı Chenle keyifle. "Jeno'yu ve Jaemin'i aynı anda almanın acısına dayanan seninkine de dayanır."

Jisung bunun bir iltifat mı yoksa aşağılama mı olduğunu anlamadığı için hiçbir şey demedi.

Kısa bir sessizlikten sonra Chenle mırıldanmıştı.

"Benim hakkımda her şeyi bilmen gerekiyormuş gibi hissediyorum..."

Jisung nefesini tuttu ve duyacaklarını merakla bekledi.

"Mark hyungu beş yaşımdan beri tanırım. Ailelerimiz arkadaş. İlk seksim Mark hyunglaydı. On beş yaşındaydım, o da on altı. Çok hoşuma gitmişti."

Jisung'un ağzı şaşkınlıkla açılırken gözleri de büyümüştü eş olarak. Mark ile olmasını beklemiyordu. Öyle küçük yaşta şey yapmalarını da beklemiyordu. Yine de ses çıkarmamaya çalıştı.

"Ailelerimiz öğrendiğinde bize çok kızmadı çünkü yaşımız küçüktü. Hatta paraya pula aldırmadılar ve ikimizin de eşcinsel oluşunu kabul ettiler. Sadece sevgili olmamıza izin vermediler -ki bu zaten imkansız bir olay- ve Mark hyung Kanada'ya taşındı. Görüşmemizi yasakladılar yani."

Durdu ve derin bir nefes verdi Chenle.

Jisung anlamıştı neden durduğunu. Yavaşça onu kucağından kaldırdıktan sonra havlulara sarınıp yatak odasına geçtiler. Jisung, kendi kıyafetlerinden verdi ona, sonra kendisi giyindi. Yatağa rahatça uzandıklarına Chenle bir kedi gibi göğsüne sokulmuştu onun.

"Kore'ye de on altı yaşımda geldim. Baktım hayat bana güzel, önüme gelen yakışıklıyla yattım durdum... Bir nevi... sürtük olmuştum ama asla paraya ihtiyacım yoktu, zaten zenginim."

Hafifçe kıkırdadıktan sonra gözlerini kapattı.

"Ailem bilse de pek ses çıkarmadılar, neden bilmiyorum. Sonra Jeno ve Jaemin ile tanıştım. Lisenin ikinci yılıydı sanırım. Benim durumumu biliyorlardı ve herkese söylemekle tehdit ettiler. Onlardan kat kat daha güçlüydüm finansal anlamda, her şekilde ezip geçebilirdim ama..."

Gözlerini açıp büyük olana baktı. Jisung dalıp gitmişti, yine de dinliyordu onu.

"Ama, ne?" Yumuşak ve derin bir ses tonuyla mırıldandığında küçük olan cesaretlenmişti.

"Onlara grup seksi ben öğrettim!"

"HA?!"

Yarım saatleri kıkırtılar ve mızmızlanmalarla geçmişti. Sonunda Jisung'un uykusu geldiğinde esnedi uzunca. "Uyuyalım mı artık? Akşam dört olmuş saat, sekize kadar uyusak kafi..."

"Seks mi seni çabuk yoruyor, yoksa ben mi?"

Chenle cilveyle konuştuğunda Jisung'ın yanakları pembeleşmişti. Laf yetiştireceği sırada küçük olanın yataktan fırlamasıyla duraksadı, ardından peşinden koştu hemen.

Chenle, o gün yediği her şeyi kusmuştu gözleri yaşlarla dolu bir haldeyken. Ağzını temizledikten sonra uzun olana baktı umutsuzca.

"B-bu çok sık olmaya başladı, Jisung-"

"Şşş."

Jisung, küçük olanın beline sardı kollarını, onu kendine çekti. Chenle bunu beklermiş gibi parmaklarını sıkıca simsiyah saçlarına sardı, gözyaşları içinde titremeye başlamıştı.

Jisung, yüzünü, ne olursa olsun hep şeftali kokan bembeyaz boynuna gömdükten sonra öpücük izleri üstünde dudaklarını gezdirdi nazikçe. Amacı minik bir serçe gibi titreyen küçüğünü sakinleştirmekti. İç çekip dudaklarını boynundan saçlarına çıkardı.

"Saç rengin çok yakışmış. Ben de kahveye mi boyasam acaba?"

"Seni seviyorum sanırım, Jisung..."

"Sanırım?"

Chenle sessizce kıkırdarken Jisung da gülmüştü mutlulukla, biraz yumuşak tellerle oyalandı, sonra pembe dudaklara gömülmeden önce mırıldandı.

"Seni seviyorum sanırım, Chenle."

İkili, tüm şehvet ve kötü duygulardan uzak, yumuşacık bir öpüşmenin içinde kaybolup gittiler. Birbirlerine destek olmaya çalışıyorlardı, hem ruhsal hem fiziksel.

Chenle'nun neden haftalardır kusup durduğunu anlamıştı ikisi de.

Dışarıdaki siyah saçlı, uzun boylu biri sırıttı onların bu haline.

yedi renkli manolya // nct dream ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin